Uzun bir süreden beridir neo con çetesinin uzantıları Türkiye’yi uluslararası alanda karalamak için çok özel bir çalışma yürütmektedirler. Bu propagandayı kendi istek ve iradeleri ile yaptıklarını düşünmek son derece safça bir tutum olur. Türkiye’nin başta Suriye olmak üzere pek çok İslam ülkesinde izlemiş olduğu politikaların ülkeyi batı dünyasından uzaklaştırdığı ve yalnızlaştırdığını iddia edip Batılıları göreve davet etmektedirler. Bunun için özel haberler hazırlanmakta, lobicilik faaliyetleri yapılmakta, içerde yaşanan küçük bir olumsuzluk büyük bir kaos olarak sunulmaktadır. Bahaneleri de hazırdır. Biz bu ülkenin ileri bir demokrasiye kavuşmasını ve küresel sisteme eklemlenmesini istiyoruz. Geleceğimizin asıl yol haritası buradan geçiyor denilmektedir. Bu mantıksal zincirin görünürde nasıl bir tezgah içerdiğinin fark edilmemesi için de ikili bir referans kullanılmaktadır. Birisi dini değerler diğeri de batılı-evrensel değerlerdir. Dini olanı burada ölçüp tartacak değilim. Ancak batılı-evrensel değerler konusunda durum son derece çelişkili ve sorunludur. Bu gün dünyada yaşananlardan hareketle söylemek gerekirse eğer bu ülke geleceğini batılı değerleri benimseme üzerine inşa etmişse gerçekten durumun iç açıcı olduğu söylenemez. Yok eğer evrensel insani değerleri benimseyen bir geleceğe göre kurgulamışsa bunu batılı değerlerle eşitleyerek bir manipülasyon yapıldığını söyleyebiliriz. Batılı değerlerin büyük bir bölümü evrensel değerlerle örtüşmektedir ve buna kimsenin hiçbir itirazı yok ancak batı değerlerinin üretildiği sosyolojik işleyiş son derece hastalıklı bir yapıdadır. Bu yapının ürettiği değerleri insanlığın evrensel ortak kazanımı gibi göstermek ya cehaletten kaynaklanır ya da art niyetten. Batı uygarlığını, insanlığın nihai ortak hedefi gibi göstererek kendi ülkesini mahkum etmek isteyen bir zihniyet ancak halkına ve ülkesine düşmanca duygular sahibi olabilir. Dikkat edilecek olursa batılılar için geleneksel değerlerin tetiklediği duygularla işlenen bir cinayet tarifsiz bir canavarlıktır, barbarlıktır, ilkelliktir ve insan onuruna yakışmaz. Gerçekten çok doğru. Ancak aynı batı, fazla gerilere gitmeye, ya da tarihten örnekler aramaya gerek yok, özellikle iki coğrafyada insan katletmekte hiçbir sınır tanımadı son on yıl içerisinde. Sadece insan katletmekle de kalmadı, tüm bir coğrafyanın sosyolojisini kanlı bir politika ile kökten değiştirdi. Bu ülkelerden birisi Afganistan’dır birisi de Irak. Dünya kurulduğu günden bu yana geleneksel değerlerin tetiklemesi ile işlenen cinayetlerin toplamı bir yılda Afganistan’da öldürülenler kadar değildir. Dahası bu ülkelerin toplumsal değerlerine yönelik çok özel operasyonlar gerçekleştirildi. Kendi değerlerini buralara taşımak isteyen maceracı faşist yöneticiler içerde birer demokrasi havarisi olarak pozlar vermekte ve nutuklar atmaktadırlar. İçerde demokrat, dışarda faşist. Mekanizmayı baştan kendi istekleri doğrultusunda kuranlar, hiçbir zaman kendi pozisyonlarını kaybetmeyeceklerdir. Bunca katliam yapanlarla birlikte yürürler ama onları kimse suçlayamaz. Onca hukuk ihlali yaşanır ama kimse onları cezalandıramaz. Bu ayrıcalıklı konuma sahip olmalarını sağlayan asıl güç ise kendi kamuoyları değil, yerli işbirlikçileridir. İşte bundan dolayı da çoğu zaman kendi fikirlerini kendileri değil bu işbirlikçileri dile getirir. Propagandasını bu ortakları yürütürler. Aynı zamanda bu konuda bir güvenceleri daha vardır ki o da var olan pek çok uluslararası kurumdur. Bunların işleyişinin de temel mantığı ile bu çifte standartlı aktörlerin ki son derece paraleldir. Bütün bunlarla beraber buna itiraz edenleri de boğmak için çok özel operasyonlar yürütmektedirler. İşte Türkiye’ye yönelik operasyonun temel nedenlerinden birisi de budur. Türkiye, uluslararası ilişkilerde ve kurumların işleyişinde şu ya da bu şekilde bir standardın oluşmasını istemektedir. Bundan rahatsız olanların talimatı ile Türkiye’ye saldıranların isteği aslında sahip olunan politikalar ile duyguları birbirinden ayırmaktır. İçerde Suriye canımızdır, kardeşimizdir diyelim ama Batıda Esad’ı destekleyelim istiyorlar. Evinde Suriyeli kardeşlerine acıyan ama batıda bu katliamlara göz yuman bir ülke olmasını istiyorlar. İçerde nasılsa dışarda da öyle. Dışarda nasılsa içerde de öyle olmasın istiyorlar. İç/dış çelişkisini gideren en önemli alanların başında medya gelir. Medya üzerinden yürütülen propaganda ile içerde hümanist olan o masum insanlar, orta doğulu bir kişi için anında bir canavara dönüşüyorlar. Dikkat edin, ülkeyi avucuna alıp birilerine peşkeş çekmek isteyen neo con çetesinin yürüttüğü propagandanın da iki yüzü vardır. İçerdeki kamuoyuna farklı bir hikaye dışarıya daha farklı bir hikaye anlatılmaktadır. Bundan dolayı da bizim ülkemizde de medya gücünün kimin lehine dengede olacağı konusu her zaman büyük dönüşümlere ve kavgalara neden olmuştur. Bugün ülkeyi bir kaosa sürüklemek isteyen bu çetenin harekete geçmesinin asıl nedenlerinden birisi de medya üzerinden belli bir kesime (muhafazakar-mütedeyyin insanlara) hitap etme tekelini elinden kaçırma riskinin her geçen gün artmasıdır.