Oligarşik yönetime muhalif olan ve özellikle Kürd ulusal davası için mücadele eden örgütler ister sağda, ister solda yer alsın her zaman istihbarat teşkilatlarının ilgi alanındadır. İstihbarat örgütleri bu yapıları içerisine soktukları uzman elemanlar ile denetim altına almak, bunu başarılamazlarsa en azından ulusal hedeflerden saptırıp yönlendirilmek isterler. 68 kuşağının içine sokulan, kurduğu ilişkiler ile örgütün üst düzeyine kadar yükselen ajan Mahir kaynak bu konuda verilecek güzel bir örnektir.
İllegal gruplar bir yana yasal sınırlar içinde de olsa mevcut düzenin değiştirmek için uğraş veren her siyasi grup ya da parti istihbarat teşkilatlarının ilgi olanındadır. Bu gruplara mutlaka istihbarat teşkilatları tarafından sızmalar olur. Hatta bu grup ya da partilerin kilit noktalardaki üst düzey yönetici kadroları dahi ele geçirilmiş olabilir. Böylesi durumlarda haklı gerekçelerle olsa bile örgütün tamamını ajan örgütü diye suçlamak doğru değildir. Birlikten yana olanlar tabanın ortak olduğunu ve titizlikle ajanlık suçlamaların dışında tutulması gerektiğini unutmamalıdır.
Ayrıca bir örgütün tamamına ajan denmesi halinde, o örgüt içine özel olarak yerleştirilmiş ajanların kendilerini daha kolay gizleyip kamufle etmelerine yol açar. Ajan olduklarına dair haklarında ciddi suçlamalar olanlar da arada kaynayıp gider.
Bilindiği gibi farklılıkları barındıran toplumlarda "böl ve yönet" taktiği her zaman kullanılan bir yönetim biçimidir. Bu taktik kurulduğu günden bu yana Türkiye'de Kürd'ler üzerinde sürekli başarı ile uygulanıyor...
İktidar ve muhalefetin seçmeni bölme çabaları taraf olan Kürd'leri de bölüyor. Kürd'ler seçimde iktidar ya da muhalefetten yana taraf olmadan önce ilkeleri ile kendi taraflarında olmalılar.
Destekledikleri Millet ya da Cumhur İttifakı'nın oyununa gelip birbirlerini ihanet ve ajanlık ile suçlamamalılar.
Kürd'lerin birlik olup taraf olması halinde seçimlerde dengeleri değiştireceği gerçeği artık biliniyor. Bu gerçeğe rağmen üzücü olan Kürd'ler arasında birlik için ortak paydalarla somutlaşmış ve genelde kabul gören bir birlik anlayışı ne yazık ki henüz ortada yok. Bundan dolayı Kürd'ler bilinçli müdahaleler ile ulusal taleplerinden uzaklaştırılarak daha kolay bölünüp yönetiliyorlar.
Bu seçime katılma hakkı kazanan partiler arasında ilkeleri ile Kürdistani tavır alan bir tek Hak-Par var. Seçime katılan diğer partilerin "Bu gitsin-o gelsin" yada "bu gitmesin-oda gelmesin" demekten başka Kürd'ler adına ciddiye alınan bir iddiaları yok.
Kendi tarafında olmaları gerektiği halde Kürd seçmenlerin çoğunluğu iktidar kavgası yapan egemen ulus partilerinin kurduğu iki ittifak arasında, hem de "talepsiz" taraf oluyor. Bu bölünme ile ilgili tarafların birbirini ajanlığa varan karşılıklı suçlamaları ise endişe verici boyutta. Ortada henüz ulus adına kazanılmış tek bir hak olmadığı halde kutuplaşmanın anlamı ne?
Ergenekoncuların Kürd aydınlarını yıldırmak ve yok etmek için oluşturduğu, kurbanlarını tek kurşun ile öldürmek yada domuz bağı ile bağlayıp canlı canlı gömerek mesaj veren eli kanlı Hizbullah örgütünü ve işlediği cinayetler hala akıllarda. Jandarma Generali Veli Küçük'ün Hizbullah denen örgüt ve lideri Hüseyin Velioğlu ile ilişkisi açığa çıktığı halde bu gün eli kanlı Hizbullah örgütünün devamı diye iddia edilen Hüda-Par ile Millet İttifakı ve Ergenekoncular tarafından Cumhur İttifakı eleştiriliyor. Yine aynı şekilde HDP'nin CHP liderine verdiği desteği Cumhur İttifakı eleştiriyor. Tabanlarının talebi eşitlik ve özgürlük olan iki partide yer alan Kürd'leri kendi amaçları doğrultusunda bölmüşler.
Konu ile ilgili olduğu için sevgili Eren Keskin'in sonuna kadar katıldığım "Şunu söylerim ama ispatlayamam, derin devlet, ergenlerin ne ad verirseniz verin iki ittifakı da kontrol edip yönetiyor." saptanmasına son derece önemlidir.
Eren Keskin'in dediği gibi iki ittifakın Kürd'lerle ilgili izleyecekleri politikayı da belirleyen adı her ne ise bu odaktır.
Kürd oyları olmadan seçimi kazanamayacakları bile bile AKP MHP ile CHP'de İyi Parti ile ittifak kurdu. Bu gerçeği görüp de "ayılana gazoz" hala ayrılmayıp iki ittifaktan birine hala" bayılana da limon" gerekiyor.
Değinilmesi gereken diğer bir konuda Millet İttifakı kazansa ulusal talebi olan dindar Kürd'ler terörist, Cumhur İttifakı kazanırsa ulusal talebi olan laiklikten yana ve demokrat olan Kürd'ler terörist olarak değerlendirilecek. İktidar değişsin veya değişmesin Kürd'lerin bir kısmı her halükarda bu gün olduğu gibi terörist olarak suçlanacak. Seçimi hangi ittifak kazanırsa kazansın kendisine oy vermeyen Kürd'leri hedefe koyarak Kürd'lerin hepsini ötekileştirmeye devam edecek.
Uygulanan bu politikanın dayanağı olmamak için Kürd'ler sağı ve solu ile birleşerek ulusal haklarını birlikte savunmalılar. Bölünüp sağcısı ayrı, solcusu ayrı ve sonuçta hepsi terörist olarak suçlamak istenmiyorsa bunun tek çaresi birlik olmaktır. Dünyada hakları için mücadele eden hiç bir ulus terörist diye suçlanamaz. Kürd'ler birlik olup birbirine sahip çıkarlarsa yapılan terörist suçlamaları da zemin bulamaz, havada kalır...