HÜRRİYET ALLAH'IN İNSANLARA ÖZEL BİR İHSANIDIR:
Hürriyet, imanın gerçekleşmesi ve davranışının dini ve ahlaki taşıması Ön - koşuldur.
Hürriyet, imanın ve ahlaki değerlerin samimiyet ve gönüllük esası üzere gerçekleşmesi için ön şarttır.
İmanı ve sahih ameli emreden ve Salih amelde niyetin belirleyici olduğunu vurgulayan ilahi mesaj hürriyetide itikadi bir gereklilik olduğu ve dini bir değer taşıdığı için emreder.
Kur 'an ' a göre, Peygamber ancak müjdeleyici ve uyarıcı olup, risalet misyonuda tebliğ, açıklama, hatırlatma ve yönlendirmekten ibarettir.
Bunun ötesinde bir peygamber ilahi mesajı insanlara kabul ettirmekle sorumlu değildir.
Çünkü imtihan sürecinde ki insanın sorumluluğunu bizzat üstlenmesi gerekir.
Dolayısıyla peygamberin bile başka bireylere zorla hidayet aşılaması görevi ve onlar üzerinde vesayet hakkı yoktur.
" Sen onların üzerinde bir zorba değilsin" diyor yüce Allah
İman baskı ve zorlama neticesinde bir ikrardan ibaret değil aklen kavranan bir gerçeğin iradi olarak benimsenmesi, benimsenen gerçekle benliğin yeniden inşasıdır.
Dolayısıyla iman zorlama kabul etmez, hürriyet onun bir hassasıdır.
İnsan haklarının kavramsal temellerinden biri hürriyet, diğeri eşitliktir.
Hürriyet ve eşitlik bir birini tamamlar.
Eşitlik olmadığında Bazı insanların hak ve özgürlükleri kısıtlanır.
Bazı insanlarda ayrıcalıklara sahip olur.
Birey eşitlik bilincine sahip değilse, bazı insanlardan daha az hak sahibi olduğunu, bazı insanlarda daha çok hak ve özgürlüklere sahip olduğunu düşünür.
Oysa ayrıcalık hürriyeti kaldırır.
Çoğu kez ayrıcalık, hürriyetin bir " yarı hürriyet" olması değil hiç olmaması anlamına gelir.
Örneğin, başka fikirleri susturup, belli bir fikre söz hakkı vermek, nisbi bir ifade özgürlüğü değil, ifade özgürlüğünün ihlalidir.
" ... Hürriyet budur ki: Kanun- u adalet ve tedipten başka, hiç kimse tahakküm etmesin.
Herkesin hukuku mahfuz kalsın, herkes harekât- ı meşruasında şâhâne serbest olsun.
Hürriyet, " ben ve öteki" ni eşit görebilmekle başlar.
Ve " öteki" ne tahakküm ve müdahaleden kaçınmayı gerektirir.
İslam inancının kabülü, kişiyi kulla kulluktan kurtarır.
İslam inancıyla benlik, bir öz saygıya sahiptir ve bu öz saygı onun hürriyetini kuvvetlendirir.
Onun için hürriyet, Allah'ın insanlara özel bir ihsanıdır.
Onun için İslam dini insanları hür bırakmıştır.
İnsanın Allah tarafından dokunulmazlığı vardır.
Tek yargılayıcı Allah ' tır ve onun günü de Mahşer günü terazinin ortaya konduğu hesap günüdür.
Hiç bir kimse kendisini Allah ' ın yerine koyup onun kullundan hesap soramaz.
İslam dini her türlü istibdadı yasaklar.
İslam da ruhban yoktur.
İslam alimlerinin görevi de toplumu bilgilendirmek, eğitmek ve yeni meselelere ilmi çözümler getirmektir.
Yetki alimlerde değil, ilimdedir.
Yasama faaliyeti de gerçekte içtihat, ilmi yöntemler nasslar ışığında sorunlara çözüm getirmek, ideal olanı keşfetmektir.
İstibdat tahakkümdür muameleyi keyfiyedir.
Meşrutiyet hâkimiyet- i millettir.
Onun ispatı Yüce Allah ' ın peygamber efendimiz için " Sen onların üzerinde bir zorba değilsin" buyruğudur.
"... İstibdat hayvaniyetten gelmedir." Medeni toplumda Medeniyet seviyesi yükseldikçe istibdat geriler.
İrade gücü daha geniş kesimlerce paylaşılır.
Kavmin seyidi hizmetkârıdır.
Memuriyet, emirlik ise reislik değil, Millete bir hizmetkarlıktır.
" Bir hâkimiyet için tahakküm âleti değil Millete bir hizmetkarlık anlamını ifade eder.
İslâmiyet demokrasi ve hürriyeti esas kılar.
Çünkü kuvvet kanunda olmazsa şahsa geçer oda istibdat' ta ve mutlak keyfiliğe yol açar
Keyfilik ' te " Ben yaptım oldu" demektir.
Bugün gelişmiş Avrupa ülkeleri İslam ' ın emrettiği demokrasi ve hürriyeti esas aldıkları için her konuda sözde İslam ülkelerini fersah fersah geçtiler bilimde, Sanayi de, teknoloji de İslam ülkeleri her konuda gerideler ve her şeyde onlara muhtaç olmuşlardır.
Hâlbuki Allah Adildir.
Herkese üç sermaye vermiştir.
Biri Akıl, biri 9 rakam, biri 29 harftir her şey bunlarla oluyor.
Haşa sume Allah Gayri müsliminin Allah ' ı da müslümanların Allah ' ı değil mi? Yüce Allah " aklını kullanmayanların üstüne pislik yağar" diyor
Avrupa ülkeleri fırsat eşitliği tanıdığı için hürriyeti ve demokrasiyi şahane yaşatırdığı için ilerleme olmuştur.
Demek ki müslümanlar aklını kullanmıyor
Demek ki demokrasi olmadığı için fırsat eşitliği yok kim ileri gitsede " Dur" deniliyor.
Bizde ise en büyük günah ve sorumluluk " demokrasi küfür rejimi" dır diyenlerin ve görenlerindir bir otun üstüne bir taş koysan o ot nasıl yeşerir çünkü hürriyetini kısıtlıyorsun .
O otun yeşermesi için güneşi, suyu ve havayı alması gerekir.
Demokrat parti kadroları 1946' da boşuna mı " Yeter artık söz milletindir" dır diyerek demokrasi istediler ve onun mücadelesini verdiler bu dava için " DEMOKRASİ ŞEHİDİ" verdiler, Zincir bozanlara ve yassı adalara girdiler partileri kapatıldı, siyasi yasaklara maruz kaldılar başlarına gelen pişmiş tavuğun başına gelmedi.
İslam ülkeleri ve Türkiye ' nın kurtuluş reçetesi " DEMOKRASİ VE HÜRRİYETİN " Tam porsiyon olmasından geçiyor.
Mustafa Polat