Toplumun en temel değerlerinden biri saygıdır. Bu, yalnızca aynı görüşte olduğumuz insanlara değil, herkes için geçerli olmalıdır. Ancak ne yazık ki, son dönemde siyaset, sosyal medya ve gündelik tartışmaların geldiği nokta, bu temel değerin giderek daha fazla aşındığını gösteriyor. Özellikle de merhum insanların ardından yapılan saygısızlıklar, vicdan sahibi herkesin içini sızlatıyor.
Son olarak, kıymetli Cumhurbaşkanımızın vefat etmiş annesine küfür eden bazı empati yoksunları, ahlak ve insanlık sınırlarını aşan bir seviyeye ulaştı. Yahu sizin ananız yok mu bir empati yapınsana! Eleştiriyle hakareti, özgürlükle terbiyesizliği birbirine karıştıran bu zihniyet, sadece siyasetçileri değil, onların ailelerini bile hedef almaktan çekinmiyor. Bunun adı artık muhalefet değil, düpedüz vicdansızlık ve ahlaksızlıktır.
Bir insanı eleştirmek, onun fikirlerine karşı çıkmak demokratik bir haktır. Ancak bu, kimsenin özel hayatına, ailesine, hele de hayatta olmayan yakınlarına dil uzatma hakkı vermez. Annelik, kutsal bir makamdır. Hayata getiren, büyüten, emek veren bir annenin hatırasına saygısızlık etmek, yalnızca o aileyi değil, tüm toplumu incitir. Zira biz, annesine en ağır eleştirileri yönelten evlada bile “Yapma, yazık” diyen bir kültürün çocuklarıyız.
Bugün bu çirkinlikleri sergileyenler, yarın dönüp kendi vicdanlarına nasıl hesap verecekler? Belki de hiçbir zaman. Çünkü empati yoksunları için başkalarının acısı, üzerinde tepindikleri bir taş parçasından farksızdır. Ancak unutulmaması gereken bir şey var: Toplumun vicdanı bu kadar kolay körelmez. Herkes, yapılanın farkındadır ve bu tür hadsizlikleri asla unutmaz.
Ne yazık ki, bu hoyrat dil yalnızca siyasetle sınırlı değil. Bugün hayatını kaybeden sanatçımız Volkan Konak’ın ardından bile özel hayatı üzerinden yapılan eleştiriler, çirkinleşen bu iklimin bir başka göstergesi oldu. Bir insanın yaşam tarzı, tercihi, ailesi, hayat görüşü kimseyi ilgilendirmez. Hele de o kişi artık hayatta değilse, onu yargılamaya kalkmak en basit tabiriyle insafsızlıktır. Ölümün ardından bile kin kusabilenler, aslında en çok kendi insanlıklarını kaybetmiş olurlar. Saygıyı, sevgiyi, hoşgörüyü yitirdiğimizde geriye ne kalır?
Yorumlar
Kalan Karakter: