A Haber’de yayınlanan Mehmet Ali Önel yönetimindeki ’60 Dakika’ programına konuk olan Gazeteci-Yazar Ahmet Taşgetiren; Fetullah Gülen’in ünlü birine kaset komplosunu önlediğine yönelik açıklamasına da değindi ve “Hem hükümetin hem de hizmet camiasının yara almamasını istiyorum.
Sizin hassasiyetlerinizi hissetmeyen insanlar sizi pirincin içindeki taş gibi görüyorlar. Ben de onu köşemde yazdım. Hizmet camiası, kaset ile ilgili bir takım olaylar yaşanacağı zaman bazen istihbarat alabiliyor.” dedi.
Aklım karıştı doğrusu.
Hocafendi’nin herkul.org’da yayımlanan konuşmasını izlediğimde şaşkınlığım tavan yaptı. Şu anda zirvedeki bir siyasetçinin yıllar öncesinde bir alüfte (ilk kez duydum cehaletim için özür diliyorum) yani hafif meşreb, yosma bir bayanla buluşmaya gideceğini kendisine telefonla haber verdiklerini, hemen Amerika’dan İstanbul’u arayarak, aşüfte pardon alüfte kadınla buluşmaya gidecek siyasinin de tanıdığı olan ortak bir dostu arayarak söz konusu siyasiye bir komplo kurulmuş olabileceğini hem de masivadan uzak durması gerektiğini söylediğini belirtti.
Hatta kim olduğuna dair imada bulunmaktan kaçınmadı ve bugünlerde dershane konusunda üst perdeden homurdanan birisi olduğunu söyledi. Kimdi acaba?
Aslında cemaat yaralı aslan gibi ve çok tehlikeli.
Emniyet içindeki kadrolarının tasfiye edilmiş olması, eskisi gibi istihbarat akışını mümkün kılmadığından şimdilik yeni bilgi kaynakları bulununcaya kadar arşivde zor günler için biriktirilen şantaj amaçlı görüntü, ses kaydı ve haberlerle iktidarı zayıf noktalarından vurmaya çalıştığı izlenimi ediliyor.
Aslında cemaat ile iktidar partisi arasında patlak veren çatışmanın cemaat içindeki güç savaşından kaynakladığı da konuşuluyor. Bu iddiaya göre; “Hanefi Avcı’nın, Nedim Şener’in ve Ahmet Şık’ın tutuklanmasının tek sebebi var.
O da Gülen Cemaati içinde uzun zamandır yaşandığı bilinen iç çatışma! Aslında Avcı da Gülen Cemaati’nin eski bir üyesi, polis teşkilatında, yıllar önce cemaat yapılanması başlatan meşhur Kemalettin Özdemir’in sağ kolu.
Çatışmanın çıkma sebebi ise birkaç yıl önce Özdemir’in yerine, camiada ‘Kozanlı Ömer’ olarak bilinen Osman Hilmi Özdil’in getirilmesidir. Özdil, Özdemir’e bağlı ekibi pasifize etti. Bunların arasında Avcı da vardı. Hatta Sabri Uzun ve Emin Aslan. İşte bu ekip Özdemir’den yana tavır koydu. bu iddianın devamında; Sn. Başbakan’ın, dershanelerin kapatılması konusuna bu kadar yoğunlaşmasının tek nedeninin; cemaat’in en temel insan kaynağının, dershanelerden karşılanıldığı konusunun Sn. Başbakan’a, Kemalettin Özdemir tarafından ısrarla ifade edilmesi olduğu belirtiliyor. Barla’da zorunlu ikamete mecbur bırakılan Bediüzzaman Said Nursi’nin ilk talebelerinden Hulusi Yahyagil merhumun, Eğirdir Dağ Talimgâh Okulunda Yüzbaşı rütbesiyle askerlere gayri nizami harp eğitimi verdiği biliniyor.
Bugün Eğirdir’de dağ komando eğitimi alan Libyalılar var, Somalililer var, vs. vs. Üstadın kendisinin de Milis Albayı olduğu kayıtlı. Yani bakıldığında Risalei Nur hareketinin askeri bir disipline sahip olduğu görülür.
Hatta risalelerde bazı misaller hep askeri terimlerle veya askerlik üzerinden verilir.
Demek istediğim o ki aynı gelenekten gelen Fethullah Gülen Hocaefendi cemaati, sadece Emniyette değil devletin bütün kurumlarında Türk Silahlı Kuvvetlerinden Milli İstihbarat Teşkilatına kadar aklınıza gelebilecek bütün kurumlarda kök salmış bir hareket. Kolay kolay geriletilemez, korkutulamaz, söküp atılamaz.
Cemaat çok fazla zorlanırsa yeraltına iner, yani su üstüne fazla çıkmadan alttan alta hizmetlerini yürütür.
Ama aklımın almadığı hangi Nakşi-Kadiri-Rüfai-Halveti-Mevlevi ya da Bektaşi tarikatının istihbaratı var?
Bir cemaat neden istihbarat örgütü kurar, çalıştırır?