Bana arabayı sat diyor deyyus!Babasının malı sanki.Satmayacağım.Hurdaya çıkıncaya yatsın asfaltta.Kime ne zararı var?Mal benim değil mi?Hele benim o avanak kızım,bön bön bakıyor adamının yüzüne.İki kelam etsene kocana.Satmayalım,o araba annemin avuntusu desene.
Elindeki süpürgeyi sallayarak,kah süpürüyor kah söyleniyordu.Apartmanın giriş kapısı açıldı ve çat diye kapandı.Nuray hanımın muhasebeci kızı alelacele çıktı.
-Günaydın Ayşe teyze.
-Ooo sabah şerifleriniz hayrolsun.İşe mi?
-Evet,geç kaldım biraz,servis bekliyor,görüşürüz..
Çantasını çekiştire çekiştire gitti.Servis aracına bindi.
Herkes gidiyor bu saatte.Yarım saate apartman bomboş!Yukarda ne akar ne kokar Nuray,aşağıda kedileri ile hasbihal deli Münevver! Apartmanın daimileri üç tekavüt,kaldık mı yine başbaşa!Ha bir de Münevver’in sırnaşık kedileri..Kediler yok ortada.Sahi neredeler?Evindekiler yetmiyor,bir de apartman önüne topluyor haspa..
Hava serindi.Üstünde incecik tişört,altında dizlerine kadar çemrediği pantolonu.Üşümüyordu.Yalnız dizleri çok ağrıyordu.Topallaya topallaya girdi apartmana.Hortumu çekti içerden.Vanayı açtı.Derdini içine akıttı,bir türkü tutturdu bahçeyi sularken..
Münevver hanım uyanmıştı.İnce kombinezonun üstüne atıverdiği uçuk pembe sabahlığıyla balkona çıkmış,sardunyalarını suluyordu.Balkon masasında kahvesi,sandalye üstünde kedisi,tavanda raks eden rüzgar çanlarının sesi ile Dranas’ın şiirindeki Fahriye ablayı andırıyordu..Tabi biraz da yaş almış halini. Aslında akran sayılırdı Ayşe teyze ile,ama eski kuafördü kendisi.Yılların çizgilerini rötuşlayacak kadar sanatı vardı.Kaşlar köntürlü,yanaklara dökülen küt saçlar oryalli,üst dudak sanki küsmüş gibi alt dudaktan ilerde,biraz şiş,biraz pembemsi..
Hiç evlenmemiş Münevver abla,ama Allah var hep istemiş..
Gençliğinin gösterişli güzelliğini,seçilmem seçerim kibri ile geçirmiş.Seçtiklerinde muafık olamamış,seçildiğinde ise oralı olmamış.Yaş ilerledikçe ümidini yitirmiş.İçinde ukte kalan seçme hakkını,çiçeklerden ve kedilerden yana kullanmış..
Münevver,gece kendisinde kalan arkadaşına kahvaltı hazırlamaya başladı.Beyaz masa örtüsüne pembe çiçekli tabaklarını dizdi.İçerden getirdiği tepsiden kahvaltılık yiyecekleri,bardakları boşalttı.Birazdan arkadaşı da uyandı.Kendisi gibi minaresi yıkık,mihrabı ayakta bir hatun kişiydi.Çayları doldurup,kahvaltıya oturdular.
Ayşe teyze bahçeyi sulamıştı.Her yere mis gibi toprak kokusu sinmişti.Merdivenleri yıkamaya koyuldu.O yıkarken,Münevver’in arkadaşı Saime;
-Bu kadını nereden tanıyorum ben?
-Bizim apartmanda oturuyor.Ayşe hanım.Tanıştırmıştım seni daha önce.
-Apartmanı niye o temizliyor ki,anlamadım.
-Ayy sorma!Apartman toplantısında, tutturdu ben temizleyeyim apartmanı.Hali vakti yerinde,cümle apartman biliyor,dondu kaldı herkes.Fakat yılların Ayşe ablası işte.Kim,ne diyecek?Kıramadılar..Eyvallah dediler.
-Gerçekten ihtiyacı vardır belki.
-Ayşe’nin mi?Yok canım.Oturduğu ev dışında,iki evi var bunun.Biri bu apartmanda,diğeri yan taraftaki apartmanda.İkisinden de kira alır,bir de ölen eşinden kalan maaşı.Yine de yetiştiremiyorum der.Tek başına yaşayan kadındır oysa ki.Neye yettiremediğini anlamayız..
Hortumu az daha çekti Ayşe teyze.Kapı önünde Peugeot marka,lacivert arabasını yıkayacaktı.Fakat o da ne?Camı açık kalmış arabanın.Az yaklaştı.İçerideki manzarayı görünce,bir adım geriledi.Söylenerek merdivenleri çıktı.
-Münevver hanıııım,senin kediler arabamıza girmiş.Vallahi bıktım bunlardan.
-Arabada ne işleri var canım!?
-Havalansın diye açık bıraktım camlarını dün.Unutmuşum.Gece doğurmuş bir tanesi.Araba pislik içinde!
-Aaaa bizim Suzi doğurmuuuuş.
-Yaa senin Suzi!Döllerini dökecek başka yer bulamamış kakanoz!Gel bak arabanın haline,nasıl çıkaracağım ben bunları şimdi?!
Masadan telaşla kalktı Münevver.
-Üstüme bir şeyler alıp,geliyorum.Sen dokunma.Ben hallederim şimdi,dedi.İçeri girdi.
Az sonra içine eski bir çarşaf serilmiş,derince bir sepet ile geldi.
Ayşe kedilere dokunamaz,fena tiksinirdi.Elindeki süpürge sapı ile araba camından anne ve baba kediyi dürtüyordu çıksınlar diye.Manzarayı gören Münevver,süpürgeyi yakaladı
-Ne yapıyorsunuz Ayşe hanım!Yeni Doğum yapmış,yazık değil mi?
-Çıksınlar arabamdan.İçerisi sıyrıncak irin dolu!Rezil etmiş koltukları..
-Sakin ol,ben çıkarırım onları.Bir de güzel temizlerim koltuklarını,merak etme.
Elindeki süpürgeyi yere fırlattı;
-Buyur,sen saldın zaten bu murdarları başımıza!Temizle bakalım,nasıl temizleyeceksen..
Geçti oturdu merdivenin basamaklarına.Münevver kapıyı açtı.Önce doğuran anayı okşadı,yavrularına methiyeler dizdi.Baba kediyi sevdi,onu da sözleri ile onure etti.Reveransından bunalan Ayşe;
-Ne konuşuyorsun,sanki anlıyorlar mı Münevver hanım!Çıkar şunları arabadan da işimize bakalım.
-Ay tamam,çıkaracağım ama önce yavrularla başlayalım.
Anne kedinin apış arasına yatmış yavrulara elini uzattı,Baba kedi anında tısladı.Anne kedi daha da sokuldu yavrularına.Puzzle parçaları gibi olmuşlardı şimdi.
-Hmm…Babayı çıkaracağız o zaman,dedi.
Bir koşu eve gidip,bir kaba mama doldurdu.Baba kediye uzattı.Mama kokusuna iştahlanan baba,biraz burnunu uzattı.Fakat sonra geri çekilip,yavrularını yalamaya başladı.Ayşe teyze,
-Çarşafı örtelim üstlerine,sonra da dertop edip ,atarız hepsini sepete,dedi.
Saime gelmişti o sıra.Uzaktan izliyordu olanları.Söze atıldı hemen..
-Olur mu canım,yavruları ezersiniz.
Ayşe süpürgeye uzandı yine.
-Başka çare yok o zaman,dürte dürte çıkaracağız,dedi ve baba kediye süpürge sapı ile daldı.Münevver’i ter basmıştı.O tarafa bakamıyordu bile.Saldırıya anne kedide tıslamış,arabadan vahşi çığlıklar yükselmeye başlamıştı.Saime dayanamadı,
-Böyle olmayacak,araba kapısını açık bırakalım.Sakinlesinler biraz.Size de bir kahve yapalım,siz de sakinleşin.Bir işimiz yok,bekleriz.Elbet çıkacaklar arabadan,dedi.
-Çıkarlar mı dersiniz?
Münevver:
-Çıkarlar tabi.Mamayı da koyalım şöyle.Eninde sonunda acıkıp çıkacaklar.Ben de çıktıkları vakit arabanı bir güzel temizlerim,sen hiç merak etme.
İkna olmuştu Ayşe.Söylene söylene merdivenleri çıkıp Münevver’in balkonuna geçtiler.Münevver kahveleri doldurup, getirdi.Birer sigara yaktılar.Kahveleri yudumlarken,teyakkuzda beklemeye başladılar.
Gün öğlen oldu.Kahveler içilmiş, sohbetler tükenmişti.Arabada tık yoktu.Ayşe ben bir arabaya bakayım dedi.Aşağı indi.
Münevver,dizine uzun tüylü kedisini yatırmış,elindeki fırça ile tüylerini tarıyordu.Tararken havadis anlatmak mesleki hastalığıydı.Fısıldar gibi anlatmaya başladı Saime’ye..
-Ahh şu Ayşen’in evi..Bir şenlikli evdi ki,sorma gitsin..Dört kız,bir oğlan anasıydı Ayşe.İkindi vakti oldu mu;çayını demler,kendisi gibi hamarat kızlarının elinden çıkma hamur işlerini balkon masasına sererdi.Komşuları buyur ederdi.Ne severdi ikramı.Kahkahaları sokaktan duyulurdu.Akşam olurdu.Baba oğul,şimdi kapıda yatan bu arabayla,işten gelirdi.Oğlan bir yakışıklı ki,bir bakan bir daha bakardı.Babası gibi geniş omuzlu,beyaz tenli.Yemeğini yer yemez direksiyona geçer,mahallede turlardı.
Ne olduysa,ortanca kızı evlendirdiği yaz oldu.Oğlan amansız bir baş ağrısına tutuldu.Hastane hastane gezdiler.Doktorlar başta anlamadı.Sonra anlaşıldı.Beyninde tümör var.
-Ayy deme!!
-Valla öyle..Tedaviler,ilaçlar,ameliyatlar.Hiç biri işe yaramadı.Oğlan gün be gün eridi.Önce yürümekte zorlandı,sonra gözlerine perde indi.Kafa şiş,sıfır tıraşlı,hareketleri istemsiz,o erkek güzelliğinden eser kalmadı.
Bir akşam,hiç unutmam,baba oğul bu araba da oturuyorlardı.Bir yerlerden gelmişlerdi de,arabadan inmemişlerdi.Radyoda bir şarkı.Baba arkaya yatırdığı şöför koltuğuna yayılmış,dinliyordu.Bir kolunu alnına devirmiş,gözleri kapalı.Oğlan ise,yan koltukta.Kafa bir ileri bir geri istemsiz sallanıyordu.Sevgiliye yazılmış bir ayrılık şarkısıydı okunan, ama ayrılıktı işte..Her nevisi acıtır,bilirsin.Sanki o şarkı ile vedalaştılar.Haftasına öldü çocuk.Baba ise,acıya katlanamadı.Bir kaç ay sonra kalp krizi geçirdi.Yıl olmadan iki cenaze çıktı evden.Kızlar babaya çok ağladı,ağıtlar sokağa yayıldı.Bu kadar acıyı Ayşe nasıl kaldıracak dediler.Kaldırdı,ama böyle tuhaf huylar edindi işte.Kapıdaki arabayı satmadı mesela.şöförlüğün yok,ne lazım sana araba!
-Yazık,kayıp duygusunu yenemiyor kadıncağız!
-Yaa..Çok üzülüyor çocukları da,ama Arnavut inadı var kadında.Nuh diyor peygamber demiyor.Sanki geri gelecek sahipleri…
-Apartmanın temizliğine de bu yüzden sarmıştır belki.Uğraş bulamayınca keder basıyordur kadını.
-Eee..tabi.Koca ev boşaldı,kolay mı?
Ayşe arabanın açık kapısından kafasını uzattı.İçeride oturuyorlardı.Ana baba kapkara,yavrular desen onlardan da kara.Ailece hiç kıpırdamadan böcül böcül bakıyorlardı.Gözü Münevver’in bıraktığı mamaya ilişti.Hiç el değmemişti.Mama kabını alıp arabaya koydu.Baba kedi tereddüt etti önce,fakat acıkmıştı belli ki.Dayanamadı,yumuldu mama kabına.Anne kedi de yanaştı,yemeğe başladı.Ayşe’yi şeytan dürttü.Aldı önlerinden mamayı,tekrar eski yerine koydu.Mahzun mahzun baktılar.
-Hadi çıksanıza,yuva mı bellediniz oğlumun arabasını?
Taş kesilmiştiler sanki,kımıldamadılar.Mama kabını aldı tekrar,koydu önlerine.Arabanın kapısını kapattı.
Duvar yıkıldıysa, bekçiye ne gerek!dedi.Ağır aksak merdivenleri tırmandı.
Onu gören Münevver hanım;
-Çıktılar mı arabadan?
-Çıkmadılar.Bir baş külfet olmuşlar içerde,orda kalsınlar,dedi.Kovasını hortumunu toplayıp,apartmana girdi..