İnsan neden yaşar?
Sadece yemek, içmek, gezmek, eğlenmek için mi?
Hayır.
Yaşamak bu olamaz.
Olmamalı.
Yaşamın bir anlamı varsa eğer insan yaşama dokunmalı.
Peki, nedir yaşama dokunmak?
Bir şaman öğretisi şöyle der.
“Doğada hiçbir şey kendisi için yaşamaz.
Nehirler kendi suyunu içemez.
Ağaçlar kendi meyvelerini yiyemez.
Güneş kendisi için ısıtmaz.
Ay kendisi için parlamaz.
Çiçekler kendileri için kokmaz.
Toprak kendisi için doğurmaz.
Rüzgar kendisi için esmez.
Bulutlar kendi yağmurlarından ıslanmaz.”
Doğanın anayasasında ilk madde budur.
Herşey birbiri için yaşar..
Birbiri için yaşamak, doğanın kanunudur.
Yaşama dokunmak, çevreye, o çevrenin insanına, hayvanına, ormanına, çiceğine, böceğine, sanatına kültürüne, kısacası yaşam adına ne varsa ona el atmaktır.
Yaşadım diyebilmek için yaşamaktır.
Yani dostlar.
Yaşama dokunmak insanım diyenin yaşam borcudur.
*. *. *
Eyyübiye Kampüsü Peşkeş Çekildi Harran Üniversitesi'nce TOKİ’ye verilmesi kararlaştırılarak
Rantçılar yamandı.
Karşı gelmek zordu.
Şanlıurfa kan ağlamıştı.
Duyan duymayan gören görmeyen olmuştu.
Siyasetçiler Rantçılara omuz vermişti.
Kimi parsel parsel arsa götürmüştü, kimi İhale.
Karar işlemi bittiğinde, Eyyübiye Kampüsü TOKİ’nin olmuştu.
Ve o gün karar verilmişti.
Eyyübiye Kampüsü Peşkeş Çekilecekti.
*. *. *
Bakan , Vekiller ,Vali, Kaymakam, Rektör, Belediye Başkanlarının ,çabaları ve halkın işbirliğiyle Eyyübiye Kampüsü Peşkeş çekilmemesi için seferberlik başlatıldı mı... ?
Devlet ile vatandaş elele verdiler. mi ?
Hep birlikte Eyyübiye Kampüsü Peşkeş çekilmemesi için itiraz edildi mi ?
Öğrenciler, sivil insiyatifler, doğa yürüyüşçüleri, doğaseverler, kadın erkek, yaşlı genç omuz omuzaydılar.
Bir ağaç gibi hür, bir orman gibi kardeştiler.
Ve o kardeş elleriyle selvi, kızılçam ve lavantalardan oluşan fidanlar diktiler. mi ?
Eyyübiye Kampüsü artık beton alanı
Onlar boş yerleri de doldurarak Toki adında betona can verdiler.
O Binalar tutacak.
O Binalar yeşerecek.
O Binalar büyüyüp koskoca bir orman olacak.
Şanlıurfa'lılar, Rantta kurban verdikleri Eyyübiye Kampüsüne yeniden kavuşucak.
Ve kendi elleriyle Bina dikmenin gururuyla seyredecekler eserlerini.
Belki bahar şenlikleri düzenleyecekler o Binaların altında.
Belki piknikler yapacaklar.
Kim bilir belki dedeler nineler o Binaların altında torunlarına yaşama dokunmayı öğretecekler.
*. *. *
İşte yaşama dokunmak bu.
Yaşadım diyebilmek için yaşamak bu.
İnsanoğlu doğadan koptukça kendisinden de uzaklaştı..
Kapitalist öğreti benmerkezciliği yarattı..
Benmerkezcilik bizi başkasına yaşam hakkı vermeyen, egolu birer tüketici yaptı.
Bu benmerkezcilik bizde bitkilerin, hayvanların ve tüm evrenin bize hizmet etmek için varolduğunu ve üzerlerinde hiçbir sınır tanımayan bir hakka sahip olduğumuz algısı yarattı..
Oysa dünya denilen bu koca deryada insanoğlundan başka benmerkezci canlı yok.
Aksine birlikte yaşamak var.
Hayvanlar birlikte yaşıyor.
Otlar, ağaçlar, çiçekler.
Kuşlar, balıklar, böcekler.
Hep birlikteler.
Bir Navaho şarkısı şöyle der.
“Yeryüzünün sonuna gittim.
Suların sonuna gittim.
Gökyüzünün sonuna gittim.
Dağların sonuna gittim.
Arkadaşım olmayan bir şey bulamadım."