Arpak Sordu Cevheri Anlattı / O ACIYI HİÇ UNUTMADIM...

TAKİP ET

Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Ali Cevheri Urfa'lı sanatçı ve Haber Şanliurfa'nın sıra dışı yazarına bugüne kadar hiç bir yerde yayınlanmamış samimi açıklamalarda bulundu.

 Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Ali Cevheri Urfa'lı sanatçı ve habersanliurfa.net'in sıra dışı yazarına bugüne kadar hiç bir yerde yayınlanmamış samimi açıklamalarda bulundu.

İşte o Çarpıcı Röpörtaj

Ekrem Arpak

Gecenin orta yerinde patlıyor kurşun rengi yağmur yüklü bulutlar! Korkunç bir homurtu ile gürleyen şimşeklerin kızıl sarısı rengi aydınlatıyor gecenin kör karanlığını!. Ve soğuk, yağmurlu bir İstanbul sabahına uyanıyoruz!

Hayatım  boyunca yürüdüğüm bütün yollarda sessiz sedasız yarenlik eden kitaplarımdan birini alıp düşüyoruz memleket yoluna..

THY, Pegassus gibi rötar oyunu oynamıyor ve tam zamanında varıyoruz memlekete.  Belli ki yol arkadaşım kitap da Urfa turuna çıkmaktan mutlu! Kıpır kıpır okunmayı bekliyor göğsümün cebinde.

Enfes bir Urfa yemeğinden sonra Akademisyen, İş Adamı, Eğitimci ve Ak Parti Şanlıurfa Milletvekilimiz ve Memleketimin köklü ailelerinden olan Cevheri ailesinin memleketime kazandırdığı önemli bir değerimizi Sn. M.Ali Cevheri'yi önceden sözleştiğimiz söyleşi için arıyorum.

Her ne kadar buluşmak için sözleşmiş olsak da: Bütün devlet adamı ve vekillerimiz gibi yoğun olduğunu, muhtemelen ancak bir çay sohbetinde bir araya geleceğimizi düşünüyorum. Ancak  Sn. Cevheri oldukça nezaket dolu şık bir davranış ile " Sanatçımız gelmiş, programlarımı iptal ediyorum kardeşim. Buyur evde bekliyorum seni.." diyor.

Saat 17:00 gibi varıyoruz Sn.Vekilimizin evine. Telefondaki sıcak memleket insanının ses tonundan çok daha bizden, çok daha Urfalı ve çok daha uzun yıllardır tanışır gibi: Samimi, güler yüzlü karşılıyor vekilim.

Sadenin şıklığında bir salona geçiyoruz. Salondaki kalabalık bir kez daha bir siyasetçinin özel yaşamı olmadığını gösteriyor adeta!.

Memleket oldukça yorgun tabi ve memleket her gelip geçenin az/çok aldıklarından eksik, kırık, dökük!

Kolu kanadı kırılmış bir memleketin insanı da o denli hırpalanmıştır elbet.. Ve fakat eskiden sadece ekmeğinin peşinde koşan memleket insanı şimdilerde uğradığı bir dolu haksızlığın orta yerinde umuda kulaç atarken; boğulmamak için mecburen siyasetçisinin limanına sığınıyor..

Hal böyle olunca Sn.Cevheri de tıpkı diğer siyasetçiler gibi günün 20 saati hizmet mesaisi veriyor ama zerre şikayetçi değil bu durumdan. Hatta gariptir ki memleket insanının omuzlarına yüklediği yorgunluk ona güç veriyor.

Demli çaylarımız geliyor ve ben kağıdı kalemi çıkarıp en sert, en acımasız ama en bizden sorunların sorularını soruyorum vekilimize..

Tam dört saat süren söyleşi boyunca olduğu gibi saatler boyu güler yüzü hiç asılmıyor. Hiç bir sorumu geçiştirmiyor. 

Bir tek tıpkı benim, tıpkı senin, sizin, bizim gibi ilkokul çağlarını anlatırken buğulanıyor gözleri.

O ACIYI HİÇ UNUTMADIM EKREM!

Evet, memleketi, memlekete dair projelerini anlatırken adeta gözbebekleri çocukça gülümseyen vekilim: Sıra çocukluk yıllarına gelince; kirpik uçlarına nemli bir duygu seli düşüyor ve yutkunuyor bir an!

M.A.C: "Bir yandan yokluk, bir yandan Türkçe'yi öğrenme bir yandan okuma aşkı. O günleri hiç unutmadım Ekrem. Türkçe bilmediğim için derste öğretmenimden yediğim fırça boğazıma kör düğüm gibi saplanmıştı. Üzgündüm, kırgındım. Benden olmayan ve sebebi olmadığım bir sorunun haksız zılgıtı yemek çok ağırıma gitmişti.. Ama belki de beni ben eden o yılların zorluklar süzgecinden süzülüp gelen hayatım oldu.." diye ekliyor.

MEZARIM HAZIR BENİM EKREM'İM!

Beni yakından tanıyanlar iyi bilirler. Yüzünü göremediğim rahmetli babama düşkünümdür ve söz konusu baba olunca gözpınarlarımın vanaları istemsiz açılır!

Ağlamaktan hiç utanmadım hayatım boyunca çünkü ağlamak gülmenin kardeşidir aslında. " Erkekler ağlamaz! " diyenler ile aram yoktur yani. 

Sohbetimizin bir yerinde rahmetli babasından özlemle bahsediyor Sn.Cevheri ve belki de benim gibi bu satırları okuyan herkesi şaşırtacak bir vicdan muhasebesinin eşsiz örneğini sunuyor.

" M.A.C : "Sevgili Ekrem; seninle paylaşmakta bir sakınca görmüyorum. Rahmetli annem ve babamın mezarlarının hemen yanı başlarında kendi mezarımı kazıtalı epey oldu! Niye biliyor musun? Çünkü sürekli buraya gelerek hayat yolculuğumuzun biteceği durağı görmek istedim. Göreyim ki vicdanım ile yüzleşirken yüreğim rahat olsun dedim. Kendi kendime söz verdim. Ben her ffırsatta annemi, babamı ziyaret ederken aslında kendi gerçeğini de ziyaret ederek hayatın her alanında temiz kalmaya çalışacağım. Hizmet etmek, siyasette olmak benim için makam, mevki ve maddi kazanım olmadı hiçbir zaman. Yüreğim rahat ve evlatlarımın boğazlarından haram lokma geçmemiş olması kafidir."  

Burada Sn.Cevheri'ye özür borcumu ödemek isterim zira bu söylediklerini yazmamamı rica etmişti ama hoş görüsüne sığınarak bu herkese örnek olabilecek vicdan muhasebesinin benzersiz, duygu yüklü örneğini sizlerle paylaşıyorum.

Gözlerimin nemine gelince; ben de Sn.Vekilim gibi babamın mezarı başında ve o karşımdaymış gibi sertleşmeyi çok severim. Hatta bazen " Kaldır başını baba! Yoruldum ve sana ihtiyacım var.." dediğim de olmuştur. Her defasında o karşımda hatta beni kucağına almış gibi hisseder öyle giderim. Sn. Cevheri'nin bu ziyaretleri o nedenle çok değerlidir benim için. Bir siyasetçi politikanın gereği herkesi kandırabilir ama babanın mezarında babana yalan söyleyemezsin arkadaş. Bu yüzden değerlidir..

ÖZ OĞLUM BENİ MEMLEKET EVLATLARININ GERÇEĞİ İLE BULUŞTURDU!

E.A: Sn.Vekile " Sizi anlıyorum ve fakat yüreğinizin orta yerinde irin gibi biriken eğitim sorunlarımızın gerçekliğine rağmen bu sorunlar karşısında yetersiz kaldığımızı düşünüyor musunuz?" diye soruyorum.

M.A.C: "Ben bir eğitimciyim elbet ama hayat bazen kendi bağrından öyle tecrübelerle sınar ki insana: Farkında olmadığın çok şeyi görürsün! Mesela ben oğlumun iyi bir eğitim alması için çırpınırken;  bir gece kendi vicdanım ile yüzleştim! Mehmet Ali dedim kendime. Sen oğlun için özel öğretmen ararken memleketin diğer çocuklarının eğitimi için ne yaptın, ne yapacaksın?! İşte o gün memleket çocuklarının okul sıralarına taşınması için başladı benim mücadelem"

KAĞIT ÜZERİNDE VAR OLAN OKULU ÖĞRENCİLERLE BULUŞTURAN ADAM!

Sn.Vekilin kağıt üzerinde kurulmuş ve fakat bırakın derslikleri, binayı tabelası bile olmayan Hilvan Meslek Yüksek Okulunu bugünkü hale getirmek sürecinde yaşadığı ibretlik ve derslik mücadelesine geçmeden, Urfa da imza attığı birkaç ilki sizlerle paylaşmak istiyorum.

Urfa da açılan 2. Dershane projesine imza atan isim Sn.Mehmet Ali Cevheri aynı zamanda Urfa'nın ilk sürücü kursu projesinin fikir babası ve sahibi. İlaveten ilk bilgisayar eğitimi ve satışını yine Sn.Cevheri taşıyor Urfa'ya.

Gelelim sıra dışı okul hikâyesine ve Sn.Vekilin insan üstü emekle verdiği mücadeleye.

Bir gün dönemin Harran Üniversitesi rektörü arıyor Sn.Cevheri'yi. Bir okul olduğunu ve ve ancak bu okulun can bulması için kendisinin desteklerine ihtiyaç duyduğunu söylüyor.

Okuma aşkı ile dolu Sn.Cevheri düşünmeden kabul ediyor ve başlıyor mücadeleye.

M.A.C:  "Okulun sadece adı vardı Sevgili Ekrem! Günlerce okul için yer baktım.. Dolaşmadığım yer kalmamıştı. Giderek umudumu yitirdiğim birgün Siverek yolunda bir kütüphane ilişti gözüme. Merak edip içeri girdiğimde kütüphanenin ilk katının boş olduğunu gördüm.

EĞİTİMCİ MİMAR GİBİ PROJE ÇİZİYOR!

M.A.C " Ogün okul için yer bulduğuma karar vermiştim. Hemen projemi çizdim!  Zorlama ile üç derslik bir şema çıkardım. Zaman geçirmeden Belediye başkanımıza gittim ve sağ olsun hem yerin tahsisi hem proje için imzasını aldım."

İNŞAATÇI MÜDÜR!

M.A.C: " Elbette ki yeri bulmuş olmak yetmiyordu. Birkaç gönüllü dostlarımız ile gece gündüz çalışarak önce duvarları ördük. Ördük de okulun sıraları yok! Okul, okul dolaşıp depolardan atık kırık dökük bile olsa sıra topladık! Bir okulu var eden bütün ekipmanlar için adeta hayata ve imkansızlıklara yeni bir meydan okuma ile geçti günler.  Ancak buda sorunu çözmeye yetmeyecekti!  Öğrencilerin kalacağı bir yurt yoktu ve bu çok büyük problemdi. İş başa düşmüştü ve yine dönemin belediye başkanından rica ederek eski bir oteli yurda çevirdik!"

ÖĞRENCİLER İÇİN LOKANTA AÇTIRDIK!

M.A.C "Geriye öğrencilerin karnını doyuracak bir yer bulmak kalmıştı ve fakat tek lokanta vardı oda bize bu hizmeti veremeyeceğini söylemişti. Haber saldık. Lokanta açmak isteyen var mı diye! Kısa süre sonra lokanta açıldı ve öğrencilerimize ucuz yemek için anlaştık."

MAAŞLAR İLE OKULA ALINAN ARABA!

M.A.C: "Eğitimci dostlarım ile görüşüp birer maaşlarını bağışlamalarını ve bu bağış ile okula bir araba almak arzumu iletim. Sağ olsunlar kırmadılar beni.  Böylece artık bir arabamız da vardı! Sn. Belediye başkanımızın kafasını şirişip; hafta da 40 litre yakıt da alınca değimeyin keyfimize.."

Sn. Vekil bunları anlatırken acıyı bal eyliyor, sonu eğitim yuvasının sıcaklığına dönüşen hayli zorlu bir yolculuğu bulutların üzerinde bir yolculuk gibi anlatıyordu.

Ve ülkemde  alışa gelmiş siyasetçi profili dışında oldukça kalbi, samimi, sıcak bir alçak gönüllülük ile ekliyor;

M.A.C: " Şunu hemen Ekrem Kardeşime ifade edeyim; doğrudur memleket için birçok ilklere imza attık. Ancak her biri bu topraklar için milat olabilecek bu hizmetleri sadece şahsıma mal etmek o dönemlerde memleketime, ülkeme çok büyük hizmetler veren ve her defasında bizleri yalnız bırakmayan başta Sn. Necmettin Cevheri olmak üzere; milli eğitim bakanlarımıza, belediye başkanlarımıza şahsım ve memleket adına sonsuz teşekkür, minnet borcumu senin aracılığın ile birkez daha ödemek isterim" 

Bu arada Sn.Vekilin evinde çok zor ve özel bir soru soruyorum kendisine.

E.A "Sn.Vekilim; Urfa ve bölge siyaseti için adeta efsane olan Sn.Necmettin Cevheri ilişkinizi merak ediyorum. Mesela milletvekili adayı olurken kendisini ziyaret ederek rızasını aldınız mı?

Sn. Vekil bizim bölge terbiyesinin getirdiği o mağrur duruşu sergiliyor. Sn. Necmettin Cevheri o an odaya girmiş gibi toparlanır gibi oluyor ve cevaplıyor:

M.A.C: "Sevgili Ekrem; Necmettin Cevheri sadece benim için değil; bu bölge ve hatta ülke için yeri asla doldurulamayacak bir değerdir. Urfa için eşsiz hizmetlerde bulunmuş ve verdiğimiz mücadelelerde her daim bizlerden desteklerini esirgememiş büyüğümüzdür. Geçenlerde ( benim babam yok, sen babam sayılırsın ) diyerek elini öptüğüm değerimin elini öpmez, rızasını almaz mıyım, tabi aldım. Her daim örnek aldığımız büyüğümüzün  fikirlerini, rızasını almaktan da onur duyarız. O da tıpkı " Evlat senin referansa ihtiyacın yok, çünkü yaptıkların ile kendi referansını kendin yarattın.." söyleminde olduğu gibi bizleri onore etmiş, yüreklendirmişlerdir. Bakınız; bir Urfa'lı, bir Cevheri olarak kendisi ile daima gurur duyduğum Sn. Necmettin Cevheri demokrat partinin ve hatta ülke siyasetinin yeri doldurulamaz değeridir. M.Ali Cevheri olarak Ak Parti çatısı altında olmak dışında siyaseti düşünmediğimi oda biliyordu ve ben burada mutlu olduğum gibi sevgili büyüğümün de elbette ki fikirlerini aldık.

Bu soru yetmezmiş gibi çok daha radikal bir soruyu bırakıyorum sehpaya!

E.A " Sn.Vekilim; Urfa milletvekili olarak partidaş vekil ve belediye başkanlarımız arasında yeterli mücadeleyi vermediğini düşündüğünüz ve veya aksine çokça başarılı bulduğunuz isimler var mıdır?!" diyorum.

Sn.Vekilin eleştirel bir isim vereceğini beklemiyorum elbette ama mimiklerini ve vücut dilinden okumak istiyorum bakış açısını.

M.A.C: Kardeşim; M.Ali Cevheri olarak siyaseten bulunmam gereken yerde, yani Sn.Cumhurbaşkanımızın liderliğinde kutsal bir davanın parçası olmaktan oldukça mutluyum. An itibari işe burada olmayan kimseleri eleştirmek ve ya haklarında yargıya varmak ne siyasi, ne kültürel ne bölge etiğine sığmaz. Ve fakat ben bütün partidaşlarımın memleketime, ülkeme hizmet verme derdinde olduğu kanısındayım. Netice de insanoğluyuz ve mükemmel değiliz hiç birimiz. Üç aşağı beş yuları hepimizin doğruları yanlışları olmuştur 
Mesele bu yanlışlarımız ile korkmadan yüzleşecek vicdan sahibi olabilmektedir. Naçizane ben kendi vicdanım ile hayli barışık bir vekil olarak bütün partidaşlarımın da böyle olduğu fikrindeyim.."

Beklediğim gibi isim ve renk vermiyor Sn. Cevheri. Ve fakat birileri gibi kendi değerlerini ithal sancılara kurban da etmiyor! "Aha Ekrem gelmiş. Yakalamışken partidaşlarımı yerden yere vurayım!" demiyor mesela.. 

Elbette misafiri olduğum bu büyük değerim ile Ağabey kardeş olarak paylaştığımız kanayan yaralarımız da var benimle mezara gidecek olan..

Ama ilk kez karşılaştığım Sn.Cevheri'nin gözlerine baktığım da nedense memleket adına umutlarım artıyor. Sanırım bu Sn.Vekilin samimi tavrının etkisi.

Elbette o da var olan birçok sorundan rahatsız.. Onun da içinde ukde kalan gerçekleşmemiş veya yarım kalmış şeyler var..  Ama uzun yıllara dayalı sorunları milletvekili veya belediye başkanlarına mal edip kendisini sütten çıkmış ak kaşık gösterme telaşına düşmüyor.

SAĞ/SOL KAVGASINDA YİTİK ÖĞRENCİLER İLE BİTMEYEN İMTİHAN!

Sn.M.Ali Cevheri ve Sn.Necmettin Cevheri arasında siyasi bir sürtüşme varmış gibi gösterenlerin çabalarının beyhude olduğunu ilk ağızdan öğrendikten sonra geçiyoruz okul yıllarına.

M.A.C: "Bizim dönemimizde sağ/sol tartışması ziyadesi ile etkiliyordu gençliği ve öğrencilerimizi. Zehir gibi öğrenciler ellerinden kalem, defter ve kitapları bırakarak siyasete bulaşıyor; başta aileleri olmak üzere bizim onlar okusunlar diye verdiğimiz maddi manevi emekleri görmezden geliyorlardı. Aylarca bunun mücadelesini verdim. Ve şükürler olsun ki öğrencilerim ( ki onlar benim çocuklarımdır.) ile hoş görü ve bağışlayıcı bir üslup ile bir anlaşmaya vardım!"

E.A: "Hayli merak ediyorum bu anlaşmayı. Biraz açar mısınız?"diyorum;

M.A.C: "Kopya çekerken yakalanan ama aslında çalışsa müthiş zeki bir öğrencim vardı. Talimata göre okuldan atılması gerekiyordu. Okulda oldukça sevilen bu kardeşimiz için sağ/sol öğrenci gurupları benden ricacı oldular! Ben de eğer bu okuldan  mezun olana kadar bir daha siyasete bulaşmayacaksanız bağışlarım, dedim. Ayrıca gençler ile müdür öğrenci olmaktan öte baba oğul gibi sıcak, samimi bir ilişki kurduk o dönemde. Onlar için karakollara gittim, sokaklarda peşlerinde koştum. Onlarla açlığı, acıyı, sevinci bölüştüm ve şükürler olsun ki hep birlikte bugünkü Hilvan Meslek Yüksek Okulunun sağlam temellerini attık."

LAHMACUN MOLASI!

Çayımız gibi; dertli memleket insanı eksik olmuyor salondan! Acıkmışız ve tam o sırada mutfağa davet ediliyoruz. 
Enteresan!!!
Devletin vekili misafirlerine şaşalı sofralar kurmamış! Baş köşeye oturup kasıla kasıla böbürlenmiyor. Limon sıkıyoruz acı lahmacuna! ( Dostluğun, memleket sevdasının sohbetine limon sıkanlara inat ) afiyetle ayranı katık edip soframıza salona geçiyoruz.

Akademisyen kimliğinin yanı sıra çiftçilikten gelme Sn.Vekilimiz ve fakat aynı zamanda ticari anlamda Urfa da birçok ilke imza atmış zamanında

Urfa da açılan 2. Dershane onun emekleri ile gerçekleşmiş. Acının, yoksulluğun memleketimin alnına düşen o tanıdık hüzünlü gülüşü ile bir ah çekiyor Sn.Vekil;

M.A.C " Benim memleketimin çocukları çok zor şartlarda okuyor Ekrem kardeşim. Bakın dershane işlettiğim dönemde total öğrenci sayımın % 25/30 civarı aylıklarını ödeyemiyordu! Bu çocuklarımızın okurken çalışmak gibi ağır yükleri bir kambur gibi durur sırtlarında. Bugün hala beni yoldan çevirip ( Vekilim sana borcumuzu ödeyemedik, hakkınızı helal edin! ) diyen öğrencilerim var. Bütün kalbim ile helal ediyorum ve fakat benim helal etmem ile bitmiyor çocuklarımızın sorunları!"

TAŞIMACI EĞİTİM ANLAYIŞI BİTMELİ!

M.A.C: "Bazen geçmişe dönüp bakıyorum ve üzülerek görüyorum ki; verdiğimiz bütün mücadeleye rağmen eğitim sorunu Urfa ve bölgenin kanayan yarası olmayı sürdürüyor ne yazık ki! Bu sorunun bir nebze azalması için şu an önceliğimiz: Hiç bir artısı olmayan taşımalı eğitim anlayışını ortadan kaldırmak! Bakın bugün hala günde 60 hatta 120 km yol giden öğrencilerin olduğu eğitim anlayışı ile başarı sağlayamazsınız. Bu nokta da Sn. Bakanımız Fakıbaba'ya kalben teşekkür ediyorum. Yakinen ilgilendiler ve milli eğitim bakanımız ile görüştük. İnşallah en kısa sürede bu sorunu aşacağız. Ayrıca hayalim de Urfa'ya ülkenin en donanımlı, en büyük kültür merkezini kazandırmak var."

Sn.Vekil ile sanatçı/vekil gömlekleri üzerimizde yaptığımız sıcak söyleşiyi mola verip ağabey/kardeş moduna geçiyor ve iznini alarak sorularıma devam ediyorum.

E.A "Sn.Vekilim; memleketimde bilgi birikimi, duruşu ile birçok değerimiz var. Ki bu değerler aynı zamanda memleketin sorunlarına hakim insanlar. Mesela sizin takdir ettiğiniz isimler var mı?"

Bekliyorum ki Sn.Vekil birçoğu gibi " En iyisi benim! " desin ve partidaşları dahi olsa en çok bilen, en çok tecrübeli ve memleketi kurtaracak ismin kendisi olduğunu ifade etsin! Lakin hiç düşünmeden cevap veriyor.

M.A.C: "Bir kere memleketim için bir çakıl taşı kadara hizmet etmiş herkes baş tacımızdır sevgili Ekrem.. Memleket siyasetinde elbette ki çok değerli isimlerimiz mevcuttur. Bugün Sn. Bakanımızım başarısı ortadadır ve gurur duyuyoruz. Mesela Sn. Mehmet Kasım Gülpınar sadece bölge için değil ülke siyaseti için çok değerli bir isimdir ve kendisi ile aynı çatı altında olmaktan her daim mutlu olduğumuz bir değerimizdir. Siyasetin ötesinde Urfa'mızın kültür, sanat, sinema, bilim, ticaret ve daha birçok alanda ülkemize kazandırdığı çok önemli isimler vardır. Bu isimlerin değerini bilmek ve senin de ısrarla üzerinde durduğun gibi; yeni nesillere aktarmak gerektiği kanısındayım."

URFA HER ANLAMDA BÖLGENİN MERKEZİ OLMAYI ÇOKTAN HAK ETTİ!

Sn.Tatlıses'ten gün içinde taziyesi olan Sn.Zekeriya Ünlü'ye, hayvancılıktan tarıma ve yer altı yer üstü zenginlikleri ile büyük Urfaya dair eksik olmayan demli çayların sıcaklığında sürüp gidiyor.

Sn.Vekilin Urfa için olmazsa olmazının Urfayı siyaseten ve diğer bütün alanlarda bölgenin merkez şehri olması gerektiğini öğreniyorum.

E.A: "Peki nasıl olacak bu?" diye soruyorum.

M.A.C:  " 600 Suriyeli vatandaşımızı bağrında taşıyan Urfamızın nüfusu 2 milyon bandına ulaştı sevgili Ekrem. Bütün bütük başların büyük sorunları olduğu gibi; 2 milyonluk şehrin sorunları da büyük olacaktır. Şahsen durmaksızın savunduğum iki şey var: 1. Urfamızın en temel sorunu eğitimdir ve bu sorun kökünden çözülmediği müddetçe diğer çözümler birer geçici yama olmaktan öteye gitmeyecektir. Benim şahsi fikrim odur ki; sorunlarımızın hızla çözümüne en büyük katkıyı verecek diğer husus; Şanlıurfa'nın bir an önce bölge için merkez şehir konumuna gelmesidir. Elbette bunun çok önemli ayakları vardır ve merkez şehir olmak kolay değildir
Mesela Sn.Bakanlarımızın da destekleri ile " Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatifleri , Tarsim ,Gübretaş, Bereket Sigorta, Özellikle Tarım bakanımız Fakıbaba'nın desteği ile Tarım Reform genel müdürlüklerinin Urfa da olması hususunda büyük emekler verdik ve şükürler olsun çoğunu başarmış durumdayız."

Bu arada Sn.Vekilin ilklere imza atmak gibi bir özelliği olduğunu duymuşluğum var ve soruyorum.

Türkiye'de optik ( Gözlükçü ) birliğinin kurulması ve anayasal bir çerçeveye oturması Sn.M.Ali Cevheri'nin çabaları ile gerçekleşmiş olduğunu teyit ediyoruz.

Sn. Cevheri'nin on yılını verdiği Kahta Meslek Yüksek okulunun nereden nereye geldiğini ve bu süreçte verdiği mücadeleleri öğreniyoruz.

BEN HEP KENDİM İLE YÜZLEŞTİM!

Sohbetin sonlarına doğru geleceğe dair şahsi düşüncelerini soruyor ve siyaseten hedefleri olup olmadığını öğrenmeye çalışıyorum.

M.A.C: "Sevgili Ekrem; akademisyen, iş adamı, çiftçi M.Ali Cevheri her daim şu soruyu sordu kendine. Yaptığın işte vicdanın rahat mı?! Bugün oturduğum vekil koltuğunda da birgün ayrıldığımda o sorunun cevabını Allah huzurunda gönül rahatlığı cevaplamış olmanın mücadelesinden gayri kaygımız yoktur, şükürler olsun. Elimiz, ayağımız tuttuğu, halkımız teveccüh ve büyüklerimiz takdir ettiği sürece makam ayırmaksızın bu topraklara, memleketime ve ülkeme hizmet etmeye devam edeceğim. Dedim ya; önce kendi vicdanın ile yüzleşmen gerek diye. Bak Sevgili Ekrem yine Sn.Bakanımızın yakın ilgileri ile Türkiye de ilk kez borç erteleme yolu ile çiftçilerimize rahat nefes aldırdık şükürler olsun. Çünkü bende yağmurun veya güneşin belini kırdığı üründe zarar etmenin ne denli ağır olduğunu bilen bir çiftçiyim. Evet vekilim.. Ama nasırlı ellerle mercimek biçmeyi, buğday başaklarının ne denli önemli olduğunu, tarlayı körelmiş çapa ile dövmeyi ve alın terini iyi bilirim. O halde bildiğim ve sızısını çektiğim acıları memleketimin insanının teninden, boğazından, sırtından çekip almak boynumun borcudur."

Doyumsuz sohbetimiz gecenin ilerleyen saatlerine doğru devam ederken Sn. Vekil bu arada kaç Urfa'lının derdini dinledi, kaçının derdine umut serpti hatırlamıyorum. Biri gidiyor ucu geliyor durumu var evde ve Sn. Vekil herkesi aynı duygu ile bizzat karşılıyor, uğurluyor.

Müsaadesini isteyerek kalkıyorum. Sevgi, saygı ile sarılıyoruz birbirimize.

Urfa Sevdamız birkaç saat içinde yeşil çömleklerini giymiş boy veriyor umut fidanları. 

Kendi adıma Sn.Mehmet Kasım Gülpınar dışında memleketin sorunlarına bu denli hakim bir vekil ile daha tanışmış olmanın keyfini yaşayarak ayrılıyorum evden.

Kendisine de belirttiğim gibi; başarılarını kaleme dökmeye ve avuçlarımız kızarıncaya dek alkışlamaya hazırız. Tıpkı yanlış gördüklerimizin karşısında duracağımızı belirttiğimiz gibi..

Tek ortak paydamız memleket ve memleket insanımızın huzuru elbet.

Ve Sn.Vekile kalben katılıyorum. Urfa'nın aydınlık yarınlara ulaşmasının yegane yolu eğitim sorununun çözülmesinden geçecektir. 

Başarılar Sn.Mehmet Ali Cevheri. 
Umarım bir dahaki söyleşimizde bu başarıları yazmak nasip olur. Tıpkı yaptıklarınızı bugün yazma keyfini yaşadığımız gibi.

İlaveten kalbi ilgileriniz, nezaketiniz ve mütevazı bir salonda kocaman şaşalı yürek dostluğumuz için..

Urfa'lının Urfa'lıyı hafif tartan bozuk terazisini tamir etme hususunda kararlıyız Sn.Vekilim ile.

Güzel olacak, güzel..


www.habersanliurfa.net

mehmet ali cevheri ekrem arpak röpörtaj