Hz. Muhammed'e Suikast Düzenleyen Sahabeler ve Harre Olayı!
İslamın Platonik aşıklarına göre Hz. Muhammed ve dört halife devri yani asrı saadet/saadet asrı, İslâm toplumun model örneğidir.
Çünkü efsanevi şekilde Alemin yüzü suyu hürmetine yaratıldığı kadar kutsal bir sevginin muhatabı peygamber ve her biri yaşarken cennetle müjdelenen ve yeryüzünün yürüyen melekleri/arkadaşları, tüm insanlığın imrendiği hayat yaşadılar.
Her Müslümanın yitik rüyası Asrı Saadete dönüş özlemi
Oysa asrı saadet; sosyal çalkantıların, savaşların, peygamber soyundan gelenlerin boğazlandığı bir zaman kesiti değil mi?
Ben söylemiyorum bunları. En mutaber İslam kaynakları, siyer kitapları hatta müfessirler söylüyor.
Haşimi ailesi ile Ümeyye ailesi arasında yaşanan siyasi ayrışma, sonraki süreçte mezhep formatında dini gerekçelerle temellendirildi.
Sonuç ne oldu biliyormusunuz?
Peygamberlerine dahi suikast düzenleyecek kadar gözü dönenlerin torunları, yüzlerce yıl binlerce insanın Allah rızasını kazanmak uğruna birbirlerini öldürdükleri savaşları tetikledi.
Asrı Saadet Müslümanları, her biri gökyüzünde yalnız gezen Sahabeler; yoksulluğu, acıyı, sevgiyi, ganimetleri, cariye ve köleleri hatta fersah fersah parselledikleri cenneti paylaştılar ama iktidarı bir türlü paylaşamadılar.
İktidar uğruna öldüler, öldürdüler ve öldürüldüler. Ölende öldürende Allah rızasına kavuştuğunu umuyordu. Şimdi de öyle değil mi?
İslam Peygamberine Tebük dönüşü Suikast
Bir kaç gün önce İslamcıların kuyusuna taş atan Soner Yalçın; Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı diğer yol arkadaşları Babacan ve Davutoğlu'nun yeni parti kurma çalışmalarını, Hz. Ebubekir ve Ömer'in Hz. Peygambere Suikast girişimiyle benzeştirdi.
Ne alaylısı ne mekteplisi çıkıpta "-yok öyle birşey" diyemedi. Mektepliler diyemez çünkü afarozdan ve linç edilmekten korkarlar.
Alaylılara ne oldu da cevap vermediler bende şaşırdım.
Bu mahalleden olmadığı için mahalle baskısını iplemeyen gazeteci klişesiyle "Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer, Bizanslılara karşı yapılan Tebük Seferi dönüşünde Hz. Muhammed'e suikast girişiminde bulundu mu?" diye soruverdi.
Soner Yalçın mahalleyi karıştıracak bu iddiasına Endülüslü İslam âlimi İbn Hazm'ın İslam hukuku “el Muhalla” kitabının 11. cildini kaynak gösterdi.
Konuyla ilgili ''İbni Hazm, el Muhalla'sında, Cilt 11, Sayfa 224'te şu bilgileri aktarır:
المحلى ج: 11 ص: 224 ( وأما حديث حذيفة فساقط لأنه من طريق الوليد بن جميع وهو هالك ولا نراه يعلم من وضع الحديث فإنه قد روى أخبارا فيها أن أبا بكر وعمر وعثمان وطلحة وسعد بن أبي وقاص رضي الله عنهم أرادوا قتل النبي صلى الله عليه وسلم وإلقاءه من العقبة في تبوك (kısacası Ebubekir, Ömer, Osman, Talha ve Sa'd bin Ebu Vakkas, Tebük'te Rasulullah'ı öldürmeye kalktılar)
Hz. Muhammed'i Tebük Seferi Dönüşünde Nasıl Öldürmek istediler?
Tebük Arabistan’ın kuzeybatısında; Medine ile Şam arasındaki yolun tam ortasında, her iki şehre de eşit uzaklıkta, Suriye ile Arap yarımadasını birbirinden ayıran bir yerdi.
Bizans Ordusunun Medine'ye saldırı hazırlığında olduğu söylentileri üzerine Hz. Muhammed yerine Hz. Aliyi vekil bırakarak Bizans ordusunu karşılamak üzere yola çıktı.
Ancak Bizans Kuvvetleri ile hiç bir zaman yakın temas sağlanamadı. Hz. Muhammede kasıtlı yanlış İstihbarat verilmişti. Amaçları yolda fırsatını bulup peygamberi öldürmekti.
Hz. Muhammed ve Ordusu Tebük'te on günden fazla kaldıktan sonra Medine'ye dönmek üzere yola koyulduğunda kendilerini bekleyen tehlikeden habersizdi.
Bu yolculuk sırasında Allah'a ve Peygamber'e inanmamış (İslam ordusunda İşleri ne?) olan bir grup, şeytanın (Kureyş uluları) tahrikine kapılarak Hz. Muhammed'e suikast düzenlemeyi kararlaştırdı.
Planları basitti. Dağlık bölgeden intikal sırasında Peygamber'in devesi yanlarından geçerken onu ürküterek Resulullah'ı yakınlardaki bir vadiden aşağı atmasını sağlamak suretiyle öldürmek.
Medine'deki pazarlık Tebük'e uymadı.
Ordu Şam ile Medine arasında yer alan bir geçide vardığında Hz. Peygamber askerlerine: "İçinizde vadinin tabanı boyunca yol almak isteyenler varsa, orası sizin için daha geniştir." dedi.
Bunun üzerine askerler vadi tabanı boyunca yol almayı tercih ederlerken, Resulullah'ın kendisi geçit yolundan gitmeyi uygun gördü.
Devesini önden Ammar b. Yasir çekerken, arkadan onu Huzeyfe b. Yeman güdüyordu.
Yolculuk sırasında vadi yolunu tutan Müslüman askerlerden 14-15 kişilik yüzleri maskeli grup, Hz Muhammedi öldürmek amacıyla peşlerine düştü.
Hz. Peygamber (s.a.a) bu sırada ay ışığında yüzleri örtülü ve kuşku uyandırıcı bir hareket tarzı ile peşinden gelenleri fark etti.
Onlara kızarak kendilerine yüksek sesle bağırdı ve Huzeyfe'ye yanlarına kadar yaklaşan yüzü maskeli yabancıların binek hayvanlarının yüzlerine elindeki kamçı ile vurmasını emretti.
Bunun üzerine adamlar korkuya kapıldılar, Hz. Peygamber'in (s.a.a) içlerinde gizledikleri hain plânı sezdiğini anladılar.
Bu korku ile insanlar arasına karışarak kimliklerinin ortaya çıkmamasını sağlamak için geçit yolundan ayrılıp hızla gözlerden kayboldular.
Huzeyfe bu canilerin binek hayvanları aracılığı ile kim oldukları belirlendikten sonra üzerlerine gönderilecek kişiler eli ile öldürülmelerini Resulullah'tan (s.a.a) istedi.
Fakat rahmet peygamberi olan Resulullah onları affetti ve işlerini yüce Allah'a havale etti.
Kur’an’da bu suikast olayı “sâatü’l-usre” (güçlük zamanı) olarak geçer. (et-Tevbe 9/117).
Suikasta katılanlarla İlgili Başka kaynaklarda var.
Mesela İbn Kesir, Tebük/Akabe’de Hz. Peygamberi (asm) atından düşürmek isteyen münafıkların isim listesini de vermiştir.
Peygamber Efendimize (s.a.a.) yapılan suikast Elmalılı Hamdi Yazır'ın Hak Dini Kur'an Dili adlı eserinin 4. cilt 2592. sayfasında şöyle anlatılır:
"Ve nail olmadıkları bir kasıdda bulundular- Tebük'ten Medine'ye avdette münafıklardan on beş kişi geceleyin karanlıkta bir akabenin örgüçlendiği tepede aleyhissalâtüvesselâmı râhilesinden vurup uçuruma itmeğe ittifak etmişlerdi ve Ammar ibn-i Yasir rahilenin yularından çekiyor, Huzeyfe ibnil Yeman da arkasından sevk ediyordu.
Tam o sırada Huzeyfe deve ayak sesi ve bir silah şakırtısı işitir.
Döner bakar ki yüzleri örtülü bir kavm, 'Hey sizler Allah'ın düşmanları' diye bağırır, onlar da kaçarlar."
Bu eserlerin dışında Tebük gazvesinden dönüşteki bu suikast olayı, Beyhaki'nin Kubra adlı eserinin 8. cildinin 345. sayfasında, İbn-i Hanbel'in Müsned'inde 5. cilt (39/210), Megazi-i Vakidi, 3. cilt 1044- 1045. sayfalarında yazılıdır.
İslam Peygamberini öldürmek isteyenler, maalesef kendi ordusunun, kendi ashabının içinden, bazı münafıklardı.
Hz. Muhammed suikastçıları teşhis eder etmez yakınlarına söylemiş ve sır katibi Huzeyfe'ye bu suikastçıların isimlerini bildirmişti.
Yarası olan gocunur hesabı Hz. Ömer'in zaman zaman Huzeyfe'ye “bu kişiler arasında benim de adım var mı” diye sorduğu da bir gerçek.
Durup dururken neden sorsun?
Boşuna dememişler; "abdestinden şüphesi olanın namazından şüphesi olur" diye.
Hz Muhammedin peygamberliğinden şüphe ettiğini bizzat Ömer'in kendisi söylüyor ve diyor ki;
"Hüdeybiye günü şüphe'ettiğim kadar hiçbir zaman Hz. Muhammed'in peygamberliğinde şüphe etmedim."
İnanmayan baksın; Kaynaklar: Tefsir-i İbn-i Kesir, cA, s. i 76; el-Kamil Fi't- Tarih, c.2, s.204; Tarih-i Taberi, c.2, s.280; Sahih-İ Müslim, Nevevi Şerhi, c.12, Hüdeybiye Barışı bölümü, s.141; es-Siret'ul-Halebiyye, Hüdeybiye Barışı bölümü; Mu'cem'ul-Buldan, c.2, s.229.
Nitekim Prof.Dr. Saffet Köse; M. Reşîd Rızâ'nın, Tefsîru’l-Menâr, Beyrut, ts. (Dâru’l-Ma‘rife), V, 264. Kitabını kaynak göstererek, " bizzat Hz. Peygamber, kendisine suikast düzenleyenleri Allâh’ın emriyle affetmiş ve bu ashabı yönlendirici bir örnek olmuştur." der.
Hicretin dokuzuncu yılında Medine'de nüzul eden 129 ayetten oluşan Tevbe Süresinde bu menfur suikast girişimine imada bulunulduğu belirtilir.
Neden Suikast Neden Bu İsimler?
Peygamberin canına kastedenlerin affedilmesi sadece Rahmet peygamberi olmasıyla açıklanamaz. Geleneksel Sünni ekol bu rivayeti Şia'nın ekmeğine yağ sürdüğü gerekçesiyle kabul etmez.
Dünyevi bir konuda en zayıf hadisi bırakın mevzu hadisi dahi her işlerine dayanak yapanlar bu rivayeti neden şiddetle reddeder?
Suikaste kalkışanların her biri Medine İslam Devletinde/toplumunda sosyal konumları güçlü, zengin ve asil aileye mensup oldukları gibi paygamberle akrabalık bağları mevcuttu.
Dahası bu isimler, Aşere-i Mübeşşere (Cennetle müjdelenenler) arasında yer alıyordu.
Suikasti dahada ilginç kılan, cennetle müjdelenen isimlerin hepsinin Kureyşli olmasıydı.
İşte bazı kaynaklarda suikastçıların isimleri açık açık belirtilenlerin tamamı Ensar değil muhacirdir.
Yani hepsi Mekkelidir ve Kureyşlidir. Medineli değildir.
Bence İslam Peygamberinin Medineli sahabe ile daha fazla haşir neşir olması Kureyşli dostlarını kıskandırdı.
Çöl ortasındaki İstikbali parlak İslam Devletinin avuçlarının arasından kayıp gittiğini düşündüler.
Bu bağlamdaki itikadi/kelami yaklaşımlar çerçevesinde Ehl-i sünnetin Aşere-i Mübeşşereye bakış açısı biraz farklı.
Ehl-i sünnetin çoğunluğuna göre; kişinin dünyada iken yaptığı herhangi bir eylemi veya söylemi hayatının geri kalanında onu dinin mükellefiyetlerinden özgür kılamaz, sorumluluğu devam eder.
Kişinin ibadet ve muamelat alanına ait uygulamalardan ölene kadar mesuliyeti sürer, ortadan kalkmaz.
Aşere-i Mübeşşere örneğinde olduğu gibi, hiç kimsenin dinin sorumluluklarından muaf olacağı söz konusu edilemez.
Hz. Muhammet kayınpederi Ebubekiri Hac Emiri Göreviyle Yanından Uzaklaştırdı mı?
Hicretin dokuzuncu yılında, Tebük Gazvesi'nde Hazreti Muhammed'in kendisine verdiği en büyük sancağı taşıyan ve ordunun bu gazveye (sefere) hazırlanması için bütün servetini tahsis eden Ebubekir, Tebük dönüşü Hazreti Muhammed tarafından hicretin 9'uncu yılında haccın kurallarına uygun şekilde ve emniyet içinde eda edilmesini sağlamak üzere "Emir-i hac" tayin edilmişti.
Ebubekir katıldığı seriyye ve emir-i hac tayin edildiği günler dışında Hz. Peygamber’den hiç ayrılmamış.
Bazı İslam tarihçileri bu görevlendirmeyi Tebük dönüşü İslam Peygamberine düzenlenen suikast girişimiyle irtibatlandırır.
Demek ki Hz. Peygamber yeni bir Suikaste uğramamak için çareyi adı geçenlerin en başındaki ismi Medine'den görev bahanesiyle uzaklaştırmada bulmuş olmalı.
Çünkü bir yıl önce Mekke'nin fetih yılı olan 8. h. yılda Mekke'ye vali atadığı Attab b. Esid'i, hac emiri olarak tayin edilmişti. Bir görev boşluğu yoktu.
Ebubekir'in Amir Memur Takıntısı Bilnçaltındaki Korkunun Eseri mi?
Hac ile ilgili yeni hükümlerin Hac Emiri Ebubekir'e bildirilmesi gerektiği sahabe tarafından Peygambere tavsiye edildi.
Bunun üzerine yeni hükümlerin hac emirine iletilmesi görevini peygamber, damadı Hz. Ali'ye verdi.
Hz. Ali neden kendisinin gönderilmek istendiğini öğrenmek istiyordu. "Yâ Resûlallah," dedi, "ben yaşlı olmadığım gibi, hatib de değilim?"
Peygamber Efendimiz, "Bunu, mutlaka ya ben ya da sen götüreceksin. Fakat sen git. Muhakkak Allah, senin diline ve kalbine sebat ihsan eder!" buyurdu.
Bunun üzerine Hz. Ali, derhal Medine'den hareket etti. Beraberinde Hz. Ebû Hüreyre de vardı. Yolda Hz. Ebû Bekir'e yetişti. Hz. Ebû Bekir ona, "Âmir misin, memur mu?" diye sordu.
Hz. Ali, "Memurum" dedi ve geliş maksadını şöyle izah etti:
"Resûlullah (a.s.m.) beni, halka Tevbe Sûresini okuyayım ve ahd sahibine ahdinin tamamlanacağını haber vereyim diye gönderdi."
Peygambere Suikast Düzenleyen Zihniyet Medine’ye Saldırdı Kabeyi Yıktı Kadınlara Tecavüz Edildi
Bazılarının vahiy katibi diye yücelttikleri Muaviyenin oğlu Yezid, İslâm tarihinde iki büyük zulmün ve yüzkarasının sorumlusu değil midir?
“İslam tarihinin en acıklı olaylarından kabul edilen “Kerbela Olayı” kadar trajik bir başka vakıa da “Harre Olayı”dır.
Kerbela’da Hz. Hüseyin ile birlikte 72 Müslüman, Yezid’in ordusu tarafından katledilmiştir.
Bu olay İslam tarihinde büyük bir kırılmaya neden oldu. Hiç bir Müslüman bu olayı unutmaz.
Kerbela Şehitlerini rahmetle, Yezid’i de bu olaydan dolayı lanetle anar.
İslam tarihinde Kerbela trajedisinin yol açtığı travmadan daha etkili bir olay daha var ki; izahı çok zor olan Harre Olayı”.
680’de meydana gelen Kerbela olayından sonra Emevi halifesi Yezid, İslam dünyasını kendine biat ettirti.
Medine’de yaşayan, Hz. Muhammed’in hadislerini, sünnetlerini ve açıklamalarını not eden sahabiler ve sahabilerin öğrencileri tabiinler, Yezid’in hüküm sürdüğü Şam’da İslam’a aykırı yaşayışı ve halka yaptığı zulumden dolayı Yezid’in halifeliğini tanımadıklarını ilan ettiler.
Yezidin Ordusu Bizanslı askerlerle Medine'ye Saldırdı!
Yezid bu gelişme karşısında, Müslim bin Ukbe komutasında 12 bin kişilik bir orduyu Medine üzerine gönderdi.
Emevi ordusu içinde ittifak yaptığı Bizanslı askerlerde bulunuyordu.
Sahabiler ve Medine halkı, şehri savunmak için hendekler kazdı. Ancak şehri savunmaya yeterli asker ve silah olmadığı için Emevi ordusu karşısında yenilgi kaçınılmazdı.
Emevi ordusunun komutanı Müslim bin Ukbe, Yezid’in talimatıyla, işgal ettikleri Medine’yi askerlerine üç gün boyunca yağmalanması için ‘mübah’ kılar.
“Mübah kılınması” her türlü mal ve can, yağmacıların insafına bırakılması demektir.
80 civarında sahabi öldürülür, başları kesilir, Şam’a gönderilir. Genç kızlara ve kadınlara tecavüz edilir.
Yaşlı, genç, çocuk demeden binlerce Müslüman katledilir. Genç kızlar cariye, genç erkekler köle olarak alınır.
Evler ve iş yerleri yağmalanır. Evler ve mescidlerde bulunan önemli belgeler yakılır.
Üçüncü günden sonra öldürmedikleri Medine halkını meydanlarda toplayarak “Yezid’in kulu ve kölesi” olarak halifeye itaat edeceklerine dair bağlılık sözü istenir.
Bazı Müslümanlar önceki halifelere yaptıkları gibi “Allah’ın kitabı ve O’nun elçisinin sünneti üzere bağlı kalacağım” diye yemin edince bunlar da halkın gözleri önünde katledilir.
Baskı ile “Yezid’in kulu ve kölesi” olduklarını kabul edenler bağışlanır.
Tecavüze uğrayan kadınların doğurduğu çocuklara “harre çocukları” denilmiştir.
Acaba diyorum İslam coğrafyasında emperyalist Haçlı ordularıyla işbirliği yapan hainler Yemen’de masum binlerce çocuğu öldürenler, bu Harre çocuklarının soyundan mı?
Ömür Çelikdönmez