10 yıllık iktidarı süresince Ak Parti’yi en çok zorlayan olaylar zinciri hiç kuşkusuz 2013 yılında gerçekleşti.
Önce haftalarca süren Gezi olayları ardından 17 Aralık darbe girişimi.
Türkiye’nin küresel bir kuşatma altında olduğu, faiz lobisinin başbakanı hedef aldığı hep yazıldı çizildi, hatta bu ifadeler bizzat başbakanın ve diğer kurmayların ağzından ifade edildi.
Perşembenin gelişi çarşambadan belli olmasına rağmen, Gezi parkındaki çevreci duyarlılıkla özdeşlemiş pasif hippi direnişinden, kimsenin onaylamadığı orantısız bir şiddet kullanılarak bu canavarı, bu Vandalizm’i kim yarattı, işte o hiç sorgulanmadı maalesef.
Gezi’nin ilk günlerine yönelik, emniyet güçlerinin aşırı güç uygulamasını eleştirdiğim için sosyal paylaşım sitelerindeki bazı arkadaşlar benimle selamı sabahı kestiler.
Ben ve benim gibi düşünenlerin haklılığını teyit eden gerçekler, işte şimdilerde yeni yeni ortaya çıkıyor.
Aşırı güç kullanan güvenlik güçlerini yönlendiren kesimin, 17 Aralık darbe girişiminin tetikçisi, paralel yapılanma olduğu anlaşılıyor. Bir taraftan hükümetten yana görünmek, diğer taraftan gezi eylemcilerine yönelik kontrolsüz ve aşırı güç kullandırılarak veya güvenlik güçlerine aşırı şiddet kullanmaları yönünde telkinde bulunarak, onları yani gezi eylemlerine katılanları provoke etmek, hükümete karşı kışkırtmak!
Vay be diyesim geliyor içimden, oyun kurucu kimse tereyağından kıl çeker gibi ayarlamış işleri. Aslında iktidarın da aymazlığı söz konusu. Çünkü 24 Haziran 2013 tarihli gazetelere bakıldığında, Fethullah Gülen Hocaefendi’nin tam da bu günlerde daha iyi anlaşılan ve cuk yerine oturan bir açıklaması yer alıyor. Habere göre; “Fethullah Gülen; kendi adını taşıyan internet sitesinde yayınlanan ‘Darılma Yok, Dayanma Var!..’ başlıklı videosunda Başbakan Erdoğan’ın Gezi parkı eylemcileri için kullandığı ‘çapulcu’ tabiriyle ilgili ‘O sözü kullanmayın’ dedi.
Fethullah Gülen sohbetinde “ Hani sizin belki de çapulcu diyeceğiniz birkaç tane.
O tabiri de kullanmayın.
Kim bilir sizin öyle diyeceğiniz insanlar bir gün o levsiyattan (pislik) sıyrılacak, nice yerlerde ne tür kahramanlıklara imza atacaklardır” demiş. Kahrolsun Faşizm sloganlarını Ak Parti iktidarı için bol kepçeden dağıtan, sokak ortalarına, duvarlara tosun bunu okuyana… sun kabilinden küfürler çiziktirip, başbakana ve ailesine ana avrat küfürler saydıran Vandallara, bizim çocuklar muamelesi çeken Hocaefendi’nin hoşgörü abidesi, hoşgörülerinin de okyanus ötesi derinliğini ve hizmetin küresel sınırlarının bulunmadığını, kamuoyu bu vesileyle de öğrenmiş oldu.
Hatta sözlerinin yanlış anlaşıldığını cemaate ait iftiralarorg sitesi günlerce işledi.“Fethullah Gülen Çapulcuları Destekliyor” İftirasına Cevap başlığıyla, “Şeytanın askerleri sol koldan Aydınlık Gazetesi ile “Gezi parkı eylemcilerine piç dedi” iftirası atarken Sağ koldan “Gezi Parkı eylemcilerini savunuyor” iftirası atıyorlar.
Amaçları her iki kesimi de Muhterem hocaefendiye düşman edebilmek.” diye akılları sıra propagandanın alâsını yaptılar. 1 Ocak 2013 Çarşamba tarihli Zaman gazetesinde, Ankara Temsilcisi Mustafa Ünal’ın “2014, kader yılı” Ve bugün başladı…
‘Ne yıldı be’ dediğimiz 2013 geride kaldı.
Rahat nefes almayın, gelen gideni aratacak. 2014 çok şeye gebe. Sancıları 2013’te hissedildi.
Sıradan bir yıl olmayacağı kesin.
Her şey öngörüldüğü gibi gitse bile 2014 zaten kader yılıydı.
Sandığın yılıydı.
Peş peşe iki seçim var çünkü…
2014’e normal adımlarla girdiğimizi kimse söyleyemez.
Geride kalan Gezi olaylarının artçılarının yeni yıla ne şekilde yansıyacağı tartışılır.
Buna karşılık mahiyeti ve akıbeti kestirilemeyen son operasyon ve doğurduğu sonuçların 2014’ün siyasi iklimini tesiri altına alacağı aşikâr. Operasyon yüzünden 4 bakan koltuğunu kaybetti.
Siyaset tarihinde örneği yok…
2014’e normal adımlarla girdiğimizi kimse söyleyemez.
Geride kalan Gezi olaylarının artçılarının yeni yıla ne şekilde yansıyacağı tartışılır.
Buna karşılık mahiyeti ve akıbeti kestirilemeyen son operasyon ve doğurduğu sonuçların 2014’ün siyasi iklimini tesiri altına alacağı aşikâr. Operasyon yüzünden 4 bakan koltuğunu kaybetti.
Siyaset tarihinde örneği yok.” cümleleri Sayın Başbakanın uçağından inmeyen birisi için gerçekten ilginç ifadeler.
Her ne kadar felaket tellallığı yapıyor gibi anlaşılsa da, içinde bulunduğu camianın hazırlıklarını deşifre eden satırlar kurgulaması açısından dikkatle yorumlanması gerekiyor.
Adı geçen gazeteciyi televizyon programlarında izlediğimde hem konuşma tarzından hem de yüzüne yayılan jest ve mimiklerinden iki arada bir derede kalmış çaresiz bir insan izlenimini ediniyorum.
Ancak son tahlilde tercihinin sadakat kurallarına göre Fethullah Gülen Hocaefendi’den yana olacağını söylemek kehanet sayılmaz.
Mustafa Ünal başbakanla içtiği acı kahvelerin hatırına, hükümeti uyardığına göre, camia(sı)nın neler yapabileceğini az çok biliyordur.
Şimdi sorunun şahı geliyor.
Muhterem Hocaefendi’nin levsiyattan sıyrılıp kahramanlıklara imza atacak dediği gezi eylemcileri 17 Aralık darbe girişimin neresindedir?
Taksimde veya başka izbe yerlerde inlerde, ayakkabı kutusu ellerinde Halk Bankasına saldıranlar bunlar mıdır?
Ak Parti’nin açılımını, AKP yani Ayakkabı Kutusu Partisi şeklinde pejoratif bir itibarsızlaştırmaya tabi tutanlar, yani Türkiye düşmanlarının gezi ortak aklı diye öve öve bitiremedikleri bunlar mıdır?
Yoksa daha büyük bir eylem için Hocaefendi’nin bir işaretini bir emrini mi beklemektedirler?
Hocaefendi’nin dediği levsiyattan, 17 Aralık krizi öncesinde piyasadan toparladıkları yeşil dolarların ışığında sıyrılıp hidayete mi erdiler?
Gezi eylemleri sırasında neler yaptıklarını gördük.
Eğer yapacakları yaptıklarının teminatı ise, şimdiden hepimize geçmiş olsun!..