“Ey kalesinden sevdiklerine mendil düşüren
Kent
Ey gurbete çıkan oğullarının ardından
Hala söylence döken İbrahim Söyle:
Su nerede bu kadar azizdir
Söyle:Gölün hangi dilde böyle bir anlamı vardır”
Mehmet HAZAR
Kutsal mekânlara kurulan şehirlerin bir de tılsımı olurmuş.
Şehir kültürü üzerine düşünenlere ve filozofl ara göre her şehrin bir tılsımı olurmuş.
Ve şehirlerin tılsımı özellikle üç şeyden olurmuş, rüzgar, ateş ve su...
Bu anlamda Bağdat şehrinin tılsımının ateş olduğunu söylerler.
Hatta tarihte üç kez büyük savaşlara tanıklık eden bu şehrin Moğollar döneminde yakılmasını yine son körfez savaşı ve Irak savaşında yakılmasını buna bağlarlar.
Kadim şehir Urfa’nın tılsımı ne olabilir diye düşündüğümde hiç şüphesiz aklıma sudan başka bir şey gelmiyor.
Nemrut’un altı ay boyunca odun toplatıp ateş yakmasının hüsranla sonuçlanmasının ardında bile suyun olduğunu söylersek yanlış olmaz sanırım.
Kuran-ı Kerim’in “Ey ateş, İbrahim’e karşı serin ve selamet ol” ayeti çerçevesinde olaya bakarsak Urfa’nın tılsımının yine su üzerine yapıldığını görürüz.
İlk şehirleri kuranların bazen ateş yakıp rüzgâra savurmaları, bazen kutsal bir suyun çevresinde şehirleri kurmaları yine Hz. İsmail’in ayağını vurarak yerden çıkardığı su çevresinde Mekke’yi inşa edilmesi ve kutsal olarak Hacer-ül Esved taşının seçilmesi buna güzel bir örnektir.
Urfa’nın tarihteki adı Edessa’dır.
Bu adı Urfa’ya Büyük İskender’in komutanlarından birinin İskender’in ölümü üzerine onun anısına verdiği bilinmektedir.
İlginç olan Urfa’nın Büyük İskender’in doğduğu yere benzerliği ve sulak olması dolaysıyla bu ismi aldığıdır.
Urfa’nın bir diğer ismi Kalireu veya Kalirua olarak geçmektedir.
Bunun anlamı ise “Coşkun ırmaklar şehri”dir.
Özellikle Edessa ismi 2034 yıl kullanılmıştır.
Urfa’ya baktığımızda her tarafının sulak olduğunu, çevresinden suların fışkırdığı tek şehirdir.
Kutsal Balıklı gölü, şifalı suyu ve sular kaynayan mağarası, Eyyub Peygamberin şifalı suyla sıhhat bulduğu kuyu, şehrin içinden geçen Karakoyun deresi, Açıksu, Direkli, Bamyasuyu, Devteşti, Kaşmer Dağı, sarnıçlar, kuyular ve bu kuyulardan kuyulara akan yeraltı suları...
Acaba hangi şehirde bu kadar çok su kaynağı ve kuyular bulunabilir...
Ve hangi şehir bu denli su ile iç içedir…
Eski Urfa evlerinde kuyu olmayan tek bir hane yoktur.
Suyun böylesine bol olduğu bir şehirde tılsım suya değil de başka neye yapılabilir?
Dahası koca bir tarihi sırtında taşıyan Fırat...
Urfa’nın tılsımının su olmasının sırrı onun kültür ve tarihinde yatmaktadır.
Çünkü yol ve suyun geçtiği mekânlarda Medeniyet doğar ve gelişir.
Urfa ülkeleri bir birine bağlayan İpek yolu ve bir ülkeden diğerine akan Fırat Nehri geçmektedir.
Kör bir şehir değil, gonca yaprakları gibi her tarafa yayılan, ülkelerden ülkelere uzanan bir şehir...
Mehmet Kurtoğlu