Düşünün… Eskiye gidin… Neyi seviyor, neyi sevmiyordunuz bir zamanlar? İstekleriniz nelerdi?
Hangi yaşta olursanız olun, biraz eski zamanınıza, daha önceki yaşlarınıza göz attığınızda şunu göreceksiniz. Çoğunlukla değişmişsiniz. En başta yaşınız değişmiş.
Önceden anneniz yaptığında sevmediğiniz bir yemeği, daha sonra eşiniz yaptığında yiyebilmişsiniz. Lise yıllarında çok dinlediğiniz bir şarkı, şimdi dinleyince hiç özel gelmiyor mesela. Her anınızın birlikte geçtiği arkadaşlarınızla, araya biraz mesafe girince görüşmez olmuşsunuz. Çocuklarının sosyal medya hesaplarında gezinmelerine kızan birçok anne-baba ve aile büyükleri, kendileri de telefonları elden düşüremez oldular örneğin… Ülkelerde alınan hükümet kararları bile değişiyor. Daha birkaç yıl önce başka bir şey söylemiş olan bir bakan, şu anda aynı konuda farklı bir ifadede bulunabiliyor. Zaman ve edinilen tecrübe yanında, halkın beklentisi değiştiriyor politikacının söylemini.
Asla dediğiniz birçok şeyi yaptınız, öyle değil mi? Sonsuza kadar süreceğinin sözünü veren çiftler evliliklerini bitirebiliyorlar. Yıllardır bir işyerinde çalışıyorken, yeni bir teklif aldığında yer değiştirebiliyor. Bazıları daha sık, bazıları daha az yer değiştiriyor, ancak her durumda değişiyorlar. Duramıyor insan, değişiyor. Hayat buna çok benziyor aslında. Değişim bir ihtiyaç da aynı zamanda. Durmaksızın değişmek.
Değişimi kabul edelim, değişebileceğimizi kabul edelim. Beşer şaşar derler. Doğrudur. Değişen bakış açısı şaşırtır insanı. Hatta kendisine bile hayret ettirir. Neden bakış açısı değişsin peki? Yaş ve tecrübe ile gelen beklentiler değişiyor da ondan.
Gençlik yıllarınızda bir bisiklet alsam bana yeter diyordunuz, şimdi bir otomobil alsam bana yeter diyorsunuz. İleri yaşlarda, sağlığım yerinde, yanımda hayat arkadaşım, çocuklarım, torunlarım olsun bana yeter diyeceksiniz. İhtiyaç ve beklentiler nasıl değişiyor görebiliyor musunuz?
Kendini istediklerinizle ve istemediklerinizle net bir şekilde sınırladığınızda, bir sürü şeye fark etmeden “asla” diyorsunuz. Sonra ne mi oluyor? Asla dedikleriniz başınıza geliyor, çünkü asla dediklerinizi de arzu ettiğiniz gün geliyor… Hayat çok net değil, berrak değil her zaman, o yüzden asla “Asla!” deme. “Hayatta yapmam” deme. Değişimi baştan kabul et ve ayak uydur ki, değişimler daha sağlıklı gelişip ilerlesin. Şimdi düşünelim o halde…. Bizi üzen, kıran davranışlar, kendi aldığımız hatalı kararlar, asla deyip şimdi yaptıklarımız bize ne kazandırdı? Sınırlamadan, hayatı akışında ve değişimi kabul ederek yaşamak, aslında çok daha kolay olabilir miydi? Bundan sonraki yaşantımızda değişimlere açık olmayı kabul edebilmek, değişimlerin en büyüğü olabilir miydi?