AK PARTİ BİTTİ Mİ? (2)

TAKİP ET

Ak Parti Neden Kaybetti Sorusuna cevap niteliğindeki birbirinden çarpıcı tespitler, en doğru tahliller yazılmayanları yazan, söylenmeyenleri söyleyen Ekrem Arpak'ın kaleminden.

Haftalardır ülke gündemini meşgul eden ve adeta vatan millet Sakarya meselesi haline getirilen İstanbul BŞ Belediyesi seçim sonuçlarını okumaya ve seçim sonucunun verdiği mesaj şifrelerini çözmeye çalışırken, Ak Parti ve Erdoğan’a siyasi tarihlerinin ilk yenilgisini, tattıran İstanbul BŞ Belediye seçim sonuçlarına geline süreci analiz etmeye devam ediyoruz.

 

C- FETÖCÜLERİ GÜÇLENDİREN FETÖCÜ AVI SAÇMALIĞI!

 

Tank mermisi etkisi ile iktidar partisinin ayaklarını yara bere içinde bırakan Ferö Terör Örgütü meselesinin tarihçesini, varlığını, yaygınlaşmasını sadece Ak Parti üzerinden okumak ve gelinen süreci Ak Partiye bağlamak tek kelime ile insafsızlık olacaktır! Ancak bu eli kanlı yapının en büyük imtiyazları Ak Partiden aldığı gerçeğini Erdoğan'ın "Ne istediler de vermedim?" itirafı ile alenen tespitlidir…

 

Türkçe Olimpiyatları, dershaneler, bankalar, sendikalar derken: Ülke, Fetö örgütünün cirit attığı panayıra ve din istismarı cennetine dönüyordu! Bakanlar "Muhterem Hoca Efendi" diye başlayan bol gözü yaşlı Fetö hasreti ile kendisini davet ediyor; üst düzey yetkililer halkı birikimlerini dönemin muhterem efendisi, şimdilerin ele başı teröristinin bankalarına yatırmaları, evlatlarını dershane ve okullarına göndermeleri, sendikalarına üye olmaları yönünde telkin ediyordu!

 

Ancak beklenen oluyor ve gözü doymak bilmeyen terör elebaşı ile iktidar arasında bir tartışma başlıyor; süreç 15 Temmuz Hain Kalkışma darbe girişimi ile tavan yapıyordu.

 

250 masum vatandaşın şehit edilmesi, tarihte ilk kez kurşunlanan TBMM ve daha birçok acı ile sürecin bedelini ağır ödüyordu Türkiye...

 

Kalkışma sonrası canına kast edilen Erdoğan basın karşısına çıkıyor ve "YANILDIK" itirafı ile bu eli kanlı örgüte karşı savaş ilan ediyordu.

 

Kolluk kuvvetlerine ve halka "Fetö ile Mücadele Etme" çağrısında bulunan Erdoğan: "Fetö ile mücadele de garibana, masuma çullanmayalım: Tek bir masum bile haksızca mağdur olursa bu vebalin altından kalkamayız" uyarısını da ihmal etmiyordu. Lakin süreç hiç de planlandığı veya halka arz edildiği gibi işlemedi! Eli kanlı Fetö terör örgütünün yönetim, stratejist, arge, kasa, CEO ve militarist ile sempatizan kadrosunun büyük çoğunluğunu yani siyasi ayağına dokunulmuyordu!

 

At izi it izine karışmıştı! Halkı bu örgüte yönlendiren ne kadar bakan, üst düzey bürokrat varsa "Yanıldım" haklarını sonuna kadar kullanıp terfi alırken; taşla başını, gövdesini ezsen tek damla fetöcülük akmayacak Kürtler, Milli Görüşçüler ve Ulusalcı vatan sevdalıları saçma sapan kriterler ile adeta ölüme itiliyordu!

 

Baylock, Banka Sohbet Sendika Dershane Gazete Aboneliği Okul Gibi gerçekten akıl yoksunu kriterlerin en vicdan ve hukuk dışı olanı ise "Fetö terör örgütünün kazanmak istediği personel" adı altında yüz binlerce masum, mazlum insan işinden, aşından ediliyor adeta vebalı gibi ve vatan haini damgası ile yem ediliyordu linç kampanyalarına. Halka Fetö sempatisi aşılayan siyasiler koltuklarını korurken, ülke tarihinin belki de en büyük dramlarından birisi yaşanıyor; KHK ve KCK ile işinden atılan masum insanlar OHAL komisyonu denen torpil yuvasının sonuçlarını beklerken intihar ediyordu.

 

Ve acı olan neydi biliyor musunuz; intihar edenler sadece birkaç gün içinde aklanıyor, illerine iade kararları geliyordu! Bakınız iddia ediyorum; Fetö terör örgütü ülke tarihinde en güçlü olduğu dönemi yaşamaktadır! Ve eğer derhal bu çarpık fetöcü avına son verilmez, siyasi ayaklarına dokunulmaz ise yakın gelecekte çok daha güçlü şekilde yeni darbe girişimlerine zemin hazırlığındadır! 

 

Ak Parti haksız yere mağdur edilen yarım milyon insan ve iki milyona ulaşan aile bireylerinin kamuoyu üzerinde yarattığı vicdan yarası yüzünden de oy kaybetmeye devam etti, ediyor...

 

Ç- TORPİL, MÜLAKAT, RÜŞVET SKANDALLARI!

 

Şu gerçeği kabul edelim ki ülke siyasetinin son 25 yılında Ak Parti ve Erdoğan gerçeğini ayrı değerlendirmeye tabi tutmak gerek!

 

Yahu yıllardır başkan Erdoğan'ın sırtına yük olan, onun karizması ve siyasi bakiyesi üzerinden siyaset yapıp en kral makamları işgal edenler ülke siyasi tarihinin son 25 yılına damga vurmuş iki üç isminden birisi olan Erdoğan'a en büyük ihaneti ettiler!

Gerçek ve liyakat sahibi Ak Partilileri bir bir küstüren bu tiplerin yarattığı skandallar, sorunlar ve başarısızlığın bütün faturası Erdoğan'a çıkarken; her birinin yanlış yönlendirmesi Fetö terör örgütü ile muhaliflere Erdoğan karşıtlığı ve düşmanlığını yaymak için koz oldu.

 

Bakınız; Ak Partili olmadığım halde M. Kasım Gülpınar'a olan inancımla genel ve yerel seçimlerde Ak Partiye destek veren bir köşe yazarıyım! İnanın çok önemli bir itirafta bulunuyorum aslında...

 

Şöyle ki uzun yılların doğal sonucu oluşan yıpranmayı önlemenin en önemli adımı ülke genelinde sinerji yaratacak, yüzü yıpranmamış, vizyonu, bilgi birikimi, temiz siyasi geçmişi ile halk arasında çok büyük karşılığı olan veya benim gibileri dahi partiye destek olmaya vesile olacak M. Kasım Gülpınar gibi isimler dururken: Her seferinde liyakat yoksunu isimlerin MKYK da, kabine de yer alması yıpranma sürecini hızlandırdı.

 

Temiz siyasi geçmişi ve güçlü profili ile ülkenin genelinde halkın güvenini kazanması kuvvetle muhtemel olan M. Kasım Gülpınar deyip geçmeyelim...

 

Bugün Ak Parti ile Kürt halkı arasında açılan mesafeyi yeniden daraltacak bilgi birikim ve tecrübeye sahip belki de tek bölge milletvekilidir Gülpınar. AB Uyum Komisyonu kimliği ile edindiği deneyim ve bölgenin dinamiklerine hâkimiyeti ile Gülpınar, Kürtler ve Ak Parti arasında kopan bağı yeniden güçlendirebilir-di…

 

Mesela Fakıbaba gibi halkta karşılığı olmayan bir ismin bile GTH bakanı olduğu ülkem de yine Urfa'nın yetiştirdiği önemli akademisyen ve sendika kökenli güçlü bir isim olan Mahmut Kaçar gibiler hep arka planda bırakıldılar! Genel seçimde Kaçar ve onun gibi isimlerin Fakıbaba'nın hışmına uğraması küskünlüklerin çığ gibi artmasına sebep olurken; Erdoğan'ın ile 80 milyon arasına kalın duvarlar örenler Ak Parti ve Erdoğan'a ihanet ediyorlardı!

 

Bakınız; KHK ve KCK'lar ile mağdur çöpüne dönen ülkede mağduriyetler farklı başlık ve gerekçeler altında giderek çığ gibi büyümeye başladı. Başta Milli Eğitim olmak üzere bütün resmi kurumların atamalarında bireylerin KPSS ve diploma başarısı dahi göz ardı edilerek mülakat zulmü ile mağdur edildi!

 

Zira mülakatlar dayısı, ayısı, gücü, parası olanın atanacağı birer torpil yuvası oldular. Ak Partili olmayanın ihale alamadığı, ikinci hatta üçüncü vatandaş muamelesi görmeye başladığı siyasi iklim bütün bir ülkeyi baştanbaşa rüşvet bataklığına itti! EYT, Süresiz Nafaka gibi birçok mağduriyete sebep olan başarısız bakanlar, bürokratlar ülke genelinde ciddi bir Ak Parti karşıtlığının var olmasına neden oldular.

 

Öte yandan nerede ise bütün Ak Parti belediyelerine, ilçe, il teşkilat başkanlıklarına dair her gün ortaya atılan ihale vurgunları iddiaları; özellikle belediye başkanlarının orantısız şekilde artan mal varlıkları bir başka yıpratıcı güçtü Ak Parti için. Son yerel seçimde yeniden aday olamayan belediye başkanlarının geride bıraktıkları izahı olmayan ağır borç yükleri aslında iddiaların hiç de yabana atılır olmadığının belgesiydi.

 

D- ENERJİ ŞİRKETLERİ ZULMÜ!

 

Adları AŞ ile biten (DEDAŞ) gibi özel enerji dağıtım şirketlerinin yaptıkları uygulamalar ve zulme varan sömürüler Ak Partinin ayağına sıktığı roketatar mermisi gibiydi! Çiftçilerin desteklemesine bloke koyan, fahiş faturalar ve olmayan cezalar ile vatandaşı adeta soyan enerji şirketlerine karşı yaratılan devlet koruması altında algısı halk arasında büyük infiale neden oldu.

 

DEDAŞ ve ülke genelindeki diğer enerji dağıtım şirketlerinin her yerel ve genel seçim öncesi yaptıkları uygulamalar, kesilen saçma sapan cezalar, ansızın çiftinin desteklemerine konulan blokeler aslında Ak Parti için adeta ana muhalefetin en sert şeklini alıyor; tepkiler çığ gibi büyüyordu.

 

Özellikle DEDAŞ’a dair vurgun, haksız kazanç iddiaları eski DEDAŞ çalışan endesk okuma şeflerinden birisi tarafınfan alenen belgelenmesine rağmen ne enerji bakanlığının ne de savcıların harekete geçmemesi halk arasında DEDAŞ’ın gizli güçlerce korunduğu ve bu soygunun göz göre göre gerçekleştiği fikrinin yaygınlaşmasına sebep oldu.

 

DEDAŞ Yetkilileri bölge halkı üzerinde yarattığı baskıya kurnaz, zekice bir bahane bulmuştu bile! Bölge halkını elektrik kaçakçılığı ile suçlamak o kadar kolaydı ki DEDAŞ yetkilileri de bunu yaptı!

 

Ve bölge halkı artık canlarına okuyan bu DEDAŞ uygulamalarına tepkiyi Ak Partiden kaçarak verdi…

DEDAŞ bugün hala bölgenin kanayan en ağır yarasıdır ve bölge tarımı ile hayvancılığının yanı sıra esnafın, sanayinin en büyük engelleyici unsurudur.

 

E- KARADENİZ LOBİSİ!

 

Tarım ve Hayvancılığın bitme noktasına gelmesi, bitmeyen ekonomik krizler, sanayileşme de atılmayan adımlar, işsizlik, eğitim ve sağlık alanında yapılmayan yatırımlar…

 

Ülkenin son beş yılına damga vuran Karadeniz lobisi ve buna bağlantılı olarak sonuncusunun (Aile) diye adlandırmaya başladığı kabineler ağır darbeler vurdu Ak Parti ve Erdoğan'a...

 

Ülkenin ekonomisine, siyasetine hükmeden Karadeniz lobisi bütün büyük ihaleleri alıyor ve adeta tek egemen güç gibi hareket ediyordu!

 

Nüfusu Şanlıurfa Siverek kadar, haritası belki Urfa'dan küçük Trabzon kabineye 5 bakan verirken Doğu ve Güneydoğu Anadolu kökenli isimlerin dışlanması başka bir haklı tepkiye neden oluyordu.

 

Devam Edecek…

 

enerjİ Şİrketlerİ zulmÜ karadenİzlobİsİ! torpİl mÜlakat rÜŞvet skandallar