Bayağı bir zamandır yazı yazmak istemiyorum. İçimden gelmiyor. Kalemi elime aldığımda karşıma bir sürü duvar çıkıyor. Hangisini yıkıp geçsem diye düşünürken, içimdeki enerjim yok olup, gidiyor…
Böylelikle duygularım, düşünce ve umutlarım içimde tutsak kalıyor. İnsanın, kendi dünyasında tutsak kalması kadar, ağır bir durum var acaba?
Her köşe başında karşılaştığımız dünya markaları, her gün beynimizi teslim alırken, ben düşüncelerimi serbestçe ifade edemiyorum. Serbestlik, özgürlük, hak, hukuk benim için değil, her köşe başında karşılaştığımız ve birer ikon haline gelen markalar için. İkon dinsel bir terim, marka ise daha çok para ve iktisadı çağrıştırıyor. Ama sanırım marka giderek dinsel bir ikon gibi tapınma aracı haline geliyor.
Marka, tıpkı bir üniforma gibi baskı aracı oluyor, marka insanı teslim alacak kadar güç kazanıyor ve insana hükmediyor.
Bu durumda nasıl özgür olabilinir?
Küresel düzeyde örgütlü bulunan şirketlerin insan bilincini hedefleyen reklam kampanyaları beklenen sonuçları verirken, insan farkında olmadan, verilmek istenen mesajı zaten alıyor. Bu gün dünya genelinde varlık gösteren markalar, cirolarının gelişmiş devletlerden bile kat be kat olması neyle açıkla bilinir?
Bu yeni bir egemenlik stratejisi midir?
Sanırım evet …
26.09.2007