Önce Pazarcık ilçesinde 7,7 büyüklüğünde, aynı gün Elbistan ilçesinde 7,6 şiddetinde bir deprem daha... 10 ili etkileyen depremde 46 binden fazla kişi vefat etti. Birçok konuda olduğu gibi enkaz altından çıkarılan cenazelerin definleri de spekülasyonlara sebep oldu. Konu üzerinde AFAD cenaze definleriyle ilgili bir açıklamada bulundu. Enkazdan çıkarıldıktan kimliklendirilerek DNA, parmak izi örneği ve fotoğrafı alındıktan sonra kabrin yeri/konumu tutanağa bağlanarak dini vecibelere uygun defnedilmesi…” Sıra sıra mezarlar kazıldı. Ve resmi kâğıtlara yazılanların ardından imza ve mühürler vuruldu… Birer birer dolduruldu mezarlar, binlerce toprak yığını… Baş tarafında numaralandırılmış tahtalar.
MEZAR ÜSTLERİNDE EŞYALAR
Binlerce toprak yığını, binlerce acının birikmiş hali. Toprak yığınlarının başucunda, önünde arkasında diz çökmüş, toprağa kapanmış, toprağı avuçlamış insanlar. Kiminin dili konuşuyor, kiminin elleri, kiminin sadece gözleri ve gözyaşları... Acılarla beraber umutlar da orada. Umudun göstergesi de mezarların başına konan eşyalar. Bazı tahtaların üzerinde, orada yatanın kadın olduğunu belirtmek için bağlanmış tülbentler rüzgârda uçuşuyor. Ayakkabılar, kıyafetler, oyuncaklar… Kabirlerin başındaki tahtalara bağlanan renk renk yemeniler tülbentler ne anlam ifade ediyor? Ya da diğer eşyalar…
Arkeologların eşyalarıyla gömülen insanlara, Türk kurganlarında rastladıklarını biliyoruz. Sadece Türk kurganlarında değil, birçok medeniyette öte dünya, diğer yaşam gibi kavramların bulunması sebebiyle, orada kullanması için eşyaların mezara konulduğunu biliyoruz.
MEZAR TAŞINA TÜLBENT BAĞLAMAK
Bu depremlerde Kahramanmaraş ve diğer illerde mezarlara eşya konulması ritüelini gördük. Mezar taşlarına tülbent bağlamak ölen kadının yakınlarının kendisini sevdiğini, unutmadığını belli etmek, ölenin sahipsiz olmadığını göstermek anlamı taşıyor. Genç yaşta ölen kadınların kabir taşlarına tülbent bağlanmasının uzun yıllardan beri süregelen bir gelenek, bu gelenek ülkemizin birçok yerinde olduğu gibi Şanlıurfa’da da hala devam ediyor.
Diyanet ve ilahiyatçılar bu ritüelin İslam kaynaklarında olmadığını üstüne basa basa vurguluyorlar. Fakat bu uygulama insanların içlerinden gelen bir duygu ve bu bölgelerde yaşayan bir gelenek. Ayrıca Şamanist inançlarda dilek dileme şekli. Küçük kumaş parçaları genel olarak ağaçlara ( Ağaçlara çok önem verildiğinden ve yaşamın sembolü kabul edildiğinden ve yaşam üzerinde muazzam etkileri olduğu düşünüldüğünden) bunların dallarına bağlanır ve dileğin gerçekleşmesi beklenir.
Araştırmacılar ağaçlara çaput ya da bez bağlamanın, ağacın Tanrı’yı sembolize etmesi nedeniyle Tanrı’ya ulaşmak için bir araç olarak görüldüğü, aynı zamanda ağaca bağlanan adakların veya dilenen dileklerin, Tanrı’ya kansız kurban sunmanın örneklerinin en yaygını olduğunu belirtiyorlar. Bugün hala Anadolu’nun birçok bölgesinde “Hıdırlık” denilen mesire yerlerinde mezarlık, yatır vb. gibi çevre halkınca mukaddes kabul edilen, adak adanan veya bez, çaput bağlamak gibi bazı geleneklerin sergilendiği yerleri hepimiz biliriz. Ayrıca ülkemizde köy düğünlerinde, düğün evine asılan bayrağın sopasına, da geçirilir. Gelinliğin üzerine bağlanan kırmızı kurdeleler, nişan törenlerinde yüzüklere bağlanan kırmızı kurdeleler, lohusa kadının başına bağlanan kırmızı kurdeleler, okumaya geçen çocuklarımızın yakasına takılan kırmızı kurdeleler ya da kurbanlık koçlara takılan kurdeleler gibi bir dilek ve kötü ruhların şerrinden öte dünyada korunma amacını taşıyorlar.
Burada mutlu olamadılar, öte dünyada mutlu olsunlar…