Ehl-i beyt, Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselamın bütün aile fertlerine denir. Mübarek hanımları, kızı Hazret-i Fatıma ile Hazret-i Ali ve bunların evlatları olan Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin, onların çocukları ve kıyamete kadar gelecek torunlarının hepsine de Ehl-i beyt denir. Hatta Peygamberimizin temiz soyunun bağlı olduğu Haşimoğullarına da Ehl-i beyt denir. Eshab-ı kiramdan Selman-ı Farisi de Ehl-i beytten sayıldı. Fakat özellikle Ehl-i beyt denilince, Hazret-i Ali, Hazret-i Fatıma ve mübarek iki oğlu Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin anlaşılır. (radıyallahü teâlâ anhüm)
Ehl-i beyti sevmek, her mümine farzdır. Son nefeste iman ile gitmeye sebep olur. Aklı az olan, iyi düşünemeyen bazı kimseler, burada yanılıyor. Sevmek için sevgilinin düşmanlarını sevmemek lazımdır diyorlar. İctihadları icabı olarak Hazret-i Ali ile muharebe etmiş olan Hazret-i Âişe’yi ve Hazret-i Muaviye’yi ve Hazret-i Talha’yı ve Hazret-i Zübeyr’i, Ehl-i beyte düşman sanarak, bu büyük insanlara düşmanlık ediyorlar. Böylece doğru yoldan ayrılıyorlar. Halbuki, âyet-i kerimelerden ve hadis-i şeriflerden anlaşılıyor ki, o muharebeler, dünya hırsından, mevki ve şöhret sevgisinden değil idi. İctihad ayrılığından idi. Muharebe etmek için değil, anlaşmak için karşı karşıya gelmişlerdi. Abdullah bin Sebe yahudisinin ve arkadaşlarının hilesi ile harbe yol açılmıştı. Eshab-ı kiramın hepsi, Ehl-i beyti seviyordu. Buna inanmayanlar, yani Eshab-ı kiramı Ehl-i beyte düşman zan edenler, âyet-i kerimelere ve hadis-i şeriflere inanmamış olur. Âyet-i kerime ve hadis-i şerifler gösteriyor ki, Eshab-ı kiram, Ehl-i beytin sevgisini, imanlarının sermayesi edinmişlerdi. (Eshab-ı Kiram kitabı)
Ehl-i beyti sevmemek, Harici olmaktır. Eshab-ı kiramı sevmemek sapık olmaktır. Ehl-i beyti de, Eshab-ı kiramın hepsini de sevmek ve hürmet etmek Ehl-i sünnet olmaktır
Hepsini sevmek ehl-i sünnete nasip oldu
Resulullah, Eshab-ı kiramdan hiçbirinin sonradan kâfir olmayacağını, hepsinin Cennete gideceklerini haber verdi. Herhangi birine dil uzatmamızı yasak etti. Allahü teâlâ, Eshab-ı kiramdan razı olduğunu, Onları sevdiğini bildiriyor. Allahü teâlânın sıfatları ebedidir, sonsuzdur. Onlardan razı olması sonsuzdur. Eshabdan hiçbiri mürted, münafık olmaz. Allahü teâlânın bunlardan razı olması değişmez. Münafıklar, Eshabdan değildir. Münafıklardan birkaçının, imansızlıklarını sonradan açıklamaları, Eshab-ı kiramın sonradan mürted olması demek değildir.
Abdülaziz Dehlevi hazretleri, Tuhfe-i isna aşeriyye kitabında diyor ki:
(Eshab-ı kiram arasında münafıklar vardı. Bunlar önceleri belli değildi. Fakat, Peygamber efendimizin son senelerinde, müminler münafıklardan ayrıldı. Resulullah vefat ettikten az sonra, bu münafıklardan kimse hayatta kalmadı. Âl-i İmran suresinin, (Ey münafıklar! Allah, sizi kendi halinize bırakmaz. Halis müminleri münafıklardan ayırır) mealindeki 179. âyeti ve Buhari’deki (Medine şehri, münafıkları müminlerden ayırır. Demirci ocağı, demiri pasından ayırdığı gibi ayırır) mealindeki hadis-i şerif, münafıklarla kâfirlerin ayrıldığını göstermektedir.
Yine (Tuhfe) kitabında diyor ki:
(Hurufiler, Ehl-i sünnet, Ehl-i beyte düşmandır, diyorlar. Bu sözlerine herkesi inandırmak için, acıklı hikayeler de söylüyorlar. Çirkin hikayelerin hepsi yalan ve iftiradır. Ehl-i sünnet âlimleri sözbirliği ile bildiriyorlar ki, Ehl-i beytin hepsini sevmek, kadın erkek her müslümana farz ve lazımdır. Onları sevmek imanın şartıdır. Ehl-i sünnet âlimleri, Ehl-i beytin üstünlüklerini bildiren çok sayıda kitap yazmışlardır. Ehl-i sünnetin hepsi, her namazlarında, Ehl-i beyte hayır dua etmektedir.
(Benden sonra, size iki rehber bırakıyorum: Allah’ın kitabını ve Ehl-i beytimi bırakıyorum) hadis-i şerifi gösteriyor ki, Kur’an-ı kerimin bir kısmına inanıp, başka yerlerine inanmamak fayda vermediği gibi, Ehl-i beytin bir kısmına inanıp sevmek, ötekilere lanet edip kötülemek de, ahirette fayda vermez. Kur’an-ı kerimin hepsine iman etmek lazım olduğu gibi, Ehl-i beytin de hepsini sevmek lazımdır. Ehl-i beytin hepsini sevmek de, (Ehl-i sünnet)ten başka hiç kimseye nasip olmamıştır. Çünkü Hariciler, Hazret-i Ali’ye ve Onun temiz evlatlarına düşman olmak alçaklığına sürüklendiler. Sebeiyye fırkası, müslümanların mübarek anneleri olan Hazret-i Âişe-i Sıddıka’ya ve Hazret-i Hafsa’ya ve Resulullahın halasının oğlu Zübeyr bin Avvam’a düşman olmak felaketine yuvarlandılar. Kiramiyye fırkası, Hazret-i Hasan’ın ve Hazret-i Hüseyin’in imamlığına inanmadılar. Muhtariyye fırkası da, imam-ı Zeynelabidin’e inanmadılar. İmamiyye fırkası, Zeyd-i şehide inanmadı. İsmailiyye de, imam-ı Musa Kazım’a inanmadı. Bunlar gibi, daha nice fırkalar, Ehl-i beyti sevmekten ve yukarıdaki hadis-i şerife uymaktan mahrum kaldılar. Hiç birini ayırmadan hepsini sevmek Ehl-i sünnete nasip oldu. (H. S. Vesikaları)
Bunu beğen:Beğen Yükleniyor...