CHP artık ne ordu, ne halk ne de dış güçlerin yardımıyla iktidara gelebileceğini düşünmektedir. Yapacağı tek şey rakibine hatta yaptırıp ondan, 109 yıllık iktidar başlangıcına kaldığı yerden devam ettirmek istemektedir. Şu andaki süreç de defalarca yapılmış ve başarılı olmuştur. Kısaca DP dönemini yazacağım.
CHP, 12 - 15 Ocak 1959 tarihinde yapılan on dördüncü kurultayında, muhalif siyasetine bir yön vermiştir. Bu kurultay sonunda CHP yönetimi, DP’ye karşı yürüteceği siyaseti artık savunma yaparak değil, tüm şiddetiyle saldırıya dönüştürmüştür. Bu Kurultay, Türk siyasal hayatının dönüşüm sürecini başlatması açısından çok önemlidir.
Çünkü CHP, artık seçimlerle iktidara gelemeyeceğini anlamış, bürokrasi yandaşlarını ve orduyu DP’ye karşı kışkırtmaya başlamıştır. Bu sert muhalefet, 1960 darbesine doğru şiddetini arttırarak devam etmiştir.
DP hükümeti, muhalefetin güçler birliği ve ilk hedefler beyannamesini kabul etmesi üzerine, buna misilleme olarak ilk başta İstanbul’da, daha sonra da yurdun dört bir yanında vatan cephelerini meydana getirmiştir.
Böylelikle ülke çapında bir tarafta güç birliği ocakları bir tarafta da vatan cephesi ocakları kurulmuş ve halk iki kutba ayrılmış oldu. Birbirine ölesiye husumet besleyen iki ayrı halk kitlesi oluşmuştu. Birand’a göre “Bu, durum kardeş kanı dökmeye aday” olarak görülmektedir.
İnönü, Menderes’in duygusal kişiliğini alabildiğine tahrik ederek onu hatalar silsilesine sürükledi. On yıllık DP iktidarında Peker’in “psikopat” hakaretinden başlayarak 27 Mayıs 1960 İhtilâli sabahına kadar bu politikasını tüm acımasızlığıyla sürdürdü. Bu durum Menderes’te adeta bir “Paşa korkusu” meydana getirdi.
1959 yılı, Demokrat Parti’yi yıpratacak İstanbul Topkapı, Çanakkale Geyikli’de ve Kayseri’de olaylara sahne oldu. Buna karşılık olarak 12 Nisan 1960 günü DP grubu yayımladığı bildiri ile CHP’yi “silahlı ve tertipli ayaklanmalar hazırlamakla”, bir kısım basını da bunu yalan ve çarpıtılmış haberlerle desteklemekle suçladı.
Aynı şekilde süresi ve yetkisi belirli bir Tahkikat Komisyonu’nun kurulması yönündeki karar alındı. Muhalefetin bu çalışmalarına karşılık Demokrat Parti idaresi politikasını değiştirmeden icraatlarına devam ediyordu.
18 Nisan’da Demokrat Parti’nin önergesi TBMM’de kabul edildi. DP’li 15 kişilik komisyon ilk iş olarak üç şeyi yasakladı:
Partilerin tüm etkinlikleri,
Komisyonun etkinlikleri ile ilgili yayınlar,
TBMM’de komisyon ile ilgili görüşmeler ve bunlar hakkında yayınlar.
İnönü o gün TBMM’de yaptığı konuşmada “… Şartlar tamam olduğu zaman milletler için ihtilâl meşru bir haktır” diyerek 1960 askerî darbesine yeşil ışık yaktığı görülmektedir.
İnönü bu olayı, tüm il ve ilçe teşkilâtlarına bildirmiş, CHP teşkilâtlarını meclisteki durumdan haberdar etmiştir. Bundan sonra, meclis içerisindeki muhalefet - iktidar çatışması sokaklara taşmış ve ihtilâle giden süreç başlamıştır.
Menderes 24 Mayıs’ta soruşturma komisyonunun görevini tamamladığını ve sonuçların en kısa sürede kamuoyuna duyurulacağını açıklayarak ortamı yumuşatmaya çalışmıştır. Menderes olayları yatıştırmak için, radyo ile halka şu konuşmayı yapsa da ok yaydan çıkmıştı:
İhtilâlden dem vurulmakta, ihtilâlin bir hak olduğu felsefesinden bahis açılmakta. Bu bir ihtilâl mi sanki? İhtilâli kim yapıyor? Hazırlanmış, tertiplenmiş ve içleri kinle doldurulmuşların teşkil ettiği bir zümrecik…
Üç dört gündür, köşe kapmaca oynar gibi, sokaktan sokağa, meydandan meydana kaçışıp dağılan, dağılıp tekrar toparlanan sanki bir gerilla teşkilâtı ve tıpkı bir iskeletin ve adalenin sarıp kaplayarak, vücudun meydana gelmesi gibi, bu gerilla iskeletinin etrafında bir kısım avare insanlar…
Bu mu ihtilâl? Bu İstanbul sokaklarında dolaştırılan bir yapmacık, bir uydurma göstermelik… Bu düpedüz bir asilik hareketi… Bir ayaklanma teşebbüsü. Bu, düpedüz bir siyasî irtica…
Kavgasız, gürültüsüz, sükûnet içinde ve serbest bir seçimde Halk Partisi’nin şansı nerede ise sıfıra düşmüş… Ve dördüncü bir seçimi kaybetmeye ne Halk Partisi’nin ne de onun eski ve hakikî temsilcilerinin tahammülü yok…
Parti de onlar da, bir dördüncü seçimi kaybetmeye dayanamazlar. O halde ne olacak? Gerilla teşkilâtı, şayet seçim olursa, bu teşkilât ile seçim günlerini bir cehenneme çevirmek, kan ve ateş tufanı içinde seçimleri ve onun neticelerini yakıp yok etmek.
Askerler arasında sevildiğinden Cemal Ağa lakaplı, emeklilik için çantasını hazırlayan ve İzmir’deki çiftliğinde tarım ve hayvancılık hayalleri kuran dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel tarafından, Millî Savunma Bakanı Etem Menderes’e, ülkenin içerisinde bulunduğu karışıklık ortamından nasıl çıkılacağı ile ilgili bir mektup yollanmıştır.
27 Nisan günü yani İhtilâl’den tam bir ay önce profesörler, Güney Kore darbesini örnek göstererek üniversite öğrencilerini kışkırtıyorlardı. Yurt öğrencileri yurt yurt dolaştırılıp, “yarın sabah yedide Üniversite bahçesinde” diye 555K’nın ilk provasını başarıyla uygulayacak, ihtilâl’den sonra da bu gençlerin, asla ispatlanma gereği dahi duyulmayan cesetlerinin asfalta katıldığı yalanı salınacaktı.
Kısaca seçimle başa gelemeyeceğini anlayan CHP’liler ülkeyi karışıklık ve gayri meşru yollara sokarak iktidarı yeniden elde etmeye çalışmaktadırlar. Rivayet olunur ki; Deccalın üç dönemi vardır: Birinci dönemde 1 günü 1000 yıl, ikinci dönemde 1 yılı 100 yıl ve son dönemde artık günü kurtarmak derdindedir. Bence CHP’nin dönemi de buna benzemektedir. Hele 15’un Temmuz’un kanı hala kurumamışken...
Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu