Kırılan kol yen içinde kalmadığı gibi taraflardan hiç biri kalkıp ta kızılcık şerbeti içtim kan kustum demiyor diyemiyor.
Ok yaydan çıktı.
BBC Türkçe servisine bakın ne demek istediğimi anlarsınız. Sosyal Meydan’da bağır bangır bağırıyorlar; “AKP-Gülen gerilimi: MGK belgesi neyin ifadesi?
AKP hükümeti ile Gülen cemaati arasındaki gerilimde bugün yeni bir dönemece girildi.
Taraf gazetesi manşetinden 2004 yılındaki Ağustos MGK’sinde Gülen cemaatinin yurtdışı ve yurtiçi faaliyetlerine karşı önlem alınması kararı çıktığını, bu kararın da Başbakan Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Gül’ün de aralarında bulunduğu bazı kabine üyeleri tarafından imzalandığını duyurdu. Peki, bu belgenin kendisi ve şimdi sızması neye işaret ediyor.
” Hem soruyorlar hem de sorunu kaşıyorlar.
Gezi eylemlerini başlatanların, destek verenlerin, katılanların asıl amaçlarının Başbakan Erdoğan olduğu Hükümete yakın çevrelerde dillendirildi.
Şimdi de dershanelerin kapatılmasına itiraz eden cemaatin asıl gayesinin Tayyip Erdoğan’ı yıpratmak olduğuna vurgular var. Yeni Şafak gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu, Taraf’ta dün yayımlanan MGK belgesinin hükümet-cemaat çatışmasında son salvo olduğunu yazdı. Ona göre MGK belgelerinin 9 yıl sonra ortaya çıkarılmasının asıl hedefi, Başbakan Erdoğan’ı Çankaya Köşküne çıkarmamak. Timetürk’te neşredilen 25 Kasım 2013 Pazartesi günlü yazımda, “Cemaat vuruşa vuruşa çekiliyor!” temasını işlediğimde bazı çevrelerden “yok canım daha neler, olur mu öyle şey” kabilinden bazı tepkiler gelmişti.
Beni haklı çıkaran açıklamaları için Fethullah Gülen Hocaefendi’den Allah razı olsun. Hocaefendi hazır kıtalara direnin mücadele edin, bu Allahın davası diyor; “Hakkın müdafaası çizgisinden ayrılmamak lazım. Hakkın müdafaası çizgisi… Hata yapıyorsak, Allah bizi affetsin; doğru yapıyorsak, ondan dönmek en büyük hatadır. Fakat üslupta kusur etmemek lazım.” Ak Parti ile cemaat arasındaki ilişkinin kodlarını Fethullah Gülen Hocaefendi’nin son konuşmasında görmek mümkün. Hocaefendi bizzat kendisi Ak Parti ve liderine karşı gayri meşru bir muhabbet duyduklarını itiraf ediyor; “Gayr-ı meşru bir muhabbetin neticesi, merhametsiz azap çekmektir” diyor Hazreti Pir. Birinin o ölçüde sevgiye, takdire, tayine, desteklenmeye hakkı yoksa şayet, siz o mevzuda aşırı gittiğinizden dolayı, Allah, “Onların hakkı o kadar değildi!” diye sizi tokatlayabilir.
Ben yediğim tokatları bundan biliyorum. Şimdiye kadar hiç kimseye yapmadığımız şeyleri yaptık; “Gayr-ı meşru bir muhabbetin neticesi, merhametsiz azap çekmektir”, Allah tarafından tokat yiyorum, Allah affetsin. (…) Zira kâmet-i kıymetinin üstünde, o ölçüde liyakati olmayan insanlara değer atfetme mevzuu, hakikati alt üst etme demektir. Kader, “Öyle değil bu mesele; alın siz ağzınızın payını!” dedi ve bize tokat üstüne tokat indirdi. Şamarı bir başkası değil, biz yiyoruz.”
Bence Hocaefendi’nin konuşmasının asıl önemli noktası, Afrika çöllerinden Asya steplerine yayılan cemaate ait okullarda yetişen genç nesilin verebileceği tepki ile hükümeti nazikçe ikaz etmesi.
Ben bu sözleri çok önemsiyorum. Hocaefendi, cemaatin bugünkü konumu ile sadece Türkiye’de değil tüm dünyada küresel bir güce dönüştüğünü kabulleniyor, lafı dolaştırmadan, bütün dünyada koro halinde, dershanelerin kapatılmasına karşı cemaate destek için bir inleme duyulacağını, bu iniltiyle (!) Türkiye’de cemaat mensuplarına, cemaate ait kuruluşlara ilişilmesinin önüne geçilebileceğini söylüyor.
Anlaşılan önümüzdeki günler hem ülkemizde hem de ülkemizin temsil edildiği dış ülkelerdeki misyonlarda zor geçeçek…