Ömrü bir asra yetişmeden Cumhuriyetimiz ;üçüncü ve zorlu bir final
sınavı vermektedir :Hukukun üstünlüğünden ,yeniden üstünlerin
hukukuna mı?
İlki ,1950-1960 arasındaki Merhum Menderes dönemi :İnönü ile
başlayan ama yarım kalan ,”Batı’ya yönelmeyi” ABD merkezli bir NATO
üyesi olmak üzere algılama dönemi…Başlarda ,”yeter artık söz milletindir”
sloganıyla ,partisinin amblemini “dur” anlamındaki bir el olarak
koyup,umutsuz kitleleri peşine takan bir, “çok partili” başlangıç
dönemi”…Halk büyük umutlarla; özgürlük,demokrasi ve “tek parti
diktası”na karşılık olarak DP’yi iktidar yapmıştı…Birinci dönem
“acemilik” idi (1950-1954 arası) ve ikinci bir şans daha tanındı ,”kalfalık”
dönemi başladı…Ve işlerin hiç de iyiye gitmediği ortaya çıkmaya başlamıştı
:Kalkınma adına ülkenin kaynakları çar-çur ediliyor ,dış borç batağı artık
günü bile kurtarmaya yetmiyordu…Ta Sultan Abdülhamit Han’dan
beridir bir türlü gerçekleştirilemeyen “demiryolu ağı ile yurdu örmek”ten
tamamen vazgeçilmiş ,”MARSHAL YARDIMI” ile ülke asfalt yollara
rotasını çevirmiş ,petrole bağımlılık ve bu asfalt yolların üzerinde yük ve
insan taşıyan “ithal araçların” cenneti haline getirilerek kaynaklar
tüketilmişti…İşlerin kötüye gittiğini gören DP İktidarı acele 1957’de ülkeyi
seçime götürerek ;hem elinde kalan mevcut taraftarını muhafaza etmiş ve
hem de “çoğunluk sistemi” diye bir yeni seçim sistemi ile oyların %45-46’ile
ile TBMM’nin 450 sandalyesinden 418’ine sahip olmuştur…Fakat bu
mızrak ,bu çuvalı delmiş ve nihayetinde 27 Mayıs 1960 İhtilali…Asılmayı
bile hak etmediği halde ,kendisini iktidara getirenlerin inatla astırdığı DP
Yönetimine bugün bile “merhum” diyerek anmanın tek anlamı ,DP’yi
iktidar yapıp da “son kullanma tarihi bitti” diye astırtanlaradır…”Ustalık”
döneminin sonu ve “giydiği beyaz gömlek”…
İhtilal yapıldığında ve asılırlarken ; o 418 milletvekili ve %45-46
desteğin itirazı bile olmamıştır…Hatta çoğu ;yeni döneme alkış bile
tutmuştur…Menderes ve arkadaşlarının ,kendi elleriyle kurdukları
“hukuksuzluk” veya “üstünlerin hukuku” ,gün gelmiş kendilerine karşı
işlemiştir…
İkincisi ; 1980-1991 dönemidir :12 Eylül 1980 Darbesi ile başlayan bu
dönem ,sözüm ona ,sözde demokrasiye dönüş olan 1984 ANAP ve Merhum
Özal dönemidir…O da birinci döneminde büyük umutlarla iktidar olmuş
,”yasakların kaldırılması referandumu”nun ardından 1987’de bir erken
seçimle mevcudunu ,”%10 seçim barajı” gibi bir seçim değişikliğiyle ,%36
oy desteğine rağmen TBMM’de %65’lik bir temsil elde ederek 1991’e
gelmiş ve boşalan “cumhurbaşkanlığı’na kendini atarak ,861 rakımlı tepeden, siyasetinin bitişini izlemeye başlamış ama kendisinden önceki gibi
O da “malum son” dan , fakat farklı bir versiyonla kurtulamamıştır
;Bugün herkesin bildiği ama asla ispatı da yapılamayan “zehirlenerek
ölüm” şaibesi altında ,mezarında bile rahat bırakılmamıştır…
Yine o Dönemde de bu sefer ekonomi ; sözüm ona “ülkenin ufkunu
açmak” adına ,tüketim ve ithalat ekonomisine dönüşmüş ;ülke “muz”u bile
ithal eder hale gelmiştir…Ülke insanı , “kazandığından fazlasını harcayan”
,başka bir deyişle :”Hindistan gibi kazanan ama İsviçre gibi harcayan” bir
duruma sokulmuştur …
Ara dönemler ,koalisyonlar derken ;2002 yılına gelinirken ,geçmişi
unutturdukları kitlelerin önüne bu sefer üçüncü bir dönem : AKP ve
R.T.Erdoğan iktidarı sunulmuştur…
Aynı diğer ikisinde olduğu gibi ,bunun da üçüncü ve son dönemi olan
“ustalık dönemi”dir !…Rakiplerine yapılan her hukuksuzluğa alkış tutup
,”kahraman savcılar ,kahraman polisler…v.s…” diye göklere çıkardıkları
,”ezdirmem” diyerek yaptıkları haksız ve hukuksuz işleri koruyan bu
“usta”nın ;hesabında olmayan bir durumun ortaya çıkması ,FİLMİN
YANIŞI’nı başlatmıştır : Kendisine destek vererek İktidarını sağlayan
“ULUSLAR ARASI SERMAYE” güçleri arasında , “MENFAAT VE
ALAN GENİŞLETME ÇATIŞMALARI” başlamıştır :Bir yanda “Vatikan”
merkezli sermaye ,öte yanda “Kudüs” merkezli sermaye arasında sıkışan
AKP ve R.T.Erdoğan ,”Kudüs” merkezli sermayeyle beraber hareket
ederek kendisini kurtaracağı üzerine bir strateji içindeyken , anlayamadığı
şudur ki :Kendisini İktidara taşıyan bu ittifak şimdilik çatlamış görünse de
sonuçta bu işte artık kendisi ve siyasetinin sonu gelmiştir…Yaptığı tüm
hukuksuzluklar ;referandumla değiştirttiği Anayasa duvarına çarpacağını
bildiği halde ,zaman kazanmaya çalışma gayretleri boşunadır :Evet sonuçta
bir “beyaz gömlek” giyecektir ama bu ;kaybetmenin kızgınlığıyla giyilecek
bir “Mazhar Osman gömleği”nden farklısı olmayacaktır…
Üçüncü ve son dönemle beraber ,bir takım şeylerin de sonu gelecektir
:”İstiklal ve Hürriyet” veya yeni deyimle “Bağımsızlık ve Özgürlük” vaad
etmeyen ,bu konuda halka inandırıcı olamayacak siyasetlerin de artık
sonudur : ÇEKİRGE BİR SIÇRAR İKİ SIÇRAR….Üçüncü sefer de
sıçramış ve çökmüştür…Yeni bir siyasi parti’nin piyasaya sürülerek
insanların uyutulamayacağı da artık bellidir…
Önümüzdeki dönem : YA İSTİKLAL YA ÖLÜM veya YA DEVLET
BAŞA YA KUZGUN LEŞE…Takdir yüce Hak’kın ve Halk’ındır …
13.01.2014
Saygılarımla…
M.Mithat İdemen