Bu ülkenin sorunları darbelere rağmen çözülemiyor.
Çünkü sorunların nedenleri ülkenin kuruluşundan beri var olan oligarşik devletin farklı olanı inkar eden tekçi anlayışından geliyor.
12 Eylül darbesinin neden yapıldığını anlatmaya iki önceki yazımda çalışmıştım.12 Eylül'ü sadece düzene muhalefet eden odaklarını ortadan kaldırmak için yapılmadığını,bunun bahane edildiğini önceki yazımda belirttim.
Düzenin yanlışlarını düzeltmek yerine darbeye bahane yaptıkları toplumsal muhalefetin üstüne kabus gibi çöküldü.Ülkeyi egemenler adına zora dayalı düzenin devamı mevcut şartlarda yönetmekte yetersiz kalındığı için başta anayasa değiştirildi.
Antidemokratik yasalar çıkarıldı.
Önceden mücadele ile kazanılmış demokratik mevziler ve insan hakları adına ne varsa ortadan kaldırıldı.
Darbe sonrası 7 den 70'e,köyden şehire zalimliğin ve her türlü insanlık dışı işkencenin uygulandığı başta Kürd halkında ve ülkede Demokrasi,Adalet, Eşitlik, İnsan Hakları gibi talepler "yeniden altları gerçek anlamları" ile doldurularak Türkiye'de 12 Eylül darbecilerine muhalefet daha da güçlendi.
Peki darbe ne kazandırdı?Egemenler adına kazandırdığı tek bir şey varsa oda her darbede olduğu gibi sorunları çözemeyip sadece yükselen muhalefeti bastırarak susturmak ve sorunların çözümünü olabildiğince ötelemekti.
Darbenin maddi ve manevi bedelini ekonomik krizden kurtulan avuç mutlu azınlık dışında herkes ödedi.Hala benzeri uygulamalar ile çoğunluğa bu bir avuç azınlığın mutluluğu için bu bedeli ödetiyorlar.
.Bu güne baktığımızda demokrasiden,insan haklarından, adaletten,eşetlikten yine söz edemiyoruz.Başta dibe vuran ekonomi,yalpalayan dış politika olmak üzere darbe sonrası dayatılan yaşam koşulları nedeni ile insani ve etik değerlerin hızla yok olduğunu görüyoruz. Bu günkü toplumu yaratan,herkesin kızdığı bir torba makarnaya oy verenleri yaratan yine darbecilerin önünü açtığı,darbecilerin izinden giden siyasilerdir.
Darbe mağdurunu oynayanlar iktidara gelince bu ülkede darbecileri aratmayacak şekilde hep zalimleştiler.Her 12 Eylül geldiğinde darbe aleyhine en çok onlar konuşur. Yeni anayasadan söz ederler.Ancak 40 yıl geçmesine rağmen anayasayı değiştirmek için adım dahi atmazlar. "Asılmayıp beslenen"esas darbe mağdurlarının konuşmasına da ellerinden geldiği kadar engel olurlar.
Darbelerin olması istenmiyorsa öncelikle bu mağdurlara yaşatılanları nedenleri ile beraber konuşulması gerekir. Yapılan insanlık dışı uygulamaların tekrarı olmasın diye 5 nolu cezaevinin müze yapılmasını isteyenlere karşı çıkarlar ve Kültür Sarayı yapmak isterler.
Bu gün geriye baktığımızda darbe sonrası 90'lı yıllarda Türkiye yarı açık cezaevine dönüştürüldüğünü görüyoruz.Türk solunun esamesi okunmuyordu.Darbecilere karşı elde kalan,direnen bir tek kürdler kalmıştı.Bu sefer Kürd aydın ve siyasilerine yönelik beyaz toroslar ortaya çıkmış ve göstere göstere adam kaçırıp faili belli olan cinayetler işlenmeye başlandı.Faili belli cinayetlere,kirli savaş ve her türden provokasyonlara rağmen Kürd Ulusal talepleri bitmedi.Bu gün legal mücadele alanında, bütün dış müdahalelere ve uygulanan baskılara,"Türk solunun etkisinde kalan yöneticilere,tabandan ve halkın beklentisinden uzaklaşarak yapılan ilkesiz ittifaklara" rağmen her geçen gün güçlenerek devam ediyor.
A.Güllüoğlu
16.9.2021