URFA SIRA GECESİ-II
Urfa bir zamanlar küçük bir şehirdi, herkes bir birini tanırdı. Sıra gecelerinde mahalli konular konuşulurken şehre, mahalleye öğretmen, asker, memur gibi Urfa dışından gelen kimselerin bir şeye ihtiyaçlarının olup olmadığını araştırılması kararlaştırır; kap-kacak, halı, kilim, masa ve sandalye gibi ihtiyaçlar temin edilerek yeni komşuya hediye edilirdi. Daima iyi komşulukta bulunmayı, komşunun hata ve cahilliğine sabretmeyi, onların iyiliklerini istemeyi, iyiliğin Allah için yapıldığını, yapılan iyiliğin başa kalkılmaması gerektiğini gençler burada öğrenirlerdi.
Sıra gecesi bazen bir eren meclisine dönerdi. Özellikle din alanındaki sohbet konuları bazen o kadar ciddiye bürünürdü ki kitaplara başvurulur, bir sonraki sıraya ilim irfan sahibi “bilen” davet edilir, herkes büyük bir saygı içinde o şahsı dinlerdi. Dinleyenler âlimlere dost olup, daima dostlara danışmayı yerleştirirlerdi zihinlerine.
Gençler, sıra gecelerinde esnaf kimselerin açtığı mesleki sohbetlerden, iş hayatında dürüst olmayı, ayıp ve kusurlu değil, fakat temiz ve sağlam mal satmayı, ölçüde ve tartıda yanlışlıktan kaçınmanın gerektiğini, aza kanat getirip çoğa şükretmeyi bellerlerdi.
Urfa’da gençler hata çocuklar bile yaşlarından beklenenin üstünde bir olgunluk gösterirler. Bunda din büyüklerinin, tarihe geçmiş ünlü kimselerin, Urfa’da yaşamış sufi ve evliyaların, yiğit kişi ve kahramanların hayatları ya da olağan üstü davranışlarıyla ilgili hikâyeler gibi sıra gecelerini süsleyen edebi unsurların büyük etkisi vardır.
Sıra gecelerinin şüphesiz oyunla geçen eğlenceli anları da vardır. Orta yaş ya da altında olan arkadaşların sıra gecelerinde tolaka, fincan-yüzük, çan-çekiç gibi heyecan veren oyunlar oynanırdı. Bazen cezası topluca ziyafet olan bu tür oyunların dışında, hele parayla ilişkili kumar türünden oyunlar sıra gecelerinde kesinlikle yer almazdı.
Gençler, alçak gönüllü olmak, büyüklük ve gururdan kaçınmak, ahdinde, sözünde ve sevgisinde vefalı olmak, ayıp ve kusurları örtmek, hataları yüze vurmamak, dost ve arkadaşlara karşı tatlı sözlü, güler yüzlü olma derslerini çıkarırlar sıra gecelerinden. “Edep hiçbir hırsızın insandan çalamadığı bir ziynettir” derler. Bu ziynete sıra gecelerinde sahip olunurdu.
Sıra gecesi görgüsü alan öğrenci gençler, dinimizde öğretmen (hoca) hakkının ana-baba hakkından önce geldiğini bilerek, okulda öğretmenlerinin sözlerini dikkatle dinlemeyi, ders içinde ve dışında öğretmenle konuşmada saygılı hareket etmeyi, kendi aralarında bir birlerine saygılı davranmayı, özürlü kimsenin kusurlarıyla alay etmemeyi, küçük görmemeyi huy edinirlerdi.
Bu gün sıra geceleri eski niteliklerini kaybetmiş olmakla birlikte, kayağını geçmişte bu ortamdan alan, insanı insan yapan temel tutum ve davranışlar bir gelenek halinde Urfa’da hala devam etmektedir. İnsanların kendilerini maddeyle, mal, mülk ve parayla ifade ettikleri bir hayat tarzı henüz sıra gecelerinin kurduğu bu temeli yıkamamıştır. Baba yine evin reisi, samimi, şefkatli ve güçlü bir yürek, çocuklar ve gençler de babalarından para ya da pahalı hediyeler yerine sevgi ve şefkat bekleyen bir gönül taşımaktadırlar.
İktibas