BAŞARILI OLMAK İÇİN ZEKİ OLMAK YETERLİ Mİ ?
Yıl 1968 URFA 'da Yakupkalfa İlkokulu' unda birinci sınıfta aldığım öğrencilerim ile üçüncü sınıfın ikinci dönemindeyiz. Daha önce de belirttiğim gibi sınıfımda on iki Mehmet vardı.Bu nedenle soyadlarını söyleyek çağırıyordum.Öyle heyecanlı dersler yapıyorduk ki; ben de inanamıyordum.Yirmi yaşın verdiği heyecan ile daha iyi nasıl öğretebilirim diye atmış iki öğrenciyi aktif tutmak için farklı yöntemler uyguluyordum.Bu uygulamalardan birinde:
Öğrencilerin isimlerini yazıp ,bir torbaya koyuyordum.Ayrıca öğrettiğim konularla ilgili soru- cevap yazdığımız soru numaralarını da yazıp, ayrı bir torbaya koyuyordum.Önce soru numarasını çekiyordum.Öğrenciler hemen defterlerindeki cevaplara bakıyorlardı.Hemen arkasından da torbadan bir isim çekerek,cevaplamalarını istiyordum.Cevabı okuyup öğrenen öğrenci, adını duyunca hemen cevabı veriyordu.Bu çalışma ile öğrenciler sorulara daha önce baktıkları için hemen cevaplıyorlardı.Bu uygulama ile sınıfta mahçup olma durumuna düşmekten,başaramamak duygusundan kurtuluyorlardı.
Bu çalışma sırasında Mehmet Gülgel' in önünde ne defter , ne de kitap vardı.Ama anında cevap veriyordu.Matematik dersinde , problemi sorar sormaz işlem yapmadan sonucu söylüyordu.Çok güzel bir yazısı da vardı.Yani çok pratik zekalı süper bir öğrenciydi.Babası oldukça yaşlıydı.Yoksul oldukları her halinden belliydi.Mehmet' in okul masraflarını zor karşılıyorlardı.Bunu bildiğim için Mehmet' in eğitimini devam ettirip ettiremiyeceği konusunda endişeliydim.Gerek duyduğum zaman ailesine ve kendisine " okul ile ilgili bir ihtiyacın olursa ,mutlaka bana söyle " dedim.
Ben Mehmet' i dördüncü sınıfa geçirip başka bir okula atandım.Bugünkü gibi ne ev telefonu,ne de cep telefonu vardı.Bu nedenle iletşimimiz koptu.Aradan beş yıl geçti .Mehmet' in sekizinci sınıfta olması gereken bir yıldı.Belediye otobüsüne bindim.Otobüs kalabalıktı.İleride yer bulma ümidi ile yürürken :
- öğretmenim,buyrun oturun".Diyen sesi tanıyamadım.Geriye dönünce gözlerime inanamadım.Mehmet okul kıyafeti yerine , cepli beyaz bir önlük giymişti.Önünde de üstü cam kapaklı ,çevresinde bardak dizili bir ayran kovası vardı.Boğazımda sözcükler düğümlendi.
- Mehmet sen okula gitmiyor musun?
- Evet öğretmenim,okula gitmiyorum.Çünkü dördüncü sınıfa geçtiğim yaz tatilinde babam öldü.Ben de okula devam edemedim.
- Mehmet, ben sana zor durumda kalırsan beni ara sana yardım edeceğim." demiştim.Beni neden aramadın? Mehmet' in cevabı inanın halen kulağımda o andaki gibi yankılanıyor.Kendimi suçlu hissederek üzülüyorum.
" ÖĞRETMENİM SİZİ ARAYACAKTIM ,OKUL MASRAFLARIMI KARŞILAYACAKTINIZ AMA ANNEME KİM BAKACAKTI ? BEN AYRAN SATARAK EVİMİZİN MASRAFLARINI KARŞILIYORUM.
Söylediklerine cevap veremedim.İkimizin gözyaşı aynı anda süzüldü, yanaklarımızdan.Mehmet' in umutsuz bakışlarına daha fazla dayanamadım.Gözlerimi silerek soğuktan çatlamış ellerini tuttum.Yaptığım bundan ibaret oldu.Belki bugün bir bilim insanı,bir mucit olabilecek Mehmet' in yoluna çıkan engeli kaldırma gücüm olmadı.O gün bu gün, bu suçluluk duygusu içinde Mehmet ile ilgili bir bilgiye de ulaşamadım.Umarım başarısını yaşamın başka bir alanında yakalamıştır.Pratik zekalı düzenli ve her yönü ile ideal bir öğrenci olan Mehmet Gülgel'in güzel ve yararlı işler yaptığı umudunu taşıyarak, BAŞARI İÇİN ZEKİ OLMANIN YETMEDİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM
Edibe Aydın 19/03/2018