Urfalıyam gam dilini bilirim,
Bülbül gibi gam dalma gelirem.
Ölürem ben Urfam için ölürem:
Böyle ancak Urfalılar konuşur.”
Necip MİRKELAMOĞLU “
ÂDEM İLE HAVVA EFSANESİ
Efsaneye göre, Âdem’le Havva, cennetten kovulduktan sonra, ilk kez Harran Ovası’nda toprağa ayak basmışlardır.
Ova o zamanlar diz boyu otları, renkli güzel kokulu çiçekleri, kuş cıvıltılarıyla cennetten bir köşe gibidir.
Âdem’le Havva bir süre bu güzelliği doyasıya izlerler.
Bunca güzellik içinde bir tek ağacın bile olmayışı dikkatlerini çeker.
Âdem, cennetten gelirken yanına aldığı bir nar, bir de ak gül dalını ovanın ortasına diker.
Bunlar akşama değin bir adam boyu büyür, ertesi gün biri ak, öbürü al çiçeklerle bezenir.
Bir süre sonra karınları acıkır.
Âdem: “Ak gülü, narı bunca hızlı büyüten toprak, bana yiyeceğimi de verir,” diyerek toprağı ekmeye karar verir.
Ancak ne ekeceğini düşünüp dururken Havva avucunu açar, içinde cennetten getirdiği bir buğday tanesi vardır.
Sevinçle işe koyulurlar.
Âdem akgül ağacının dalından saban yapar, boyunduruğa koşup toprağı sürmeye başlar. Ama bu o denli güç bir iştir ki bir süre sonra yorgunluktan kımıldayamaz hale gelir.
Havva yardıma koşar, kısa zamanda o da belini doğrultamaz olur.
O yıl az bir ürün alırlar. Bir yıl, iki yıl derken dermanları tükenir.
Bir gün öğle sıcağında yine toprakla uğraşırken, ansızın yanlarında bir sarı öküz belirir, boynunu boyunduruğa doğru uzatır.
Âdem, bu yorucu işten kurtulduğuna o denli sevinir ki sarılıp öküzü gözlerinden öper.
Ondan sonra her saban koştuğunda bu minnet öpücüğünü yineler.
İnanışa göre Harran Ovası, ilk insanın ayak bastığı, toprağın ilk kez sabanla sürüldüğü, öküzün çifte koşulduğu yer olarak kutsaldır.
Buğdayın, akgülün, narın kutsallığı, cennetten getirilmiş olmalarındandır.
Günümüzde de çiftçilerin,öküzleri gözlerinden öpmeleri Âdem’den kalma bir gelenektir.”
Mehmet Kurtoğlu