Urfalı Mimar : Eşcinsel Olduğumu Bilmiyordum

TAKİP ET

Onlar, dışarıdan bakıldığında sıradan vatandaşlar. Hepsi erkek, hem de 'sapına kadar'! Her biri ya hastanede 'doktor', ya bankada 'memur', ya işhanında 'çaycı' ya da bir şirkette 'yönetici' olarak çalışıyor. Ancak birçoklarının çevrelerinden, iş arkadaşlarından ve ailelerinden sakladıkları bir gerçek var. O da, cinsel tercihleri

Onlar, dışarıdan bakıldığında sıradan vatandaşlar. Hepsi erkek, hem de 'sapına kadar'! Her biri ya hastanede 'doktor', ya bankada 'memur', ya işhanında 'çaycı' ya da bir şirkette 'yönetici' olarak çalışıyor. Ancak birçoklarının çevrelerinden, iş arkadaşlarından ve ailelerinden sakladıkları bir gerçek var. O da, cinsel tercihlerinin kadınlardan yana değil de, erkeklerden yana olduğu. Bunlar, eşcinsel dendiğinde nedense ilk akla gelen 'feminen erkekler'den de farklı. Kendilerine 'ayı' diyorlar. Hakaret etmek için değil; kendilerini dünya çapında aktif olan 'ayı hareketi'nin mensuplarından saydıkları için. Kıllı, göbekli ve fazlasıyla erkeksiler. Yürürken kırıtmıyor, kadınsı davranışlar sergilemiyorlar. Eşcinsel erkeklerin kadınsı olması gerektiği yönündeki toplumsal kanıyı da protesto ediyorlar. İnsanların, "Niye Fatih Ürek gibi değilsin?" yönündeki tepkilerinden sıkılan 'ayılar', "Ben duruşumdan, sakalımdan, yürüyüşümden memnunsam, kimse bana gelip benden eşcinsel olamayacağını söylemesin. Basbayağı oluyor işte," diyorlar.

Erkekler kucak kucağa

Ayı'ların gittiği mekânları gözümüzle görelim dedik ve bir cuma akşamı aralarına karışarak Beyoğlu ve Aksaray sokaklarını arşınladık. İlk olarak soluğu Taksim'in ünlü bir 'eşcinsel barı'nda aldık. Burası daha çok gençlerin rağbet ettiği bir mekân. İçeriye adımınızı attığınız an, tüm meraklı gözler size çevriliyor. Hele de kadınsanız!
İçeriye girmeden önce arkadaşlar beni uyarıyorlar: "Bizim yanımızdan ayrılma, rahatsız edenler olabilir." "İyi" diyor, fazla dikkat çekmemeye çalışarak içeri giriyorum. Ancak dikkat çekmemek ne mümkün. Mekânda erkek olmayan tek kişi benim.
Giriş ücretsiz. İçeride, Türkçe pop çalıyor. Erkekler birbirlerine sürtünerek dans ediyor, kucak kucağa oturuyor, birbirlerini kesiyorlar. Beni de hem biraz merakla, biraz da 'burada ne işim olduğunu' sorgulayan gözlerle süzüyorlar. Fazla renk vermemeye çalışıyor, gördüğüm tek tük birkaç tanıdıkla konuşuyorum. Burada bir saate yakın oyalandıktan sonra, Aksaray'a yol alıyoruz.
Aksaray apayrı bir dünya. Taksim'in 'trendy' mekânlarına oranla çok daha salaş, daha 'halk işi'. Burada eşcinsellerin rağbet ettiği mekânların başını çeken bir birahaneye gidiyoruz. Buraya genelde kadınları almıyorlarmış. Önceden planlıyoruz, kapıda zorluk çıkarırlarsa, turist taklidi yapacağım. Neyse ki, kapıda hiçbir zorluk çıkarmıyorlar. Ne de olsa, 'ayılar'la çevriliyim.

Çoğu evli ve çocuk sahibi
Buranın müşteri kitlesini genel olarak 'kamyon şoförleri', 'işportacılar' ve 'işçiler' oluştursa da; 'doktor', 'ressam' gibi eğitimli kesim de buranın müdavimleri arasında. 'Ayılar'ın dediğine göre, sırf bu birahaneyi yaşamak için Pendik gibi il sınırlarındaki yerlerden bile gelenler var. "Taksim'deki 'snop' gay barların müşterileri buraya asla gelmez. Onlar buraya burun kıvırır" diyorlar. Mekândaki garsonların tümü olmasa da bir kısmı eşcinsel. Bu birahanede, turistlere de sıkça rastlanıyor. İnternette ve dünya çapında yayımlanan şehir rehberlerinde burası, dünyanın en otantik 'gay bar'larından biri olarak geçiyor.
İçerisi hıncahınç dolu. Zar zor bir masa bulup oturuyoruz. Etrafımızdaki masalar, yolda görüp de eşcinsel yakıştırması yapmayacağınız cinste erkeklerle dolu. Dışarıdan bakıldığında, hepsi 'sapına kadar erkek'. Kıyafetleri koyu renklerde. Tek tük turistlerin daha canlı renklerdeki gömlekleri göze çarpıyor. Oduncu gömleği revaçta. Kimi ucuz takım elbisesini çekmiş, kimiyse gömleğinin üzerine eski deri yelekler giymiş. Ellerinde biraları, arabesk şarkılara eşlik ediyor, sigaralarını tüttürüyor, efkârlı bir halde etrafı süzüyorlar. Göz göze, el ele, diz dize oturanlar; önce bakışıp sonra bir tarafın girişimiyle tanışanlar ve öpüşüp koklaşanlar var. Birçokları evli, çoluk çocuk sahibi. Tabii aileleri bu durumdan habersiz. Onlara sorsanız, eşcinsel değiller. Gel gör ki, burada erkeklerle bakışıp mekândan beraber ayrılıyorlar.

Pala bıyık erotizmi
Sahnedeki erkek şarkıcı, uzun saçlarını salına salına cilveli bir edayla şarkı söylüyor, pistteki pala bıyıklı erkekler de kendilerini ritme bırakıp erotik bir şekilde dans ediyorlar. Ara ara, garsonlar havaya peçeteler atıyor, masalardan birinin emri üzerine şarkıcı için şampanya patlatıyorlar. Ön masalardan birinde bir doğumgünü kutlanıyor; masadaki doğum günü pastasını çevreleyen bir grup erkeğin "İyi ki doğdun" sesleri mekânda yankılanıyor. İlerleyen saatlerde, şarkıcı masa masa dolaşıp,istek parçaları alıyor; sesine güvenen müşteriler de sahnede hünerlerini sergiliyorlar.
Saat bir hayli ilerliyor ve biz, bu kalabalığı eğlenceleriyle baş başa bırakarak geceyi noktalıyoruz. İstanbul'un yeraltı dünyasında misafir olarak yaptığım gezinti de böylece sona eriyor.

Anadolu'da yaşayan 'ayılar', İstanbul'dakiler kadar rahat değil. Birçoğu, oldukça tutucu çevreler içinde hayatlarını devam ettiriyorlar. 32 yaşındaki Urfalı mimar Haluk G. de bunlardan biri. Üniversiteden mezun olduktan sonra eşcinsel olduğunu keşfettiğini söyleyen Haluk anlatıyor:
"Eşcinsellik ve ayılık kavramlarıyla internet ortamında tanıştım. O zamana kadar eşcinsel olduğumu bilmiyordum. İnternette edindiğim bilgiler, kendimi sorgulamama yol açtı. O zaman Türkiye'de 'ayılık' diye bir kavram da yoktu. İnternet sayesinde, benim gibi düşünen birkaç kişiyle tanıştım. Sonra bir araya gelip bir 'mail list' oluşturduk. Sonra bu 'mail list' büyüdü ve 'Anadolu Ayıları'nın temelleri atıldı.
Urfa'da eşcinsel olmak zor. Burada da 'ayılar' var ama hepimiz eşcinselliğimizi gizli yaşıyoruz. Gidip rahatlayacağımız, sosyalleşeceğimiz hiçbir mekân yok. Ara sıra, farklı illerden bizi ziyarete gelen arkadaşlarımız sayesinde rahatlıyoruz. Bazen de İstanbul'a kaçıyoruz.
Ailem gizli kimliğimden haberdar olmasa da tahmin ediyorlar sanırım. Bir arkadaşımın gazetede sevgilisiyle beraber resmi çıkınca, benden de şüphe duymaya başladılar. Yeğenim, bir iki kez, tıraş olurken, bana 'Anadolu Ayıları'na benzedin' dedi. Ben de güldüm. Biz tipik bir Doğulu aileyiz. Aynı zamanda Kürt'üz. Yani bu tip konularda katı olabiliyoruz."

Kaynak  : https://www.milliyet.com.tr/pembenar/urfada-escinsel-olmak-zor-5150120

urfalı mimar anadolu ayıları eşcinsel