AK PARTİ BİTTİ Mİ? (1)

TAKİP ET

Ak Parti Neden Kaybetti Sorusuna cevap niteliğindeki birbirinden çarpıcı tespitler, en doğru tahliller yazılmayanları yazan, söylenmeyenleri söyleyen Ekrem Arpak'ın kaleminden.

Ak Parti Neden Kaybetti Sorusuna cevap niteliğindeki birbirinden çarpıcı tespitler, en doğru tahliller yazılmayanları yazan, söylenmeyenleri söyleyen Ekrem Arpak'ın kaleminden.

Bir atasözü derki :
"Hele şu toz duman bi dağılsın. Bindiğin at mı, eşek mi anlarsın..."

Umarım bütün partiler ülke siyasetinin tozu dumanı dağıtan İstanbul seçimlerinden kendilerine düşen payı almışlardır…

Umarım bugünden İstanbul'dan bütün ülkeyi hoşgörünün, samimiyetin, halkçı bir politikanın aydınlık güneşi aydınlatır veumarım siyasilerimiz topyekûn farkına varırlar ne ata ne eşeğe; aslında halkın sırtına bindiklerini!

Biliyorum, kelli felli sözde sosyologlar, siyaset ve toplum bilimciler, dibine kadar taraflı ama tarafsızlık yalancısı gazeteciler bugünden itibaren İstanbul seçimlerinin bütün ülke siyaseti üzerinde yaratacağı etkileri günlerce masaya yatıracaklar...

Biliyorum, İstanbul seçimleri yine halkın iradesinden ve verdiği mesajlardan soyutlanacak ve yine iktidar muhalefet sempatizanı isimler şoven bir tutkuyla süslü cümleler kuracak, seçim sonuçlarını kendi lehlerine analiz edecek ve cerrah edasıyla ameliyat masasına yatıracaklar!

Biliyor ve görüyorum halkın İstanbul üzerinden kalp masajı yapıp sağlığına kavuşturduğu, hayata döndürdüğü hasta maalesef bu ameliyattan sonra yine komaya girecek!

Olsun, ben bana yakışanı yapayım!
Gelin tarafsız bir bakış açısı ile İstanbul seçimlerinin verdiği mesajı okuyalım… Gelin, Ak Partiyi 17 yıl gibi uzun bir aradan sonra ağır yenilgi ile tanıştıran süreci birlikte okuyalım.

İMAMOĞLU KAZANMADI & İSTEMEYENLER KAZANDI!

Bilirsiniz, "Çarşambanın gelişi Perşembeden bellidir" demiş atalarımız.

İstanbul seçimini Ak Partinin kendi elleri ile yarattığı ve önce ulusal sonra uluslararası kahraman yaptığı Ekrem İmamoğlu üzerinden CHP'nin zaferi veya Ak Partinin hezimeti diye okumak bizi yine büyük bir yanılgıya götürecektir.

Seçimden iki hafta önce gerek sosyal medya üzerinden yaptığım canlı yayınlar da gerek köşe yazılarımda olağanüstü bir gelişme olmaz ise Ekrem İmamoğlu’nun bu seçimden tarihi bir zaferle ayrılacağını belirtmiştim. Elbette bunu iddia ediyor olmamın sağlam dayanakları vardı ama aslında çok basit bir gerekçem vardı seçim sonucunu görmemi sağlayan: 80 Milyonun son zamanlarda bıkmadan usanmadan Ak Partiye verdiği uyarı mesajları…
Öyle ki Ak Partiye sadakatle bağlı kendi seçmeni bile ellerinde avuçlarında kalan tek şey olan Erdoğan sevgisi ile partilerinin düzelmesi için birçok uyarıda bulundurlar. 17 yıldır Ak Partiyi zirvede tutan ve sayısız seçim zaferi yaşatan ülke halkı defalarca yapılan yanlışlardan geri dönülmesi için sinyal verdi ama nafile!

İstanbul BŞ Belediye başkanlığı ile başlayan etkin lider pozisyonunu 25 yıldır siyaset sahnesinin bütün basamaklarını tırmanarak ülkenin ve dünyanın en önemli liderlerinden birisi haline gelerek taçlandıran Erdoğan’ın bu başarısında en büyük etken halk ile arasında kurduğu sevgi bağıydı…
Ak Parti seçmenleri başta olmak üzere ülke olarak biz ve dahi Erdoğan’ın kendisi dahi bu büyük sevgi bağının art arda yapılan hatalar ile artık kopma noktasına geldiğini göremezken aradaki bağın son teli İstanbul seçimlerinde koptu!

Köşe yazılarımı az çok okuyan herkes mutlaka hatırlayacaktır: Defa yeten Ak Partinin iç muhalefetinin olmadığını ve bu durumun Erdoğan ile partisi için büyük tehlike arz ettiğini ifade etmiştim.

Kamuoyunun vicdanını ağır yaralayan yanlışlar, travmalar, dramları dahi görmezden gelerek sus pus olan partililer, Erdoğan ve Ak Partinin isteyerek istemeyerek imza attıkları her yanlışı, Ak Partililerin karıştığı ekonomik, siyasi veya insani skandalları dahi alkışlayan taraflı basın ve türküleri, şarkıları, eserleri, başarıları ile değil; körü körüne Erdoğan yalakalığı ile para, şan, şöhret, makam kazanan sanatçı, yazar, çizer, akademisyen, din ve iş adamlarının çoğalması Ak Parti ve Erdoğan sempatisine en büyük darbeyi vururken, aynı zamanda kötü gidişin üstünü örtüyordu!

Bakınız; 70 yaşını aşmış, sanatı ile imparator ama yapısı ile kendi memleketi Urfa da bile zırnık sevilmeyen Tatlıses’in durmaksızın yapmacık ağlamaları, Erdoğan’ı ilah gibi gösteren saçmalıkları Erdoğan ve Ak Partiye yarar değil büyük zararlar verdi…

Bakınız, bırakın 81 il 82 milyonu; Ak Partinin Şanlıurfa da ardı ardına yaptığı tercih yanlışları bile aslında zamanında görüldüğünde bugün İstanbul da bu ağır yenilgi yaşanmazdı.

Sakın ama sakın son yerel seçimler de resmi olarak kazanılan 12 ilçe ve BŞ Belediye zaferi kimseyi yanıltmasın: Zira gerçek manada böyle bir seçim zaferi yaşanmamıştır! Birileri bunu yutabilir ama her iki seçimde de aylarca Urfa da kalan; yüze yakın köy, 11 ilçe ve yüzlerce mahallede halkın her kesiminin nabzını tutan bir yazar olarak işin asıl yüzünün böyle olmadığını; 6 ilçeyi HDP iki ilçeyi DP’nin kazandığını ben gördüm!

Bölgede 17 yıldır Ak Partinin kalesi konumunu koruyan Urfa’nın liyakat sahibi, dürüst, vizyonel, entelektüel birçok değerli ismi yerine anlamsız bir ithal ağabey, bakan, BŞ Belediye başkanı uygulaması ile Ak Partinin yanlış Urfa politikaları sürekli oy kaybına neden oldu. Fakat Erdoğan’ın çevresine çöreklenmiş liyakat, vizyon yoksunu tipler sürekli Urfa’da her şeyin mükemmel olduğu yalanını söylediler.

Yoksa Fakıbaba gibilerin neden olduğu ağır bir yenilgiyi engelleyen: Olağan üstü müdahaleler!...  M. Kasım Gülpınar ile bir avuç Ak Parti sevdalıları (Selim Bağlı, Mahmut Kaçar) ‘ların, Urfa il ilçe teşkilatlarında yer alan bir avuç gerçek Ak Partilinin insanüstü çabaları oldu…

Biz dönelim ülkenin siyasi panoramasına. Bu ülkede duruşları, sanatları, eserleri ile milyonların gönlünde taht kurmuş çok büyük ozanlar, şairler, yazarlar, aydınlar dururken Nihat Doğan gibi, Yavuz Bingöl gibi ve kanal a da her gün yalakalığın şovunu yapan bir zamanların Fetö yalakası moderatör gibi insanlar Erdoğan ve Ak Parti imajına büyük zarar verdiler.

Yalakalığın ve olmayan muhalefetin zirve yaptığı, basın, düşünce ve ifade özgürlüğünün yerle bir olduğu bu süreç başta Fetö Terör örgütü ile yapılan mücadele olmak üzere; bütün haksızlıklar, yaşanan büyük acılar ve yanlışların üstünü örterken; Erdoğan’ın gözlerine kalın perde inmesine neden oldular!

İddia ediyorum.  Recep Tayyip Erdoğan Türkiye siyasetinin son 20-25 yılına damga vurmuş ve Selahattin Demirtaş ile birlikte bu ülkenin en büyük kurtuluş, barış, huzur, başarı umutlarından birisidir… Lakin yukarıda saydığım tipler böyle bir lideri halkından, parti seçmeninden kopardılar ve aralarına ördükleri kalın duvarlar ile o güçlü sevgi bağının kopmasına neden oldular.

Sevgili Dostlar; Ekrem İmamoğlu’nun haksızca tekrarlanan İstanbul seçimlerinden büyük bir zaferle ayrılacağını görmek için müneccim, kâhin olmaya gerek yoktu. Örneklemek gerekirse bu seçimlerin perşembesi Şanlıurfa'nın Ceylanpınar ilçesi, çarşambası da İstanbul seçim sonuçlarıdır!

Konuyu açalım...

Hatırlayınız lütfen; bütün Urfa Kamuoyunun yerel seçim sürecinde ortak kanaati Ceylanpınar ilçesinde HDP'nin açık ara belediyeyi kazanacağı yönünde idi!

*Şu anki belediye başkanı Abdullah Aksak'ın ve ona omuz veren Ceylanpınar halkının büyük emeklerini,
*Devletin bütün imkânlarının kullanılmasını,
*Devreye giren ve dengeleri Ak Parti lehine çeviren birçok legal illegal  müdahaleleri bir kenara bırakarak Ceylanpınar seçimlerini objektif bir şekilde analiz edelim ve önce şunu açıkça ifade edelim:

Ceylanpınar seçimlerini Ak Parti kazanmadı: 5 yıl boyunca ilçe de huzur bırakmadığı, Arap milliyetçiliği ile ırkçılık yaptığı, ötekileştiren politikası ile antipatik olan ve özellikle terörün olmadığı ilçede yaşayan masum, mazlum Kürt halkını KCK ve KHK ile işinden, aşından ettiği iddia edilen  Menderes Atilla kaybetti! 

Daha doğrusu Ceylanpınar Halkının zulme başkaldırışının odak ve hedef noktası haline gelen Menderes Atilla antipatisi, HDP sempatizanı ve seçmenini bile "Yeter ki MenderesAtilla kazanmasın; ben oyumu Ak Partiye de veririm arkadaş" karar ve iradesi ile kazanılmıştır. Buna rağmen Ceylanpınar ve diğer ilçelerdeki reel sonuçlar görmezden gelinincebaşta bölge de Ak Parti kalesi olan Şanlıurfa olmak üzere Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde destek aldığı yanılgısına düştü!

Ak Parti bu iki bölgede aldığını iddia ettiği desteğin:

1- İki bölgede yaşayan Kürt Halkının batıdaki kandaşlarının aksine a politik olduğunu göremedi.

2- Devletin iki bölgede de Kürt halkı üzerinde yarattığı sindirme politikasının sandıklara zoraki destek olarak yansıdığını göremedi!

Konuyu şöyle açalım. Düşünün Urfa seçimlerine mafya babaları bile müdahale ediyor; kanaat önderleri baskı altına alınıyordu!

Zaten kendisi, evladı, yakını içinden aşından olmuş ve potansiyel birer terörist muamelesi ile ötekileştirilmiş bölge halkı "Bari başımızı sokacağımız evden olmayalım veya yeni acılar yaşamayalım!" tedirginliği ile gitti sandığa!

Oysa batıda yaşayan Kürtler oldukça politik, entelektüel, daha cesur ve özgür bir duruş sergiliyor; başta İç İşleri Bakanı olmak üzere Ak Partinin sert Kürt sorunu politikasına karşı Ak Partinin  batıda yer alan bütün BŞ belediyeleri kaybetmesinde etkin rol oynuyordu.

Ak Parti İstanbul seçiminde önce bu refleksi bile görmek istemedi.

Sonrasında Devlet Bahçeli'nin hayatı boyunca yok saydığı Kürt halkını kardeş olarak ilan etmesi!

Nerede ise "Ne mutlu Kürdüm diyene!" noktasına varan samimi olmayan ve oy kaygılı açıklamalarına; "Bebek Katili" olarak adlandırılan Öcalan'nın mektubu üzerinden Kürt halkına mesajlar verilmesi bile yetmedi!

İstanbul da yaşayan Kürt Halkı artık samimiyet istiyor, sert Kürt politikasına resmen "YETER" diyerek sandığa gidiyordu.

Dolayısı ile İstanbul seçimlerini CHP veya Ekrem İmamoğlu kazanmadı. Tıpkı Ceylanpınar da olduğu gibi Kürt Halkı Ak Parti politikasını istemedi ve istemeyenler kazandı.

PEKİ AK PARTİ NEDEN KÜRT SEÇMENİ KAYBETTİ?

Bakınız; aylardır sert Kürt politikasının, her demeci Kürt Halkı arasında Ak Parti antipatisi yaratan İç İşleri Bakanı ve bu politikayı koz olarak kullanan muhaliflerin ülke genelinde Erdoğan düşmanlığını körüklediğini yazdık çizdik.

Türkiye siyasi tarihinde sırtını Kürt Halkına dönen hiç bir siyasi parti ve liderinin iktidarda fazla kalamayacağı gerçeğini anlattık...

Kayyumlar ile iradesine zincir vurulan, Kürt siyasi tarihinin en sempatik ismi Demirtaş'ın mahkûm edilmesi ile resmen seçme hakkı elinden alınan Kürt halkının bir yerde tepki vermesi kaçınılmazdı… Bardak İstanbul seçimlerinde taştı. Hatta sel oldu ve Ak Partiyi İstanbul da boğdu!

Elbette ki bu ağır yenilgiyi sadece Kürt seçmenin tercih ve tepkisi üzerinden okumak büyük resmi objektif olarak görmek ve gerçek manada doğrusal tespitler yapabilmemizi engelleyecektir.

Çünkü ülkenin genelinde ciddi sorunlar yaşanmakta ve hataları ile yüzleşmek istemeyen; hataları dostane bile olsa dile getiren herkesi vatan haini ilan eden Ak Parti politikası kan kaybediyor; yara kangrene dönüyordu!

Gelelim Ak Partinin hızla oy ve prestij kaybetmesine neden olan meseleler bütününe.
           

A- SURİYELİ GÖÇMEN SORUNU!

 

Bakınız; İstanbul'u kazanmak için Öcalan'ın mektubundan dahi medet umar hale gelen Ak Parti İstanbul BŞ adayı Binali Yıldırım ortak canlı yayında Suriyeli sorununa dair çözümlerini anlatarak aslında tarihi bir itirafta bulunuyor ve Kürt Halkının ağır tepkisi ile karşılaşıyordu.

500 bin Suriyeli göçmeni Afrine, geri kalanları da yapılacak sınır ötesi operasyonlar ile Irak ve Suriye de konumlandıracaklarını ifade eden Binali Yıldırım bu sözleri ile aslında sayıları 5.5 milyonu aşan ve ülkeye fuhuş, kaos, kargaşa, ekonomik kriz, adli vakalar getirmekten başka katkısı olmayan göçmenlerin Kürt bölgelerine dağılarak bir nevi o bölgeleri Araplaştırmak amacı taşıdığını itiraf ediyordu!

Operasyon başarısız olmuştu zira Kürt halkı tarih boyunca özünü kaybetmemiş ve hiç bir irade, baskı ile asimile olmamıştır.

Buda yetmezmiş gibi Türkiye de yaşayan 30-35 milyon Kürt Halkının gözlerinin içine baka baka "Merak etmeyin, sınır ötesi harekât ile Suriye ve Irak da yaşayan akrabalarınızı, kandaşlarınızı yerinden yurdundan edip, Suriyelileri oraya yerleştireceğiz!" diyordu Yıldırım.

Doğu ve Güneydoğu da yaşayan Kürtler bu ince mesajı anlamadı belki ama İstanbul ve batıdaki Kürtler mesajı net okumuş ve gardını almıştı!

"BEKA SORUNU" üzerinden 80 milyonu bir olmaya davet eden Cumhur ittifakının 382 bin askeri olan ülkede eli silah tutan; her gün başka bir şehirde halka saldıran, canını alan, sıkılınca Suriye bayrağı açan 1 milyon Suriyeli göçmenin asıl beka sorunu olduğunu da göremiyordu.
Kaldı ki son birkaç yerel ve genel seçimleri öncesi hortlayan, neden, nereden, hangi gerekçe ile ortaya çıktığı belli olmayan gizemli BEKA sorunu söylemleri de kabak tadı vermeye başlamıştı.
Suriyeli göçmen sorunu Kürt Halkının sorunu olmaktan çıkmış, 80 milyonun sorunu olmaya başlamıştı…

1- Dünyanın en bereketli toprakları üzerinden kalkıp ırgat ırgat Akdeniz’e, Ege ve Karadeniz’e mevsimlik işçi olarak göç eden Urfalı annelerimiz, bacılarımız bebekleri sırtlarında nasırlı elleri, iki büklüm belleri ile 30-40 liralık yevmiye için cehennem sıcağında çalışırken Suriyeli kadınlar parklarda, barlarda nargile keyfi yapıyordu!

2- Henüz hayatlarının ilkbaharında Suriye meselesinde şehit düşen Mehmetçiklerin anaları evlat acısı ile küle dönerken, eşek kadar Suriyeli gençler sahillerde nargile keyfi yapıyor, çapkınlık telaşında zevki sefa sürüyordu.

3- Askerliğini yapan, vergisini veren ve ülkesi için ölen ülke insanı işsizliğin pençesinde inim inim inliyor ve milyonlar açlık sınırı altında bir yaşama mahkûm oluyordu. Buna karşın sağlık, barınma, korunma, beslenme ihtiyaçları devlet tarafından karşılanan, yetmedi maaş bağlanan, yetmedi vergiden muaf tutulan Suriyeliler ucuz iş gücü bahanesi ile bütün istihdam alanlarını felç ediyordu!

3- Benim gencim ömrünü harcadığı okul sıralarından sonra atanamaz, torpil tuzağı olan mülakat rezilliği ile hayata küsüp, intihar ederken; Suriyeli göçmenler kamuda işe alınıyor, sorgusuz sualsiz atanıyordu!

4- Bu ülkenin Türk ve Araplarla beraber 3 asıl ve asil unsurlarından birisi olan Kürt Halkı kendin dili ile tabela asamıyor, Kürt sanatçılar resmen linç ediliyorken ülke baştan aşağı Arapça tabelalar ile donatılıyordu!

5- Yine 100 yıldır dilini özgürce konuşamayan ve resmi dil olarak kabul edilmeyen Kürtçe tartışmaları sürerken havayolu şirketleri İngilizce anonslarına Arapçayı ekliyor; GSM operatörleri Arapça hizmet veren müşteri hizmetleri sunuyordu.

6- Yurdum insanı sosyal medya da Cumhurbaşkanına eleştiriden,  aç karını için bir ekmek çalmaktan, özgür hakkı olan muhalefet yapmaktan mahkûm edilmiş, düşünme ve basın özgürlüğü bitmişken ulu orta cinayet işleyen, canlı yayında "Kelle koparmak istiyorum!" diyen Suriyeliler elini kolunu sallayarak dolaşıyordu.

Velhasıl siz 10 küsur yıldır  "Efendim, ülkelerinde iç savaş var!" mağduriyet edebiyatı ile bayramdan bayrama ülkelerine giden göçmenleri kendi halkınızın üzerinde tutarsanız elbette oy kaybedecektiniz. 

Geçenlerde Suriyeli bir annenin Mehmetçiklerimizden birisi ile sosyal medya üzerinden canlı yayınına tanıklık ettim.

"Bizi Türk gençleri korurken Suriyeliler nerde?" diye soruyordu.

Esad ise "Türkiye sayesinde ne kadar işe yaramaz, asalak, suçlu Suriyeli varsa kurtuldum!" diye demeç veriyordu.

Suriyeli göçmen sorunu Ak Partinin bir türlü sağlam zemine oturtamadığı ve sürekli yanlış adımlar attığı problem olarak kendi ayağına sıktığı kurşunlardan birisidir

     B- MHP İLE İTTİFAK!

Kanımca Erdoğan ve Ak Partinin kendi ayaklarına sıktıkları ve girdiği yerde kalan kurşun MHP ile kurulan ittifak oldu!

HDP ile yapılan görüşmelerde ülkenin kaderini değiştirecek Kürt sorununu çözme noktasına gelinmişti… Ülkedeki bütün Kürtlerin sempatisini kazanmışken önce Ceylanpınar da hala faili meçhul iki polisimizin hunharca şehit edildiği mesele sonrasında terör üzerinden nemalanan ve masum Kürt halkını resmen ulu orta katleden bazı siyasilerin kışkırtması ve hendek olayları üzerinden hareket ile çözüm sürecine son verilmesi tarihi bir hataydı!

3 yılı aşkın tek damla kardeşkanının dökülmediği ilkbahar mevsimlerinden MHP'nin büyük etkisi ile başlayan sert Kürt politikası ve "Ak Parti ile Cumhur İttifakına oy vermeyen bizden değil, vatan hainidir" politikası üzerinde karakışa geçişin sadece MHP'ye yaradığını göremediler.

MHP hızla güç kazanırken ağaç kurdu gibi Ak Partiyi içeriden kemirdi ve gücünü emdi...

MHP'nin Ak Parti ve 80 milyon arasındaki bağlarında yarattığı derin deprem fayları başkanlık seçiminde ülkenin dört bir yanından 6 milyon oy yani çarpı 3 ile 18-20 milyon insanın sempati ve güvenini kazanan Selahattin Demirtaş'ın mahkûm edilmesi ile yıkıcı bir zelzeleye dönüşüyor, CHP milletvekilleri şehit cenazelerinde vatan haini diye yuhalatılıyor; sert ötekileştirme politikası domino etkisi bir antipatinin oluşmasına neden oluyordu.

Bu arada MHP tarihi boyunca kazanamadığı belediye kazanırken Ak Parti kaybetme trendine giriyordu...

Cumhur İttifakının Ak Partiye son darbesi İstanbul yenilgisi olarak yazılı olmayan analiz kayıtlarında yerini aldı!

Devam edecek…

ak partİ bİttİ mİ? (1)