Yazımın ikinci bölümü:
Bu günlere nasıl gelindi bilmeyen gençler için önce geçmişe kısada olsa değineceğim.
Kürdistanda ekonomik şekillenmeyi kendine göre biçimlendiren egemen kurucu irade düşünce alanında da Kürd'lerin üzerinde ziyadesi ile etkili oldu.
Böl-yönet anlayışı ile Kürd ulusal mücadelesini sağ ve sola bölüp birlikte mücadele etmelerine engel olundu.
Bu etki ile 70'li yılların başından itibaran ulusal mücadelede birlik yerine inanç veya sınıf mücadelesi veren örgütlenmeler oluştu.
Türk solu SSCB,Çin,CHE ve Enver hocanın etkisi ile bölündüğünde benzeri bölünme Kürd örgütlerinde de yaşandı.
Türk solundaki her görüş ayrı örgütlenme savunulsa bile Kürd gençliği içinde taraftar buluyordu.
Birlik olmayı objektif şartları dayatmasına rağmen rağmen o dönem hep ayrışmalar yaşandı.
Silahlı mücadele şartlı,şartlarının nasıl verilecek?
Kırsaldanmı başlayacak,yoksa genel ayaklanmamı olacak?
Diye tartışmalar ve bölünmeler devam etti.
O döneme damgasını vuran örgütler KİP,Rüzgari,AlaRızgari,Özgürlük yolu,Kawa Red,Kawa kabul,KUK,KDP-T ve sonradan PKK adını alan Apocu'lardı.
En azından ortak mücadele vermek yerine,örgütler yine Türk solunun etkisinde kalıp ulusal mücadelenin önünde kim dost ve kim düşman belirlenmesinden,legal yada illegal mücadele anlayışında,4 parçaya bakışı farklı değerlendirdikleri için yeniden ayrışmalar ve bölünmeler yaşandı.
Kimi örgütler yurtsever sermaye kesimini ve yine yurtsever toprak sahiplerini dost kabul etti.Kimi örgüt en az kendileri kadar yurtsever oldukları bilinmesine rağmen sermaye sahiplerini ve toprak sahibi yurtsever Kürd'leri "Yarın sabah devrim olacakmış gibi işbirlikçi sayıp hedefe koyup onlarla savaştılar.
Bütün bunların nedeni baş çelişkinin yanlış saptanmasıydı.Yani baş çelişki ulusal olması gerektiği halde yerine baş çelişki olarak sıfsal mücadelenin konulmasıydı.
70'li yıllarda sınıfsal mücadele yerine ulusal mücadeleyi esas alan,ulusa çizgide mücadele veren tek parti KDP-T'idi.Milliyetçi oldukları için sol gruplar tarafından acımasızca eleştiriliyorlardı.
İllegal örgütlenmeyi esas aldıkları için aydın ve öğrenci kesimine seslerini duyuramadılar.
Bunda iki Said olayının payıda vardı.
Sonra KDP-T içinde sosyalizmden etkilenen gençler KUK örgütünü kurarak ayrıldılar.
Sonuçta KDP-T'de bölünmüş oldu.
Yine o dönem ezen ulus devrimci hareketi gücüne ve sosyalizm iddiasına rağmen,başta TKP legal uzantıları Kemalizmin etkisi altındaydı.
Kurtuluş ve TİKKO hariç sosyalizm iddialarına rağmen hiç biri UKKTH'nı savunmuyordu.
Savunanlarıda bu gün olduğu gibi milliyetçi ve bölücülükle suçluyorlardı.
Oysa sosyalizm ezen ulus devrimcilerine ayrılıktan,ezilen ulus devrincilerinede birlikten yana olmayı öğütler.
Yine 1977 yılında legal ve ayrı örgütlenmeyi savunan Özgürlük Yolu hareketi daha örgüt bile olmadan Diyarbakır ve Ağrıda belediye başkanlık seçimlerini kazanmıştı.
Kürd sorununa bakışları sağlıklı olmadığı için o dönemde de ulusal potansiyelin gücünü devlet gördü,onlar görsede destek olmak yerine milliyetçilik ve bölücülük ile eleştiriler.
Şövenizmin etkisinden kurtulamadıkları için her ulusal talep onların nezdinde bölücü ve bölücülük anlamına geliyordu.
Akıllarına ilk gelende bu gün olduğu gibi emperyalizmin oyunudur,tepkileride bölünme ve beka endişesi.
Ulusal haklarından mahrum bırakılan bir halkı,birlikte yaşadıkları halde görmezden geldikleri için kendilerine sol deselerde bırakın solcu olmayı demokrat bile olamadılar.
Bu gün geçmişte yapılan hatalardan ders almalıyız.
Hatalı olanlar açık yüreklilik ile özeleştiri vermeli.
Ezilen bir ulusun ulusal mücadelesi sınıf yada inanç baz alınarak verilmesi eksiktir,eksik olduğu içinde başarı şansı yoktur.
Ulusu oluşturan tüm sınıflar (Yurtsever ağalar ve milli olmaya aday burjuvazisi ) ve farklı inanç grupları arasında (Sunni,Alevi) ayırımı yapmadan birlikteliğini savunan bir mücadele anlayışı olmalı..
Bu gün Türkiye'de yasal mücadele veren Kürd'ler oyları ile motor güç olabilme potansiyeline sahip.
Eksik olan tek şey birlik olmamaları.
Dr. Adnan Güllüoğlu
12.8.2021
DEVAM EDECEK