• Künye
  • İletişim
  • Çerez Politikası
  • Gizlilik İlkeleri
Anasayfa
  • Özel Haberler
  • Analiz
  • Şanlıurfa
    KaraköprüEyyübiyeHaliliye Şanlıurfa Büyükşehir BelediyesiBirecikHalfetiBozovaHilvanSiverekAkçakaleHarranCeylanpınarViranşehirSuruç
  • Dünya
  • Eğitim
  • Ekonomi
  • Sağlık
  • Siyaset
  • Spor
  • Türkiye
  • Ölüm Haberleri Magazin Teknoloji Video Galeri
  • Ara
SON DAKİKA:
16:12
BİEN & QUA GRANITE BAYİSİ KIBRIS LEFKOŞA'DA HİZMETE BAŞLADI
11:53
Şanlıurfa’da Bir İnşaatta Kadın Cesedi Bulundu
11:00
Haliliye’de Sıfır Atıkta Büyük Başarı
08:55
Erdoğan, O Vaatler İçin Partisine Talimat Verdi
Video Galeri Foto Galeri Yazarlar Üye Paneli
A
Büyüt
A
Küçült
Yorumlar
  1. Köşe Yazarları
  2. Misafir Yazar
  3. Bir fırtınalı ömrün özeti: Yılmaz Güney
07 Nisan 2020 - 15:42

Bir fırtınalı ömrün özeti: Yılmaz Güney

07 Nisan 2020 - 15:42
Yorumlar
TAKİP ETTAKİP ET
Yazdır
A
Büyüt
A
Küçült
Yorumlar
Bir fırtınalı ömrün özeti: Yılmaz Güney
Misafir Yazar
Misafir Yazar

Oyuncu, yönetmen, senarist, öykü yazarı,  Adana’da ırgat, İstanbul’ da set işçisi, İmralı’da mahpus  Yılmaz Güney, yaşamı boyunca sanatı kadar siyasi kişiliğiyle de kendinden bahsettirdi. Çocukluk yıllarından başlayarak ömrünün son anına kadar fırtınalı bir yaşam süren  ve kafasına koyduğu bir çok şeyi yapan biri olarak, milyonların gönlüne taht kurdu, posterleri evlerde aile bireylerinin arasına, iş yerlerinde görünür yerlere asıldı.

Halen Anadolu’nun bir çok kentinde, kasaba ve köylerinde Yılmaz Güney’in posterlerini görmek, bir berber dükkanında gülümseyen yüzüyle karşılaşmak ya da kamyoncuların durduğu dinlenme tesislerinde, cafelerde, çay ocaklarında, eski püskü işçi evlerinde Yılmaz Güney posterlerini görmek mümkün. Özellikle  Siverek’te  bir çok evde, işyerinde Yılmaz Güney’e rastlamak, onun hayatından bir kesit görmek,yaşadığı yıllar kadar olmasa da yaygınlığını hala sürdürüyor…

Yılmaz Güney’in 1960 yıllarında çevirdiği ve giderek politik bir hat çizmeye başladığı filmleri özellikle yoksul kentlerde müthiş sahiplenilmeye başlanır. Küçük kasabalarda bile sinemalar açılır, Yılmaz Güney’in filmleri kapalı gişe oynatılır.

Siverek’te 1970 yıllarının yaz mevsiminde akşam saatlerinde gösterime giren Yılmaz Güney Filmleri hem çok ilgi toplar, hem de ilginç olayların yaşanmasına neden olur.

En ilginci de Yılmaz Güney’in  başrol oynadığı filmlerden (Bir rivayete göre Seyithan ) birinin sahnesinde yaşanır. Yılmaz Güney’in vurulma anı sırasında öfkesine hakim olamayan seyircilerden biri  perdeye gerçek mermilerle ateş açarak, Yılmaz Güney’i vuran oyuncuyu durdurmaya çalışır. Perde birkaç kurşun darbesi alsa da perdeye ateş edilmesini kimse tuhaf karşılamaz, filmi izleyen Tenekeci Mahmut lakaplı esnaf en ön sıralardan kalkarak “ Merak etmeyin, merak etmeyin Yılmaz Abi bu kalleşin cezasını  da verecek.” der.

O dönem yaşayanlar bu ve buna benzer anılarını anlatırken Yılmaz Güney’in bir Siverekli olduğunu da eklemekten geri kalmazlar. Yılmaz Güney’de zaman zaman Siverekliliğini öne çıkaran çalışmalara imza atar. 1968 yılında İstanbul’da kurulan Yüksek Tahsil Gençlik Derneği tarafından yayınlanan Siverek isimli derginin, 5. sayfasında yer alan yazısında sitemkar bir dille şunları yazıya aktarır:

“
—Bir gün nereli olduğumu sordular?
—Babam Sivereklidir dedim.
Siverek adına şaştılar, hiç duymamıştılar.
—Nerdedir bu Siverek? Dediler.
—Siverek Napoli’nin kazasıdır dedim.

Düşündüler bir süre birbirlerine bakındılar.

—Biz İtalya’yı çok iyi biliriz. Yanlışınız olmasın. Napoli’nin böyle bir kazası yoktur.

Siverek İtalya’da olsa bileceklerdi. Gelelim Siverek Urfa’nın bir kazasıydı. Urfa’da Türkiye’de bir şehirdi.”*

Yılmaz Güney  kah sanatıyla, kah siyasi çıkışlarıyla gündemden hiç düşmez, varlığı Türk Sinemasında sarsıcı tartışmalara neden olur, henüz tam anlaşılmadan bir vaka olarak sinema tarihe geçer.

Büyük övgüler yanında çok eleştiri de alır. Sinemaya adımını attığı dönemdeki jönlerin tümü salon beyefendisi rolünde oynayan, al gülüm ver gülüm tarzında filmler yapan tiplere tezat, Yılmaz Güney sokak jargonu ile sinemaya adımını atar ve haksızlığa başkaldıran asi, genç rolleri toplumun önüne serer.

Bu derin uçurum Yılmaz Güney’in fırtınalı hayatına yeni fırtınalar ekler ve daha şöhretin ilk basamaklarında  soruşturmalar, hapislik ve sürgünle tanışır.

Peki kimdir bu Yılmaz Güney, bunca tartışmanın odağında olmasına neden nedir?

Asıl Adı Yılmaz Pütün’dür. Annesi  Güllü, Vartolu Cibran Aşiretinden, babası Siverekli Dersimi diye adlandırılan Desman köyündendir. Yılmaz Adana’nın Yüreğir ilçesine bağlı Yenice’de  1 Nisan 1937 yılında dünyaya gelir. Hem baba tarafı, hem de anne tarafı  yoksulluk, kan davası, daha iyi yaşam umuduyla Adana’ya göçmüş olduğundan, o da  aynı kaderi paylaşan yüzlerce küçük çocuk gibi erken yaşta ırgatlıkla tanışır. Pamuk toplar; sokaklarda simit, sinemalarda gazoz satar. 9 yaşında davar güder,ailesiyle birlikte uçsuz bucaksız Çukurova topraklarında çapa yapar. 

Sinemayla ilk ciddi tanışıklığı lise yıllarına denk gelir. O yıllarda bisikletiyle sinemadan sinemaya 16 mm’lik  film bobinlerini taşıyarak hem harçlığını çıkarır, hem de içinde harlanan ateşi besler. Sanatla, edebiyatla arasını sıcak tutmaya, dergilerde yazılar, öyküler yazmaya başlar. Başladığı gibi de ilk yol kazasını da yaşar.

1955 yılında yazdığı “3 Bilinmeyenli Eşitsizlik Sistemleri” adlı yazısı nedeniyle hakkında soruşturma açılır ve komünizim propagandası yapmaktan dava açılır, uzun süren yargılamadan sonra 18 ay ceza, 6 ay sürgün cezası alır.  Ceza aldığında Yılmaz Güney büyük umutlarla okumaya geldiği İstanbul’da üniversite öğrencisidir. Yaşar Kemal vasıtasıyla ünlü yönetmen Atıf Yılmaz’la tanışmış, sinemaya adımını atmıştır. Bu nedenle aldığı ceza hayatının dönüm noktası olur ve kendine bir yön çizer.

O dönemle ilgili kendi kaleminden şunları anlatır: “Öğrenimim yarım kalmıştı. Önümdeki tek yol kendimi hayatın okulunda, hayatın kabul ettiği ve dayattığı öğretmenler aracılığıyla eğitmekti. Öyle yaptım. Kitaplar, sinema, iş, cezaevi, acımasızlık, hayatın katı kuralları, baskılar, kahpelikler, yiğitlikler! Karşılaştığım zorlukları yenmek için direnmek ve kararlılık. Öğretmenlerimden biri ZORDUR.”**

1961 yılında cezaeviyle tanışan Yılmaz Güney 1962 Aralık ayında cezası biter, 6 aylık sürgün cezasını çekmek için Konya’ya gönderilir. Burada her gün polise imza vererek altı ayı doldurur ve İstanbul’a tekrar döner.Kaldığı yerden devam etmek için kolları sıvar. Cezaevinde ve sürgünde yazdıkları senaryoları hayata geçirir,çalışmalarını hızlandırır. Birkaç film çeker, yeni senaryolar yazar.Tam işler yolunda girerken 1968 yılında askere alınır ve iki yıl kısmen de olsa sinemadan uzak kalır.

Yılmaz Güney şöhret basamaklarını tırmanırken, Türkiye ise ideolojik kamplaşmanın tavan yaptığı yıllara evirilir. Sağ sol diye tabir edilen çatışmaların yoğun yaşandığı yıllarda Yılmaz Güney hayallerini gerçekleştirmek için yoğun bir çaba içindedir. Siyasi düşüncesi, yazdığı senaryolar, çıkardığı dergiler sol siyasetin odağına yerleşir.

1971 muhtırasında bir kez daha bir çok aydınla birlikte gözaltına alınır, bir haftalık gözaltından sonra bu kez üç ay Nevşehir’e sürgün yolları görülür.

Boş durmaz, yeni çalışmalara imza atar, yeni senaryolarla İstanbul’a döner..Sürgünde yazdıklarını, düşündüklerini hızlıca hayata geçirir. Filimler çeker, oynar, yönetir.

O artık ülke genelinde tanınan ve sinemanın en üst basamaklarında yer alan bir kraldır.  Yaşamı, düşüncesi, siyasi duruşu her  yerde tartışılan, sinema sahnesinden atılmaya, itilmeye çalışılan birisidir. Mevcut düzene muhalif, yerleşik sanat anlayışına mesafelidir.

Bu nedenle ceza ve soruşturmalardan kurtaramaz. Her adımı takip altına alınır, düşünceleri baskılanır.

1972 yılında Mahir Çayan ve arkadaşlarına evinde sakladığı iddiasıyla gözaltına alınır ve yargılama sonucu bir kez daha ceza alır ve tekrar cezaevi yol gözükür.

İki  yıl gibi bir süre cezaevinde kaldıktan sonra 1974 yılında aftan yararlanarak, serbest kalır.

Bu kez cezaevi onun gerçek okulu olur. Zamanını okumadığı kitapları okumayla, yeni senaryolar yazmayla dolu dolu geçirir.

Bu nedenle, serbest kaldığı gibi sinemaya, kaldığı yerden daha ileri bir noktaya taşıma çalışmalarına devam eder. Projeleri daha bir sınıfsal karakter kazanır. Ezilen yoksulların yanında, Kürt yanı da devreye girer. Bir filmi sansür kuruluna takılır. Kullandığı isimler, oyuncuların giyim kuşamları sansür için yeterli nedendir.  Seyithan filminde kullanılan “Kejê” isminden dolayı film sansüre uğrar, gösterime ve uluslararası yarışmalara katılması engellenir. Buna rağmen en küçük bir yılgınlık göstermez, son hızla sinemada var olma mücadelesini yürütür, onlarca filme imza atar.

Ancak, Adana’da yoksul tarım işçilerinin hayatını anlatan “Endişe” adlı filmin çekimi sırasında hayatı tümden değişir.

Aradan yıllar geçmesine rağmen, halen nasıl meydana geldiği tam olarak anlaşılmayan olay, hayatının dönüm noktası olur.

Yılmaz Güney ve Endişe Film ekibi, Yumurtalık beldesinin kır gazinolarının birinde, akşam bir araya gelmiş, filmi değerlendirirken, yan masalarda bulunan Yumurtalık İlçe Hakimi Sefa Mutlu ile bir tartışma yaşanır. Olay kısa sürede kavgaya dönüşünce ortalık karışır ve Sefa Mutlu silahla vurulur.

Yılmaz Güney olayın faali olarak gözaltına alınır, kuzeni olayı üstlense de, Hakim Sefa Mutlu’nun öldürülme olayı Yılmaz Güney’e mal olur. Yargılama sonucu 20 yıl hapis cezasına çarptırılır. Yılmaz Güney için her şey bitti denildiği dönemde, hapisteyken yarım kalmış Endişe filminin bitirilip, gösterime girmesini sağlar. Sürü ve Yol filmlerinin senaryolarını yazar. Yazdığı filimler büyük başarılar kazanır. Cezaevindeyken “Güney” adlı kültür ve sanat dergisini çıkarır. 13 sayı yayınlandıktan sonra 1979 yılında ilan edilen sıkıyönetimce kapatılarak, yayınına son verilir.

Ve 12 Eylül askeri darbesi yaşandığında, Yılmaz Güney Isparta’da cezaevindedir. Darbe sonrası hakkında onlarca dava açılır, hakkında 100 yılı aşkın ceza istenir. 1981 yılında izinli çıktığı cezaevine bir daha dönmeyerek, yönünü Avrupa’ya doğru çevirir. Birkaç ülke dolaştıktan sonra Fransa’ya yerleşir.

1982 yılında senaryosunu yazdığı ve yönettiği Yol Filmi Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülünü alır ve dünyanın en iyi filmleri arasında gösterilir.Başrollerinde Tarık Akan, Şerif Sezer, Halil Ergün ve Meral Orhansoy oynadığı film Türkiye’de yasaklanır. Yılmaz Güney vatandaşlıktan çıkarılır.

Yılmaz Güney ise, Fransa’da yeni bir filmin çekimine başlar. Duvar filminin çekimleri başladığında Yılmaz Güney’in kanser olduğu da ortaya çıkar. Film çekilir ama istediği başarıyı yakalayamaz.

Kısa bir süre sonra da Yılmaz Güney, 9 Eylül 1984 yılında mide kanserinden Paris’te hayatını noktalar.

Hayatı boyunca ötekileştirilen ve çalışmaları hor görülen ve kendisine “Çirkin Kral” denilen Yılmaz Güney ancak 1993 yılında vatandaşlığa geri alınır.

111 filmin senaryo ve  yönetmenliğini yapar, 45 filmde başrol oynar ve 35 önemli ödül alır.

Yani hayatı bir fırtınadan farksız geçer. Bindiği gemi karaya oturur, kayalıklara çarpar ama asla batmaz. Hep bir yerde umutla kendini yüzdürür. Bu nedenle Türk Sinemasına katkısı, adını dünyaya duyurması, Cannes Film Festivalindeki başarısı onun yaşadıklarından sıyrılıp, aramızda yaşamasına nedendir.

O bir Türkiye gerçekliğidir. Varlığı  sol ideolojiye, künyesi Kürtlüğe, yaşamı Türklüğün ifadesine, ölümü  siyasallaşan Kürdün sürgün yaşamının ifadesidir. Kabul etsek de, etmesek de Yılmaz Güney bir Türkiye gerçekliğidir. Esmer tenli, yoksul, kızgın, asi ama bir o kadar da güzel gülen bir Türkiye gerçekliği…

Kaynak ŞeyhmusÇakırtas

*İstanbul Yüksek Tahsil Derneği  Siverek Adlı Dergi

* * Kemal Y./Mazlumların Çirkin Kralı: Yılmaz Güney

  • YORUMLAR
adlı kullanıcıya cevap x

Yazarın Diğer Yazıları

  • Türk Dünyası ile Rusya Arasındaki Nükleer İşbirliği - 24 Şubat 2023
  • Diyanet İşleri Başkanlığı Acilen Seferber Olmalı - 08 Şubat 2023
  • Türkiye Kırım'da Ne Yapmalı? - 25 Ocak 2023
  • BİRECİK'TE SOLAN RENKLER; MITRIPLAR - 15 Temmuz 2022
  • El-Bâis (cc) - 31 Temmuz 2021
  • BİRECİK İLGİ BEKLİYOR... - 03 Nisan 2021
  • Birecik'ten Mazmahor'a Türküsü - 23 Şubat 2021
  • Ey Yaşam! - 03 Şubat 2021
  • TARIM - 24 Ocak 2021
  • BU ZULÜM; YA BİTECEK, YA BİTECEK! - 20 Aralık 2020
  • Adı Arif'edir. ama herkes ona "Maley" der - 24 Ekim 2020
  • EZGİLERİ SUSTURULAMAYAN BİR YÜREK: RUHİ SU - 28 Eylül 2020
  • Şanlıurfam, Akçakalem…… Vay Benim Memleketimin Hali Vay - 02 Eylül 2020
  • AVUKAT ŞEYHMUS İNAL'IN ARDINDAN - 04 Haziran 2020
  • DELEK EZİZ ABEY.! - 01 Mayıs 2020
  • URHOY(URFA) ORPHEUS MOZAİĞİ'NİN MACERASI - 01 Nisan 2020
  • Urfalı Bestekar Ziya Küçükoğlu - 08 Şubat 2020
  • HZ. İSA VE SOFRA KÖYÜ EFSANESİ - 04 Şubat 2020
  • CİRCİS PEYGAMBER EFSANESİ ( URFA EFSANELERİ ) - 03 Şubat 2020
  • Edessa'dan Hikayeler yılanlarım susuz! - 24 Ocak 2020
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 10
Köşe Yazarları
İsmail Çölkesen
İsmail Çölkesen
Huzurun diğer adı Şanlıurfa!
Seçim çalışmaları finişe gidiyor...
Sıtkı Aloğlu
Seçim çalışmaları finişe gidiyor...
Dr. Adnan Güllüoğlu
Dr. Adnan Güllüoğlu
CHP TEK BAŞINA İKTİDAR OLSA DENİZİN,YUSUFUN,HÜSEYİNİN İTİBARLARINI İADE EDERMİ
Ömür Çelikdönmez
Ömür Çelikdönmez
Erdoğan CIA operasyonu ile zehirlenmiş olabilir
Vasfi Sel
Vasfi Sel
Çok Kutuplu Dünya Düzeni Konferansı Moskova'da Gerçekleşti
D'Hondt Sistemi
Av. Murat Toprak
D'Hondt Sistemi
LÊ CANÊ
Mehmet Aydoğdu
LÊ CANÊ
Neden Adaylık, Neden İstanbul?
Şeyhmus Çakırtaş
Neden Adaylık, Neden İstanbul?
TEKRARDAN KENDİNİ SORGULA?
SEDAT KIRAN
TEKRARDAN KENDİNİ SORGULA?
Ünver Sel
Ünver Sel
KIRIM'IN YENİDEN RUSYA'YA KATILMASININ 9. YILDÖNÜMÜ
Mehmet Ören
Mehmet Ören
Öte dünyada mutlu olsunlar
Akşener'in Eski Başdanışmanı Haklı Çıktı
Müslüm Aktürk
Akşener'in Eski Başdanışmanı Haklı Çıktı
Uzm. Dr. Gülbaran Meral
Uzm. Dr. Gülbaran Meral
Zekânı Kullansan
Şehirlerin İnşasında Örnek Bir Model: Hippodamian Plan
Abdullah CENGİZ
Şehirlerin İnşasında Örnek Bir Model: Hippodamian Plan
Türk Dünyası ile Rusya Arasındaki Nükleer İşbirliği
Misafir Yazar
Türk Dünyası ile Rusya Arasındaki Nükleer İşbirliği
Kürtler Neden Cumhur İttifakına Oy Vermelidir?
Prof. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu
Kürtler Neden Cumhur İttifakına Oy Vermelidir?
Güneş
Kanuni Gülcan Cengiz
Güneş
Ali Karahan
Ali Karahan
Algılarımıza giydirilen deli gömleğinden kurtulmak ve artık yeni şeyler söylemek gerek!
İslam ve Değerlerimize Hakaretleri Kınıyoruz
Mustafa Çiçekli
İslam ve Değerlerimize Hakaretleri Kınıyoruz
Mustafa Polat
Mustafa Polat
ARACINI SANAYİYE GÖTÜREN YANDI
MAGANDA KURŞUNLARINA KİM DUR DİYECEK.!
Salih Murat Darıcı
MAGANDA KURŞUNLARINA KİM DUR DİYECEK.!
HELALLEŞME
Cemal Babaoğlu
HELALLEŞME
DÜN AK DEDİKLERİNE BUGÜN KARA
Yaşar Duru
DÜN AK DEDİKLERİNE BUGÜN KARA
ENHANCER PROJESİ
Sinan Çakmaklı
ENHANCER PROJESİ
YAVUZ HIRSIZ !…
M.Mithat İdemen
YAVUZ HIRSIZ !…
Kürtler ve Yargı
Turan Sarıtemur
Kürtler ve Yargı
Kıl dönmesi-Pilonidal Sinüs Nedir?
Op. Dr. Hakan MERAL
Kıl dönmesi-Pilonidal Sinüs Nedir?
Çok Okunan Haberler
Prof. Dr. Şulul Hayatını Kaybetti
Prof. Dr. Şulul Hayatını Kaybetti
Akçakale’deki Kazada 5 Yaralı
Akçakale’deki Kazada 5 Yaralı
Urfa’da Zafer Kutlamalarında Kan Aktı
Urfa’da Zafer Kutlamalarında Kan Aktı
Ana Sayfa
Özel Haberler
Analiz
Şanlıurfa
Dünya
Eğitim
Ekonomi
Sağlık
Siyaset
Spor
Türkiye
Ölüm Haberleri
Magazin
Teknoloji
Video Galeri
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Video Galeri
Biyografiler
Vefatlar
Üye Paneli
Günün Haberleri
Arşiv
Anketler
Hava Durumu
Gazete Manşetleri
Nöbetci Eczaneler
Namaz Vakitleri
  • Akçakale
  • Birecik
  • Bozova
  • Ceylanpınar
  • Eyyübiye
  • Halfeti
  • Haliliye
  • Harran
  • Hilvan
  • Karaköprü
  • Şanlıurfa
  • Siverek
  • Suruç
  • Viranşehir
  • Foto Galeri
  • Video Galeri
  • Köşe Yazarları
  • Biyografiler
  • Vefatlar
  • Üye Paneli
  • Günün Haberleri
  • Arşiv
  • Anketler
  • Hava Durumu
  • Gazete Manşetleri
  • Nöbetci Eczaneler
  • Namaz Vakitleri

  • Rss
  • Sitene Ekle
  • Künye
  • İletişim
  • Çerez Politikası
  • Gizlilik İlkeleri

Sitemizde bulunan yazı , video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır.
İzinsiz veya kaynak gösterilemeden kullanılamaz.

Yazılım: Tumeva Bilişim

Şanlıurfa Haber | Şanlıurfa Nöbetçi Eczaneler | Şanlıurfa Hava Durumu | Şanlıurfa Namaz Vakitleri | Şanlıurfaspor | Siverek | Viranşehir | Suruç |