Başbakan Türkiye’nin gündemini değiştirmeyi iyi biliyor. Muhalefet aynalı sazan gibi.
Oltaya balıklama atlamada oldukça mahir. Kızlı erkekli öğrenci evleriyle ilgili tartışma da böyle. Başbakan’ın bu konuyu gündemine almasında mutlaka kendisine ulaşan yüzlerce şikâyet mektubunun etkisi olmuştur.
Onlarca yeni üniversitenin açıldığı Anadolu kentlerinde genç jenerasyonun farklı yaşam tarzından rahatsızların, muhafazakâr bildikleri Sayın Başbakana konuyu şikâyet formatında intikal ettirdiklerinden şüphe yok. Üniversite yıllarımda Erzurum’da Felsefe öğrenimi gördüğüm 1984 yılında 6 aya yakın bir süre Kredi Yurtlarda kalmıştım.
Onun haricinde geri kalan öğrenciliğim süresince hep evlerde kaldım. İzmir’de cemaat evinde başlayan serüvenimiz kendi tuttuğumuz eve taşınıncaya kadardı. Evet, bende öğrenci evinde kaldım, hem de tam anlamıyla bekâr odası denilebilecek yoksunluğun yoksulluğun racon kestiği mekânlarda âleme nizam verdiğimiz bir dönemde. Üniversitedeki faaliyetlerimizin merkezi bu öğrenci evleriydi ve bizler buralara Dar’ul Erkâm derdik. Tebliğ merkezi evlerimizde kendi imkânlarımızla kendi hareketimizi finans ettiğimizden anlımız açık başımız dik profil verirdik. Hiyerarşik bir yapımız olmadığından ev sorumlusu, ev imamı, ev abisi yoktu.
Hepimiz kendimizi aynı konumda görür, namaz vaktinde en ehil olanımız önümüze geçer namazı kıldırırdı.
Başbakanın rahatsızlığına yol açan kız öğrencilerin erkek öğrencilerin evlerine gelmesini bırakın, böylesi bir şeyi bile tahayyül etmenin en büyük günah olduğuna inandığımızdan bu konuda en radikal öğrenci grupları arasında sayılırdık.
Belki bizim öğrencilik yıllarımızda kız erkek ilişkileri bugüne göre daha düzeyli olduğundan pespayelik yaşanmazdı.
Zaten ister sağ olsun ister sol olsun ister İslamcı olsun öğrenci gruplarında bu tür ilişkiler pek makbul sayılmadığından, daha ziyade ideolojik duruşlar ön plana çıkardı. Ancak sol gruplar diğerlerine göre kız erkek ilişkilerinde daha serbest görünürdü.
İslamcı öğrenciler kız öğrenciler arasındaki örgütlenmeleri, dini bir çerçeveye oturtur, dini nikâh kıydıkları kız öğrencilerle faaliyetleri yürütmeye çalışırlardı.
Zaman zaman bu durum kıskançlığa yola açar, dini gruplar birbirlerini eleştirmekten kaçınmadıkları gibi kavgadan da çekinmezlerdi. Muta nikâhını duyar lakin yakın çevremizde uygulanmasına şahit olmadığımızdan, daha ziyade İstanbul ve Ankara’da bazı İslamcı öğrenci grupları arasında yaygınlaştığının dedikodusu yapılırdı.
Evet, Sayın Başbakan haklı, kızlı erkekli öğrenci evleri ideolojik örgütlerin merkez üssü gibi. Ayrıca bu tür yaşam tarzının doğal sonucu olarak istenmeyen hamilelikler yaşandığında, sözde kendi bedenini kutsal gören ve bedenine söz ettirmeyen genç kızlar, kürtaj bıçağının altına yatmaktan başka çıkar yol bulamıyor. Hatta kürtaj süresini kaçıranlar kendi imkânları ile düşük yaptıklarında hayatlarını kaybettikleri gibi, istenmeyen hamileliklerin istenmeyen bebekleri bazen biyolojik annesi bazen de biyolojik babası tarafından ölüme terk ediliyor veya öldürülüyor ya da bir cami avlusuna, çöp konteynırına bırakılıyor.
Şimdi gelelim can alıcı noktaya.
Terzi kendi söküğünü dikemezmiş, öyle derler.
Yürütmenin başı olan Sayın Başbakanın TRT dizilerine ara sıra göz atması veya danışmanları aracılığı ile milli değerlere ters düşen diziler var mı yok mu takip ettirmesi gerekir.
Bu konuda ki hassasiyetin hemen namus bekçililiğine mi soyundunuz ithamıyla karşılaşması olağan bir şey. Ama TRT’de öyle diziler var ki Sayın Başbakanı çileden çıkarmaması mümkün değil.
Sayın Başbakanım, TRT I’de yayımlanan ‘Beni böyle sev’ dizisini lütfen izleyin. Çok yoğun çalıştığınızdan zamanınız olmayabilir. En azından senaryosu ile ilgili lütfen bilgi notu isteyin.
Ben kısaca google’den alıntıladığım kadarıyla bu işi üstenmiş olayım. ‘
Beni böyle sev’ Genç yaşta, günlük hevesler uğruna yaşayabilecekleri geçici ilişkiler yerine, birbirine inanarak evlenen, yaşama, aşka ve birbirine karşı sorumluluk alabilen, beraber güçlükleri yenebileceklerini düşünen Ayşem’le Ömer’in hikayesi.
Zengin, yakışıklı ama asla şımarık olmayan, içine kapanık, hayatı yaşadığı haliyle kabullenmiş Ömer ile hayatın bütün acılarını göğüsleyip, onları bir oyuna çevirerek direnmeyi, mutlu yaşamayı bilen, her şeye rağmen gülmeye çalışan Ayşem’in güçlü ve dirençli aşkı…
Bu iki genç insanın çevresinde, yaşama yeni hazırlanan, birbirlerinden farklı hayatlar yaşayan üniversitelileri, onların ailelerini, arkadaşlarını, ev sahiplerini, ev arkadaşlarını ve iş arkadaşlarını görüyorsunuz…
Sayın Başbakanım..! Sizin sorumluluğunuz altındaki devlet televizyonunda, kızlı erkekli öğrenci evlerinden kesitler aktarılıyor.
Üniversiteli öğrencilerin sözde masum sevgileri üzerinden okuma çağındaki milyonlarca genç dimağ özendirmelerle karşı karşıya kalıyor.
Genç kuşağın, üniversiteli öğrencilerin aileleri ile çatışmaları ballandıra ballandıra canlandırılıyor.
Anne babaların ne kadar sorumsuz oldukları zihin altına yerleştiriliyor.
Sayın Başbakanım bu konuda RTÜK’e ulaşan şikâyetler olmuşsa akıbeti ne olmuştur merak ediyoruz.
Ömür Çelikdönmez