Türkmen Pilot Nureddin, Müslüman kardeşlerinin yaşadığı Halepçe'ye kimyasal atmaktansa idamı kabul etti. Son sözleri şöyle olmuştu: "Kürtler, benim onlar için idam edildiğimi biliyor mu?" Evet, biliyorlar ve onun şehadet kanı, Dicle ve Fırat kadar kutsal olup bu coğrafyanın rahmet damlalarıdır.

2014 yılı sonbaharında, hayatımın en acı ve en mutlu üç gününü Halepçe'de geçirdim. 1639 yılında imzalanan Kasr-ı Şirin Anlaşmasına göre Osmanlı-İran sınırı da olan Zağros dağlarının eteğinde, İran sınırına çok yakın bir kasaba olan Halepçe'de yaklaşık 76 bin kişi yaşıyordu. Hemen yukarısında, İran sınırına oldukça yakın Hurmal kasabası vardı ve her yer de Irak ve İran için stratejik öneme sahipti.
Büyük bir çığlık
Kutsal bir mekânda gezer gibi, Allah'ın mucizelerini aynı yerde ama farklı zamanda yaşamam, beni adeta büyülemiş tüylerim diken diken olmuştu. Gerçi Halepçe'nin ilk çığlığını duyuran, Siverekli hemşerim Ramazan Öztürk'tü ve ben ondan yıllar sonra Halepçe'ye gitmiştim. O da Halepçe'yi yazamamış sadece fotoğrafını çekebilmişti.
Bundan 33 yıl önce yaşanan Halepçe katliamı, mazlum Kürt halkının ikinci kimyasal saldırıya maruz kalışıydı. İlk olarak aynı bölgede 1917 yılında İngiliz işgaline karşı savaşan Şeyh Mahmud Berzenci direnişini kırmak için, dünya tarihinde ilk kez, sivil halkın üzerine uçaklarla kimyasal silah kullanılmıştı. Direnişin kahramanı, Şeyh Mahmud Berzenci de "Berde Kahraman" da İngilizlere esir düşmüştü. Bölgesel Aşık Veysel olan Kavis Axa "Jı bıra xuyu Turka ra havar bıkı/ Türk kardeşlerinden yardım iste" sözleriyle bunu bir halk türküsüne çevirmiştir ve hala söylenmektedir.

Neden hedef oldu?
Saddam Hüseyin ve Kimyasal Ali Mecid, yakılan 5 bin köyde en az 200 bin kişinin öldürüldüğü, emzikli bebeklerin bile gömüldüğü, 'Enfal' ismini verdiği ülke tarihinin en kanlı operasyonunu yapmıştı. Kara harekatları, havadan bombalamalar, yerleşim yerlerinin sistematik bir şekilde yıkılması, toplu zorunlu göçler, idam mangaları ve kimyasal saldırılar Enfal operasyonunun başlıca yöntemleriydi. Kimyasal bombalar ilk olarak Balisan Vadisi'nde kullanıldı. Bu saldırıda kaç kişinin öldüğü hâlâ tam bilinmiyor. Balisan'ı, Şanexşê köyü takip etti. Kimyasal saldırıların üçüncü ve en büyüğü ise Halepçe'ye yapıldı. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin ve belki de tüm Irak'ın en dindar halkı olan Sünni Halepçe halkı neden hedef seçilmişti?
Mecid'in komuta ettiği Irak birlikleri 16 Mart'ta Enfal'in, en acımasız saldırısı için düğmeye bastı. Önce hava bombardımanı, ardından topçu atışı başladı. Ancak Halepçe sakinleri çok korkmadı. Saldırıyı, yıllardır süren savaş nedeniyle, artık yaşamlarının bir parçası olarak algıladı. Evlerine ve sığınaklara girdiler. Ancak Irak ordusunun taktiğinden haberdar değillerdi. Irak ordusu önce bölgeyi konvansiyonel silahlarla bombalayarak camların kırılmasını sağladı. Bununla ikinci harekâtın önünü açtı. Sonra da kimyasal bombalar devreye girdi. Camlar kırıldığı için içeri kaçanlar da zehirli gazlardan kurtulmadı. İkinci bombardıman başladığında ortaya kesif bir koku yayıldı. Hayatta kalanların çoğunun "elma kokusu" dediği kokuya kimse anlam veremedi. Verecek zaman da kalmadı zaten. Kokuyu genizlerinde hissedenler birer birer ölmeye başladı. Hem insanlar, hem hayvanlar hem de Halepçe'nin nar bahçeleri...
Kurtulurum umudu
Bombardımanda Batı malı hardal, sarin ve VX gibi gazlar içeren bombalar kullanılmıştı. Gazı soluyanların derisi yanmaya başladı, solunum sistemleri çöktü. Kimisi evinin kapısının eşiğinde, kimisi bahçesinde, kimisi duvar dibinde, kimisi ise 'kurtulurum' umuduyla kaçtığı dağ yolunda ölüme yakalandı.
17 Mart'a kadar aralıklarla süren saldırılarda ölenlerin sayısı hâlâ bile net değil. Birçok kesiminin kabul ettiği ortak sonuç, çoğu kadın ve çocuk en az 5 bin kişinin öldüğü, 14 bin 765 kişinin yaralandığı. Bugün bile bölgede engelli oranı Hiroşima ve Nagazaki'den beş kat fazladır.
Şehadet kanı
Bu zulme hayır diyen Türkmen Pilot Nureddin, Müslüman kardeşlerinin yaşadığı Halepçe'ye kimyasal atmaktansa idamı kabul etti. Son sözleri şöyle olmuştu: "Kürtler, benim onlar için idam edildiğimi biliyorlar mı?" Evet, biliyorlar ve onun şehadet kanı, Dicle ve Fırat kadar kutsal olup bu coğrafyanın rahmet damlalarıdır. Mekânın cennet olsun ey Şehid.
Ölenler şanslıydı Halepçe'de... 26 yıl sonra gezdiğim sokaklarda sadece baki olan Allah diyebiliriz. Biliyor musunuz, hümanist Papa hazretleri, Halepçe'de Saddam döneminde öldürülen on binlerce Kürt ve Şii'den tek kelime bahsetmedi, Amerika liderliğindeki haçlı koalisyonunun öldürdüğü iki milyon Iraklıdan da bahsetmedi. Çünkü onlar siyahiler ve kızılderililer gibi insan sayılmazlardı.
Bir Türkmen bin Papa'ya bedeldir ve bu coğrafyada biz, PKK, Haşdi Şa'bi ve Baas gibi Mankurtlarla savaşıp, tarihte yarım kalan yola devam edeceğiz.