Ferhat Karataş, İstifasının Perde Arkasını Anlattı

TAKİP ET

Geçen hafta sürpriz bir kararla CHP İl Bakanlığı'ndan istifa ettiğini açıklayan Av. Ferhat Karataş, istifasının perde arkasını anlattı.

 Geçen hafta sürpriz bir kararla CHP İl Bakanlığı’ndan istifa ettiğini açıklayan Av. Ferhat Karataş, istifasının perde arkasını anlattı.

Değişen toplumsal düşünce ve dünyaya karşı Cumhuriyet Halk Partisi’nin 90 yıldır aynı sabit düşünceleri savunmasını değerlendiren eski CHP İl Başkanı Ferhat Karataş, “Delilik, aynı şeyleri tekrar ederek farklı sonuçlar beklemektir” dedi.

İstifanızı kamuoyuna açıkladığınızda, parti içindeki ulusalcıların baskılarından dolayı bu kararı aldığınızı söylemiştiniz.

Nedir bu ulusalcı kanat, Urfa’daki etkileri ne kadar? Nasıl bir baskı altındaydınız?

Uzun yıllardır Urfa’da beklenen demokratik talepler, özgürlükler konusunda İl başkanı olmamdan sonra tamamen farklı bir profil çizmeye başlamıştım. Bu durum, hem genel merkezde hem parti teşkilatlarında beklenmeyen bir grafik olarak karşılandı. Onlara göre CHP, Urfa belirlenmiş bir çizgide giden, klasikleşmiş bir particilik yapıyordu. Sesi soluğu olmayan bir parti bekliyorlardı. Başkanlığımla birlikte bu değişmeye başladı, fikir üretmeye başladık. Özellikle Kürtlerin yaşadığı Doğu ve Güneydoğu’da bir siyaset olgusu yaşanmıştı. Uzun yıllardır devam etti ve CHP’den kopuş yaşandı.

CHP’den kopuş, aslında çok partili yaşama geçilmesiyle başlamamış mıydı?

Hayır, çok partili dönemden sonra da burada herkes CHP’liydi. Çok partili döneme geçildi, partiler bölündü ama 70, 80 ve 90’lı yıllar dahil burada CHP’nin kitlesel bir oyu vardı. Bu oy oranına rağmen buradaki toplumun farklı faktörleri vardı. İletişim araçlarının ve olanaklarının gelişmesi, dünyadaki değişimler, Sovyetlerin yıkılışı, Ortadoğu’daki bir sürü etken, bununla birlikte bölgemizdeki okuryazar oranının artması, kitap okunmaya başlaması, yine belirgin bir şekilde gıdadan yaşam şekline kadar çok şeyin değişip gelişmesiyle insanların zeka katsayısı da yükseldi.

CHP KÜRTLERE ESKİ KÜRTLER OLARAK BAKIYOR

Özellikle bizim bölgemiz de, Cumhuriyetle birlikte bastırılmış bir kimlik, bastırılmış bir insan topluluğuyla karşılaşıyoruz. Bunların uyanışa geçmesi, yeni bir başlangıç gerektiriyordu. CHP bu hıza ve değişime yetişemedi. Topluma, bölgeye eski toplum olarak bakmak, özellikle Kürtler için söylüyorum. CHP Kürtlere de halen eski Kürtler olarak bakıyor. Bu zeka çağında, iletişim çağında, insanların düşüncelerinin daha berrak hale geldiğini öngörmeden klasik hale gelmiş solculuk ve demokratlığı Kemalizmle birleştirerek sunmak gibi şeylerle yaklaştı.

CHP bu klasikleşmiş siyaset tutumuyla başarılı olamayacağını kavrayamıyor mu?

Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığından önce, 11 yıl öncesine dayanan bir kopuş vardı CHP’den. 90’lı yıllarda Fransa’da katıldıkları bir konferanstan sonra Kürt milletvekillerinin partiden ihracıyla başlayan ayrışma, kopma süreci başladı. Ondan sonra da bu tahribatın onarılma isteği görülmüyordu. Halkın bakışına karşı duruşlar yeniden var olmayı planlamış olacaklardı herhalde. Demek ki bu plan tutmadı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun gelişiyle, bölgede yeniden tahribatı onarma düşüncesi gelişti. CHP bu bölgede niye bu duruma geldi diye araştırmalar başladı. Biz niye bu bölgede yokuz denildi.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun bölge insanı olmasından mı böyle bir düşünce doğdu?

Bölge insanı olmasından olabilir, ulusalcı yapıdan farklı düşünebilir kanısından dolayı böyle bir düşünce gelişti. Bu bağlamda, benim de il başkanlığım sürecinde bu tahribat nasıl onarılabilir diye fikirler üretmeye başladık. Yerellerin bir görevi de, politika anlamında genel merkezde etkili olmaktır. Siyasi anlamda bilgi ve birikimleri toplayıp harmanlayarak nasıl katkı sunabiliriz diyerek çalıştık. İl başkanları toplantısı olsun, etkinlikler olsun, özel görüşmeler olsun burada var olabilmenin önemini anlattık. Bu önerilerimiz tabi ki, ulusalcıların önerileriyle tam zıt önerilerdi. Onlarla aynı paralelde değildik. Biz daha demokrat, daha yapıcı, daha özgürlükçü, eşitlikti bakan bir düşüncedeydik. Hiç kimseyi etnik kökeninden dolayı dışlamayan, burada yaşayan etnik unsurların kendi vatanlarında olduklarının düşünülmesini, onların da buranın kadim halkları olduğu gerçeğinin kabul edilerek toplumsal, kültürel hakların da tanımlanması gerektiğini söyledik. Ancak bu şekilde sosyal demokrat olgunun toplumdan destek göreceğini söyledik. Ama bunun karşısında, halen 90 yıllık bir düşüncenin uygulanması mümkün değil. Yirmi yıl öncenin politikalarının da bugün aynı gitmesi mümkün değil.

KOŞULLARI DEĞİŞTİREMİYORSANIZ, KENDİNİZİ DEĞİŞTİRMELİSİNİZ

CHP, ülkedeki koşulları değiştiremediği gibi, kendini de değiştirmedi. Değişim girişimlerini engelledi. Koşulları değiştiremiyorsanız, kendinizi değiştirmelisiniz. Einstein’in bir söylemi var. Delilik, aynı şeyleri tekrar edip farklı sonuçlar beklemektir der. 90 yıldır bölgede var olan CHP erimiş erimiş bu güne gelmiş, halen birileri bundan övünüyor. Ben 30 yıllık particiyim, 50 yıllık particiyim diyor.

Peki bunca yıllık partilisin de partinin geldiği durum ne?

Bazıları bununla övünüyor. Ben 50 yıllık particiyim, sen yeni gelmişsin! Ne yaptınız 50 yıl particiliğinizde. Partiyi bu hale getirdiniz. Sıfıra getirdiniz. Demek ki, bir yanlışlığınız var. Böyle düşünenlerin sayısı çok fazla mı, ondan dolayı mı etkili oluyorlar? Bu marjinal yapı, sayıca az olmasına rağmen sesleri çok çıktığı için, medya da farklı sesleri algıladığı için onlar CHP’de de etkin gibi görünüyor. Ama gözle görünen de CHP de bir iyileşme var. Hem genel merkez de hem de Urfa’da benim bu söylemlerimden rahatsızlık duyduğunu söyleyenler, yarın benim fikirlerime geldikleri zaman ne yapacaklar? Tek çareleri MHP’ye geçmek veya İşçi Partisi’ne gitmek. CHP’nin değişimine baktığımızda bir yıl öncesinden daha farklı bir yaklaşımı var. Örneğin 17 maddelik demokratikleşme paketi… Yavaş yavaş çok şey değişecek. Enternasyonal sosyalizm kurallarına uygun hale gelecek bir yapı var. İstifa etmenizi tetikleyen hareket ne idi,

Ulusalcılar size nasıl baskı yaptı?

Buraya kadar saydığım söylemlerin, mesleğimin verdiği kuvvetle de topluma aktarılması ulusalcıların hedefi haline gelmeme yetti. Çünkü birebir tartışmalara giriştik. Birkaç aydan beridir benden rahatsız olduklarını, parti başkanlığından alınmam için girişimlerini biliyordum. Fakat parti genel merkezinin hem bu yaklaşımı göstermediğini biliyordum. Genel merkezde de var, özellikle genel başkan yardımcılarından özellikle biri çok fazla benimle uğraşıyor. Bunun hem Türkiye’de hem doğuda yaratacağı etki düşünülerek beni doğrudan alma girişiminde bulunamadılar. Toplantı yaptılar, alalım dediler fakat açıkça kamuoyu gündemine taşıyamadılar. Hatta buraya bir milletvekili geldi, aleyhimde rapor tuttu. Mevcut CHP anlayışına uygun bir başkan profili Urfa’da bulmak zordur.

Dışarıdan bir il başkanı göndermeyi düşünmüyorlar mı?

Yok. Urfa’dan da bulurlar. Muhtemelen bulacaklar. Başkanlıktan alınmamı beceremeyince genel merkezde bulunan, yaşı 80’i aşmış, ömrünün çoğunu partide hiziplerle, partide sadece içişleriyle uğraşmakla geçirmiş biri var. O da bu konularda profesyonel. Görevden alınmam gündeme geldiği zaman hem reddedileceğini düşünüyor hem de doğu ve güneydoğuda il başkanları arasında yaratacağı etkiyi de hesap ediyor. En iyisi biz bunu yerelde bitirelim diyarlar.

Ne yapıyorlar bunun için?

Önce verdikleri talimatları yerine getirecek buradaki uzantılarını devreye koyuyorlar. Toplantı yapmayarak, aleyhte konuşarak, rahatsız ederek sıkıştıracak, bıktırma politikasıyla istifaya zorlayacak yöntemi seçiyorlar. Bundan haberim olunca da programları çöktü. Bıktırmak isteyenleri dinlemiyordum, görmüyordum. Yok sayıyordum. Baktılar ki olmayacak, bu defa imza toplayarak yönetimi düşürme yöntemi seçildi. Onda da ilk etapta başarılı olamadılar. Urfa CHP’de cemaat yapılanması gibi Abilik sistemi var Urfa’da CHP’nin yapılanmasında cemaat yapılanmasına benzer bir abilik sistemi var. Belki cemaatler de Urfa CHP’ye bakarak abilik sistemini geliştirmişler. Yarım abiler var, çeyrek abiler var. İşte o abilere müracaat etmeye başladılar. O abileri de ideoloji sahibi mi bilmiyorum. Belki de benim çalışmalarımdan dolayı etkilerinin azalmasını da hissederek, kamuoyundaki etkinliğim onları da ürkütmüş olacak ki, benim neredeyse örgütle de bağımı kurarak tehlike olduğumu öngördüler. Küçük olsun, benim olsun anlayışı hakimdi. Ankara’da ulusalcılar, burada hem ulusalcıların uzantıları hem de ulusalcı olmayıp da sırtını onlara dayayarak kendilerine yol çizenler de bir araya geldi. İmza toplantı, imzanın sonucu tüzük gereği başkanlığım düşürülüyordu. Bu imzalar, birilerinin cebinde bir iki ay gezdi. Böyle bir sistem olamaz. Sen başkansın, birilerinin cebinde 14 tane imza her zaman senin önünde.. Bırakın başkanlığı, siyasette yeni bir yapılanmaya giriyorsunuz, yeni ilçe teşkilatları kurulacak, belediye başkan adayları çıkacak, encümenler belirlenecek önünüze bu imzalar çıkıyor.

MUTLU OLMADIĞINIZ BİR YERDE SİYASET YAPAMAZSINIZ

Toplanan bu imzalar, CHP’nin Urfa’da büyük bir darbe almasına neden oldu. Çünkü güven de artık kalmadı. Şimdi kim başkan, yarın kim başkan olacak? Ciddi bir güven sorunu ortaya çıktı. İl Başkanı olarak bunu hissettim. İl Başkanı mıyım değil miyim! Böyle bir başkanlık yapamazsınız. Mutlu olmadığınız bir yerde siyaset yapamazsınız. Son iki aydır, bu imzalardan dolayı hiç mutlu değildim. Bu şartlarda her insan çalışmayı kabul edemez. Çözüm süreciyle ilgili sizin görüşleriniz nelerdir.

CHP’nin karşı durduğu kadar hükümetin yanlış bir tutumu var mı size göre?

Başlangıçta bir süreç vardı. Bir yola girilmişti. Akan kanın durması, barış ortamı sürecinde biz desteklenmesini istedik. Ama içinde ne var, ne yok bunlar meclise gelecekti. Bunda hükümetin bir payı yok mu, elbette var. AK Parti, bu işteki siyasi rantı CHP ile paylaşmak istemedi. Özellikle CHP’yi bu süreçten uzaklaştırmak istedi. Bugün gelinen süreçte, hükümetin adım atmadığına dair örgütün tutumu var. Çekilme durdu. Belki yarın.. Düşünmek bile istemiyoruz. Barışa öyle bir alıştık ki. Hani derler ya, kötü düşünme başına gelmesin. Çatışma ortamı olmasaydı bugün

Urfa hangi durumda olurdu?

Doğu ve Güneydoğu insanlık olarak, ekonomik boyut olarak nerelere varmıştı.. Artık bir otuz yıl daha kaybetmeyelim. Ülkeyi bölünecek hale getirmeyelim. Toplumsal hakları da öngörerek birlikte yaşamanın formülünü bulmamız lazım. Bunun örnekleri de var, savaştan çıkmış olan Irak var. Bizler bu bölgedeyiz, buradaki tüm acıları gördük. Benim de, bölgedeki diğer il başkanlarının da düşüncesi şuydu: onlar uzaklaştırmak isteseler bile, biz içinde olmalıyız. Hatta, kontrol eden olmalıyız diyorduk. Barış sürecinin sonuca ulaşması için itici güç biz olmalıydık. Hem örgüt, hem BDP hem AKP bu işte olumsuzluğa yöneldiği zaman sonuca gidilebilmesi için biz onları sıkıştırabilmeliydik. Düşünce ufkunuz, insanlığa, değişime bakış açınız

CHP’nin klasikleşmiş tutumuyla ters düştüğü halde neden CHP’de siyaset yapıyorsunuz?

CHP’den Milletvekili adayı olduğum dönem, özellikle Van toplantısı vardı. Orada bizim konuştuklarımız farklıydı. Bu bizim iyi niyetimiz. Birileri farklı düşünebilir.

Ne zamandan beri CHP’de bulunuyorsunuz?

Öğrencilik yıllarımda SODEP, SHP, Halkçı Parti gibi siyasi hareketlerle beraberdik. Çeşitli Kürt sol hareketleri vardı, oralarda da çalıştık. Gençlik döneminde, 1977’de CHP gençlik kolları başkanlığı yaptım ama sonrasında siyasetin doğrudan içinde değildim. Van toplantısından sonra CHP’deki yapının Kemal Kılıçdaroğlu’nun gelişiyle değişeceğini öngördük. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesini oluşturan 90 yıllık bir partinin, en azından bir değişim içine girmesi, yeniden toplumsal dinamikleri dizayn edici bir görünüme girmesi bizlere bir umut verdi. Türkiye’ye gelecek bir barışın, CHP’siz olmayacağını düşündük. Çünkü belirli bir kitle var. O kitlenin toplumla birlikte düşünmemesinden çıkacak bir çatışmanın olabileceğini hesap ettik. En azından bu olmasın, CHP de yeni bir görev üstleniyor dedik. Engel olmasın, yeniden demokratik bir Türkiye’nin oluşumunda CHP’nin katkısı olacağını düşündük ve CHP’de aktif bir görev almayı düşündük. Ama gelinen noktada belli. Örneğin bir Sezgin Tanrıkulu, Gülseren Onanç, Fikri Sağlar gibi ismini sayamadığım çok sayıda demokratın, bugün görev yapan il başkanlarının tavrı olmasaydı CHP bugün hangi konumdaydı? Onu da düşünmek lazım. Bir farklılık yarattık diye düşünüyorum. Açıklanan demokratikleşme paketinin bu grubun ürünü olduğunu söyleyebiliriz.

Yaşanan bu gelişmelerden sonra fikrinizde bir değişim oldu mu?

Ben kendimden hiçbir şey kaybetmedim. Belli bir çizgim vardı. Partiyi de benim gibi düşünen arkadaşlarla bu çizgiye getirmek için uğraştık. Partiye girmemle şimdiki düşüncem arasında kesinlikle fark yoktur. Partinin düşüncesinin değişmesi için çaba sarfettik.

Başka bir partide siyaset yapmayı düşünüyor musunuz?

Başka bir partide siyaset yapayım diye istifa etmedim. Toplanan imzalara karşı bir tepki olarak istifa kararı aldım. Bu politikadır, siyasettir.. Böyle şeyler olur diye düşünenler yanlış düşünüyor. Dürüstlük lazım. Dürüstçe olmayan, tamamen oyunbazlıkla kurulan bu sisteme tepki gösterdim. Yalanlarla bir oyun oynandı. Bu oyun sadece bana karşı değildi, buradaki bütün yapıya karşıydı. Siyaset dürüst olmayı gerektirir. Dürüst olmayan bir yapının içersinde kalmayı uygun bulmadım. İstifamdan önceki toplantıya 9 ilçemizin başkanları ile kadın ve gençlik kolları başkanları katıldı. Bir ilçe başkanımız rahatsızlığı dolaysıyla toplantıya katılamamıştı. Özellikle ilçe başkanları benimle ilgili çok olumlu görüş bildirdiler, kalmam için rica ettiler. Buradan da onlara özellikle teşekkür ediyorum. 

ferhat karataş chp Şanlıurfa