Cumhuriyet kurulduğundan bu yana çok partili sisteme geçiş başta olmak üzere tanınan haklar iç dinamiklerin zorlaması ve uğraşı ile kazanılmış haklar değildir.Halkın yararına, demokratik sayılabilecek her ne varsa yukarıdan aşağıya onaylanarak verilmiştir.Halkın mücadele ederek kazandığı kayda değer bir hak yoktur. Bazı haklar (parti kurma, sendikalar ve meslek örgütleri gibi kurumlarsal haklar) tanınsada istenildiğinde antidemokratik yasalarla geri alınabiliyor.Haklar yukarıdan verildiği için gösterilen tepkilerinde etkisi olmuyor. Osmanlı'dan bu yana halka verilen masaj "Hak mücadele ile kazanılmaz,ancak ben istersem veriri sende alırsın."
Cumhuriyetle birlikte egemen olan, toplumu yukarıdan aşağıya örgütleyerek değiştirmek isteyen bu değişmeyen Jakoben'ci anlayış hala devam ediyor. Vergisini veren, çalışarak katkı sunan, devleti var eden halkın istem ve demokrasi talebleri seçimden seçime çeşitli demokrasi vaatleri ile dillendirilip geçiştirilir. Seçimlerde sorunlara çözüm getirilemese örtülü yada örtüsüz darbeler ile haklar gasp edilir, çıkarılan yeni antidemokratik yasalar ile çözümler aranır. Halkın beka sorunu değil, devletin beka sorunu her zaman önceliklidir. Bu anlayışa göre devlet halk için değil "halk devlet için vardır."Seçimle iktidarlar değişsede esas önemli olan bu anlayışın devam ediyor olmasıdır.
İktidar ve muhalefet onlarca sorun ortada çözüm beklediği halde, bunları tartışmayı bırakmış bu gün antidemokratik anlayışla çağdaş bir baro yerine Türkiye Barolar Birliği'ni tartışıyor.İktidarın ve ortağı MHP'nin tavrı belli. Taraf olmayanı bertaraf etmek.
İlginç olan muhalefetin (CHP ve İYİ PARTİ) çoklu baroya karşı öne sürdükleri neden. Çoklu baro olursa farklı etnik gruplar (yani Kürd'ler) kendi barolarını kurarlar diye endişeleniyorlar.