Birinci dünya savaşında, Osmanlının yenilgisi sonucunda otoritesi de zayıflamıştı. Artık Osmanlı zulmünden ve hâkimiyetinden kurtulma zamanıydı. Kürt Teali Cemiyetinin (KTC) kararıyla, bağımsız veya özerk bir yönetim oluşturma kararı alınmıştı. Bunun için en uygun yer olan, Sivas’ın Zara, İmranlı, Suşehri, Hafik, Kangal, Gürün ve Erzincan’ın Kuruçay, Kemah, Refahiye ilçesi, Dersim’in bazı ilçe ve köylerinde Mart 1918- 1921 tarihleri arasında örgütlenme, propaganda çalışması yapılır. Çalışmanın yapıldığı bu bölgelerin tamamı Kürt Alevilerinden oluşuyordu.
Örgütlenmenin başında Koçgiri Aşireti reisi Alişer Bey, kardeşi Haydar Bey ve Gülagaoğullarından Mehmet İzzet, Naki, Hasan Askeri ve Kazım Bey tarafından yönetilmektedir. Koçgiri aşireti, kendi aralarında 16 kabileden oluşan, Alevi inançlı kızılbaş Kürtlerinden oluşuyor.
Kürt Teali Cemiyeti, Sivas ve Dersim bölgesinden on ilçe ve buna bağlı 135 köylerden, yaklaşık 40 bin destekçiden oluşan, üç bin cemiyete bağlı silahlı birlikler oluşturulmuştu. KTC yönetimi, Baytar Nuri ile görüşmek için Alişer Beyi görevlendirmişti. (Veteriner Nuri Dersimi, KTC’nin kurucularındandır) Baytar Nuri, Zara, Divriği, Kangal, Hafik, İmranlı, Beypazar, Celalli, Sincan, Hamo, Zınara ve Dumura’ da cemiyetin kurulmasında etkili olan bir isimdir.
Ankara hükümeti, Sivas-Dersim bölgesindeki hareketliliğin farkındadır. Mustafa Kemal, Erzurum kongre kararları Kürtleri de kapsadığını belirterek, Alişer Beye Milletvekili olma teklifini götürür. Bu teklifi Baytar Nuri ile görüşü sorulur, Nuri Bey Vekilliğe sıcak bakmayınca, Alişer, vekilliği kabul etmez. Bu kez teklif Baytar Nuri’ye gider. Veteriner Dr. Nuri Dersimi, hiç tereddüt etmeden teklifi ret eder.
1920 yılının başlarında Baytar Nuri, Yellice, Nahiyesinde Hüseyin Abdal Tekkesinde, Canbegan ve Kurmeşan gibi aşiretlerin reisleriyle birlikte toplantı düzenleyerek, Sevr antlaşmasının uygulanmasını ve Urfa, Diyarbakır, Van, Bitlis, Elazığ, Dersim ve Koçgiri’ den oluşan bağımsız Kürt devleti kurmasını kararlaştırmıştı. 1920’nın Temmuz ayında, Alişer ile 300 isyancının bir karakola baskın düzenlenmesi ile sureci başlatmıştır. Şadan aşiret reisi Paşo’da Refaiye’ye saldırmıştır.
Ankara hükümeti ise, Koçgiri Aşireti Reisi Alişer Beyi Refaiye kaymakam vekilliğine, kardeşi Haydar Beyi’ de İmranlı bucak müdürlüğüne atayarak, çatışmayı önlemeye çalışmıştır. Öte yandan, isyanı bastırmak için, 6. Süvari Alayını İmranlı bucağına göndermiş ama Süvarinin komutanı Binbaşı Halis, yakalanarak isyancılar karargâhında yargılanarak idam edilir.
25 Kasım 1920’de “Batı Dersim Aşiret Reisleri” Ankara’daki meclise telgraf çekerek, “Sevr Antlaşması’nın uygulanması gerektiğini, aksi halde silah zoruyla bu hakkı almaya mecbur kalacağını” belirtiyorlardı.
6 Mart 1921’de 6. Süvari Alayına saldırı düzenlenince, tarihe geçen “Koçgiri İsyanı” başlamıştı. Ankara hükümeti, sakallı Nurettin Paşa’nın merkez Ordusu’nun emrinde Topal Osman Ağa’nın bizzat komuta ettiği, 42. Ve 47. Giresun Alaylarını isyanı bastırmakla görevlendirilir. Bu görevlendirilmeden sonra sıcak çatışmalar başlar. Çatışmalar mevcut Koçgiri Aşiretlerinden oluşan 3 bin kişilik kuvvete karşı, Topal Osman’ın emrinde bulunan 10 bin devşirme Askerle, isyanı bastırma çabaları sürerken, diğer 10 ilçeden ve 135 köyden, planladıkları gibi destek gelmeyince, mevziler bir bir kaybediliyordu. 17 Haziran’da Alişer, kardeşi Haydar ile birlikte yakalanınca geriye kalanlardan bazıları sınırı geçti, bazıları da teslim oldu. Böylece tarihe geçen, “Koçgiri İsyanı” Haziran 1921’de sona erdi. Koçgiri bölgesi Topal Osman ve adamları tarafından talan edildi. Taşınılabilir ne varsa Giresun’a getirildi.
Yıllar sonra yayınlanan, “Koçgiri’ siz Cumhuriyet” adlı kitabın bir bölümü şöyle özetlemiş:
“… Birlikte yaşayan iki ulus adına, iki önder halkların karşısına çıkar. Türkler adına Mustafa Kemal, Kürtler adına Alişer Efendi. Alişer 1873’te İmranlı’nın bir Azger köyünde, Mustafa Kemal ise 1881’de Selanik’te Dünya’ya gelirler. İkisi de Osmanlı hükümetinde görev yapıyordu. Mustafa Kemal Subay, Alişer ise Koçgiri Paşa’sı. Mustafa Kemal Paşa’ya yaverlik yapıyordu. Her ikisi de kendi halklarına bağlı. Kendi halklarının kurtuluşu için uğraşıyordu. Birisi İstanbul Dolmabahçe sarayında hayata veda etmişti. Diğeri 1937’nin Dersim dağlarındaki bir mağarada kafası kesilerek öldürülmüştü.
Birisi hedeflediği devleti kuracak ve hedeflerini gerçekleştirmiş, diğeri hedeflerini gerçekleştirmeyi bırakın, ikamet edeceği bir evi dahi olmayacaktı. Birinde yenilgi, diğerinde zafer hakimdi. Zaferi kazanan için binlerce kitap yazılacaktı. Bunlar tek taraflı ve resmi tarih olarak beyinlere yerleştirilecekti. Diğerinin tarihi ise, gölgede bırakılacak, bilinen bütün belgeler ve tanıklar imha edilecekti. Alişer ile birlikte, Kürt varlığı da inkâr edilecek ve her başkaldırıda imha seferleri düzenlenecekti. Bu tarihimizin ilginç karşılaşmasıydı. Kürtler ya biat edeceklerdi ya da yok sayılacaklardı. İşte Kürtsüz, Alevisiz ve Koçgirisiz Cumhuriyet’in temeli böyle atılmıştı.” Diye sahici tespitlerde bulunulmuştu.
Koçgiri isyanını bastırmakla görevlendirilen ve Giresun’da her taşın altından çıkan bu çeteci Osman kimdir?
Topal Osman
Giresun Valiliğinin resmi web sitesinden alıntı yaparak, olduğu gibi yayınlayan “Sözcü Gazetesi’nin dosya yazısında şöyle aktarmış:
Topal Osman Ağa, Giresun’un Hacı Hüseyin mahallesindeki Ferudunzadeler ailesindendir. Babası Hacı Mehmet Efendi, Annesi Zeynep Hanım olup ailesi Ticaret ile uğraşmaktadır. 1912 yılında Balkan savaşı başladığında Osman Ağa, işini bırakıp, gönüllü birlik oluşturarak savaşa katıldı. Savaşta gösterdiği başarılar nedeniyle yarbaylık rütbesine yükseldi. Bu savaşta sağ dizinden yaralanıp sakat kalınca adı Topal Osman oldu. Giresun’a döndüğünde gazi unvanını almıştı. 1. Dünya savaşına katılmış, Batum ve Harşit çayında Ruslara karşı savaşarak, Rusların Harşit çayını geçmesini engellemiş, Tirebolu işgalini önlemiş! (miş miş te miş miş, aşlar böyle pişmiş)
Mondros mütarekesinden sonra Belediye Başkanı olmuş, uzun yıllar beraber yaşayan Ermeni ve Rum işgalci çeteler, Osmanlı hükümetine Osman Ağayı şikâyet ederek hakkında tutuklama kararı çıkartmışlar! Bunun üzerine Osman Ağa Şebinkarahisar bölgesine kaçmış. 8 Mayıs 1919 tarihinde, Yunan heyetini taşıyan bir Yunan gemisi Giresun’a gelir. Heyet 11 Mayıs 1919 tarihinde Taşkışla’ya beyaz renkli Yunan Kızılhaç bayrağını asar. 5 Haziran 1919 tarihinde ise Pontus bayrağını asarlar. Bu olaylar üzerine Osman Ağa harekete geçerek, arkadaşları ile birlikte işgalcilerin bayraklarını indirip Türk bayrağını asarlar.
29 Mayıs 1919 tarihinde Havza’da Mustafa Kemal Paşa ile gizlice görüşür. Bu görüşmeden sonra Atatürk’ten aldığı emirler doğrultusunda hareket etmiş, ayrıca bu emirler (ne emir verdiği yazılmamış) kendisine güç verdiği için rahat hareket etmeye başlamış!
1920’de Giresun gençlerinden oluşan “Giresun Gönüllü Taburu” nu kurmuştu. Kurulan bu Tabur, ilk önce Rum saldırılarında! Görev almış, sonra Atatürk’ün koruma muhafızlığında 100 kişi ile görev yapmıştır.
Giresun’da Gedikkaya isminde gazete çıkartarak milletin milli şuurun oluşmasını sağlamaya çalışmış, ancak art niyetliler bunu engellemeye çalışmıştır!
Giresun Mudafa-i Milliye Başkanı ve Belediye Başkanı sıfatıyla Kasım 1920’de Ankara’ya gitmiş, gerekli emirleri aldıktan sonra Giresun’a dönerek, 12 Ocak 1921’de 42. Ve 47. Alayların kurulması çalışmalarını başlatır!
Mart 1921’de Koçgiri ayaklanmasında, Topal Osman Ağa komutasındaki 47. Gönüllü Alayın büyük çaba ve gayretleri ile bastırılmıştır. Çorum- Merzifon, Tokat ve Samsun havalisinde Rum ve Ermeni çetelerini tamamen ortadan kaldıran Osman Ağa komutasındaki Gönüllü Alay ile birlikte Sakarya savaşına katılmıştır. Mangal Tepe sırtlarında büyük kahramanlık örneği sergileyen bu savaşta 47. Gönüllü Alayın tamamı şehit! Olmuştur.
Topal Osman, 2 Nisan 1923’de çıkan bir çatışmada 40 yaşında iken ölmüştür!
Sözcü gazetesi, 23 Mart 2019 tarihli yazısında, Giresun valiliğinin web sitesindeki, “Topal Osman” biyografisini, araştırmadan alternatif ek bilgi sunmadan bu resmi açıklamayı olduğu gibi yayınlaması, aslında bu gazetenin de resmiyete bağlı emir-komuta zincirleri doğrultusunda yayın ilkelerini belirlediğini ele veriyordu. Zira 15 Ocak 1922’de Giresun Reji müdürü Nakiyüddün Efendi, Atatürk’e mektup yazarak, Topal Osman’ın emrindeki çetelerle gasp, şantaj ve talan yaptığını söylediği mektubun valiliğin resmi web sayfasında olmamasını anlarım, ama kendine gazeteci diyen birinin bu mektubu görmezlikten gelmesi, gazetecilik etik ilkelerine de aykırıdır.
Resmi tarihe göre, ulusal kahraman olan Topal Osman’ın, birde bağımsız tarihçiler ile bazı araştırmacıların gözünde, Osman Ağa’yı okumaya devam edelim.
1883 Giresun doğumlu, babası Hacı Mehmet Efendi. Osman Ağa, askerlikte sahte evrakla çürüğe çıkar. Birinci Dünya savaşı çıkmadan önce, Giresun’da topladığı kanun kaçaklarıyla “Laz Alayları” isminde grup kurarak eşkıyalık yapar. 1. Dünya savaşı başladıktan sonra 100 kişilik grubuyla Trabzon hapishanesini basarak 150 mahkûmu kaçırıp, grubuna ilave eder.
Balkan harbinde Osmanlı ordusuna Gönüllü olarak katılır. Çatalca cephesinde savaşır. Bu savaş sırasında dizinden yaralanınca sakat kalır. Böylece lakabı Topal Osman olur. Savaşta başarılarından dolayı “Milis Yarbay” rütbesi alır. 1915’de “Tehcir” kararından sonra Topal Osman, Teşkilat-ı Mahsusa’ ya katılır. Karadeniz’de Rum, Erzurum bölgesinde Ermeni avına çıkar. Erzurum 9. Ordu komutanı Kazım Karabekir ile çalışır. Hedefindeki Ermeni ve Rumları öldürüp, ganimete el koyar. Topal Osman’ın baskısıyla Belediye reisi istifa edince, hemen kendisini Giresun Belediye reisi ilan eder. Zaten hiç kimse karşısına çıkamaz. Birde Muhafaza-i Hukuk-u milliye cemiyeti Giresun şubesini kurup, ilk başkanı da kendisi olur.
Mondros mütarekesinden sonra, İstanbul’da kurulan Divan-ı Harp mahkemesinde, Topal Osman için savaşta işlediği suçlar nedeniyle hemen yakalayıp, İstanbul’a getirilmesine karar verilir. Bu karar üzerine Osman Ağa ve adamları ile birlikte Şebinkarahisar bölgesinde saklanır. Saklanırken bu bölgede tespit ettiği Rumların evine gece baskınlar yaparak evdekilerini öldürüp, mallarına el koyar.
19 Mayıs 1919 tarihinde, Osmanlı Devletinin 9. Ordu müfettişi olarak Samsun’a gelen Mustafa Kemal’in bir görevi de, Topal Osman ve çetesini yakalayıp İstanbul harp mahkemesine teslim etmekti. Mustafa Kemal, Havza’da Topal Osman ile gizli bir görüşme yapar. (bazı kaynaklar bu görüşmenin 29 Mayıs olduğunu yazarlar)bu görüşmede Mustafa Kemal şöyle der, “Pontus belasından kurtulmayı senin ellerinle mümkündür” demesine çok sevinir. Zira hakkında arama kararı bulunmasına rağmen bu görev verilmesini sevinçle karşılar ve şöyle der:
“siz hiç merak etmeyim paşam. Bu Pontus Rumlarına öyle bir tütsü vereceğim ki, hepsi mağaralarda eşek arısı gibi boğulacak” demiş ve hemen işe koyulmuştu. Hakkındaki tutuklama kararı 8 Temmuz 1919’da padişah Vahdettin tarafından kaldırılır. Giresun’a dönen Osman Ağa tekrar Giresun Belediye Reisliği koltuğuna oturur. Şubat 1920’de yayınlatmaya başlattığı Gedikkaya gazetesine başkasına yazdırttığı sert makalelerin altına imzasını atar. Yazılarında, milli mücadeleye, Dine, vatana ve Bayrağa sahip çıkılması çerçevesinde Türk ırkçılığını göklere çıkararak, Ermeni ve Rumlara yönelik aşağılayıcı, ırkçı, ötekileştirici yayınlarla ha bire bu kesimi hedef gösteren yayınlar yaptırıyordu. Bu yayınlardan hükümet kanadından destek geliyordu. Topal Osman, bölge jandarma komutanı Hamdi Beyin bilgisi dahilinde, kanun dışı gençleri toplayarak Alayını güçlendiriyordu. Güçlendirdikçe Rumlara ve diğer gayrimüslimlere saldırıyordu. Saldırdıkça servetine servet katıyordu.
12 Kasım 1920’de Çankaya ile Büyük Millet Meclisinin koruma görevi verilir. Mart 1921’de Koçgiri İsyanını bastırmakla görevlendirilir. Topal Osman emrinde bulunan 42. Ve 47. Gönüllü Alayları ile birlikte Koçgiri’ ye giderler. Osmanlı Askerleri ile birlikte yaklaşık onbine yakın donanımlı ordu, kürdün kurtuluş savaşını veren, Kürt aşiretlerine yönelik saldırıyı başlatır. Sıcak çatışmalar başlar, Koçgiri bölgesin kırılmalar yaşanır, geriden de destek gelmeyince yenilgi kaçınılmaz olur. Böylece kürdün kendi kaderini kendilerini tayın etme hakkı, Koçgiri bölgesinde boğdurulur. Ayaklanma sona erdikten sonra Osmanlı ordusu çekilince, ganimeti Topal Osman Toplar. Koçgiri bölgesinde ne kadar taşınabilir mal varsa hepsini Giresun’a taşırlar. Bu da Teşkilat-ı Mahsusa’nın çalışma yöntemi idi; imha ve talan.
Daha sonra Sakarya savaşına katılan Topal Osman’ın 47. Gönüllü Alayı çatışmada tamamen ölürler. Alaya takviye yapılır. Büyük taarruza katılır, savaş sonrası “Milis Yarbay” rütbesi ile istiklal madalyası alır.
15 Ocak 1922’de Mustafa Kemal Paşa’ya Giresun’dan bir mektup gelir. Reji Müdürü Nakiyüddün Efendi tarafından yazılan mektup, Topal Osman’ın marifetlerini sıralamıştı. Mektup şöyle:
“Balkan savaşlarında, bir ayağını din ve millet için feda ettiğini ileri süren Topal Osman’ın 1. Dünya savaşı sırasında, Ayvasıl köyü ihtiyar heyetinden elde ettiği sahte mazbatayla askerlikten atılmış, Yüzbaşı Niyazi Efendi ile birlikte ordudan aldığı buğdayları, panço adlı bir Rum ile birlikte yüz bin liralık sahte bir mazbata ile Giresun Nokta kumandanlığına satmıştır. Topal Osman, Halkı ve devleti dolandırdığını, Rum ve yoksul kimsesiz Müslümanların arazilerini kendi ve akrabaları arasında pay ettiğini, Belediye Reisi iken, Mudafa-i Hukuk riyasetini de ele geçirerek, kendi menfaatlerini korumak için milli mücadeleye katıldığını, Koçgiri’ den ganimet olarak 60 bin lira değerinde sığır ve koyunu gasp ederek Giresun’a getirdiğini, başkasının kentte kasaplık hayvan sokmasını da engelleyerek, kasaplara bu hayvanları fahiş fiyattan satarak para kazandığını kardeşleri ile birlikte hükümetin kentte banka kurmasını da engellemiş ve 30 bin liraya mal olan kereste fabrikasını 1500 altına aldığı gibi çeşitli kötülükler sergilemiştir. Bilginize” diyerek anlatmıştır.
Atatürk’e bu mektubu gönderen Giresun Reji müdürü, Topal Osman hakkında bildiklerini yazmakla vatandaşlık görevini yapmış. Ancak bilmediği durumda şu, Topal Osman’ın savaş suçu işlediğini biliyorlardı. Zaten ellerinde yakalama emri olmasına rağmen yakalamadılar. Aynı tarihlerde gelen, Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey ile Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Beyi, işleri bittiği için İstanbul Divan-i Harp mahkemesine teslim ettiler. Ama Topal Osman’ın daha yapacak işleri çok olduğundan teslim etmediler. Nitekim Koçgiri isyanını bastırmak için burada görevlendirildiler. Orada isyancıları yok etmek emri verilmişti, mallarının talan edilmesine karışmadılar ki, buda onlara cazibe, rüşvet olsun. Evet, Topal Osman’ın ibretlik öyküsünü okumaya devam edelim.
Topal Osman Ankara’da kendisine verilen, “papazın evi” denilen bir köşkte yaşamını sürdürür. O artık meclisin muhafız Alayından sorumludur. 27 Mart 1923’te Ankara’da aniden ortada kaybolan Trabzon milletvekili Şükrü Bey’in öldürülmesinden sorumlu tutulur. Topal Osman’ın yakın adamı tarafından ihbar edilir. Ali Şükrü Efendinin cesedine ulaşılınca, Atatürk’ün emri ile yakalama kararı çıkartılır. Topal Osman adamları ile Çankaya Köşküne sığınmak ister. Kimse olmayınca kapıyı kırıp içeri girer, eşyaları parçalar, önüne geleni devirir, bu olay tarihe “Çankaya köşkü baskını” olarak geçer.
Yeni kurulan muhafız Alayları tarafından 1 Nisan 1923 gecesi Papazın Bağı’nda evinde kıstırılır. Çıkan çatışmada yaralı ele geçer. Yüzbaşı İsmail Hakkı Tekçe’nin emriyle kafası kurşunlarla gövdesinden ayrılır. O sıralarda Mecliste, Ali Şükrü Beyin katilinin idam edilmesi oy birliği ile karar alınır. Topal Osman’ı gömüldüğü yerden çıkararak Ulus meydanına getirilir. Başı olmadığından ayaklarından asılarak idam kararı uygulanır. Cenaze Giresun kalesinde defnedilir. Daha sonra mezarlık, Anıt mezara dönüştürülür.
Not: “1915’ten, 2015’e Ötekilerin Öyküsü” Adlı hazırlık aşamasında olan kitabın bir bölümünden
Cemal Babaoğlu
Kaynak
Koçgiri’ siz Cumhuriyet- Kadim Lâçin- Kişisel yayınları
Belgelerle Koçgiri Olayı – Baki Öz – Can Yayınları
Topal Osman Ağa – Teoman Alpaslan – Kum Saati Yayınları
Wikipedia
Radikal gazetesi- Ayşe Hür – makalesinden
Sözcü gazetesi