İki kişi düşünün.
Biri hep emeğinin karşılığını almış, şansı gülmüş. İmkanları var ve istediklerini elde ediyor.
Diğeri ise, imkansızlıkla mücadele eden, ne yapsa olduramayan, hatalı seçimler yapmış ve çalışsa, uğraşsa da istediği yerde değil.
Bu iki kişinin hayatı aynı olmamıştır, hayata ve geleceğe bakışları da aynı olmayacaktır. Olayları değerlendirmeleri de benzer olmayacaktır. Gördüklerinden çıkardıkları anlamlar da. Bekar ile evlinin, genç ile yaşlanmışın bakışlarının farklı olduğu gibi.
Son zamanlarda, özellikle sosyal medyada güzel ve özlü söz paylaşmak moda oldu, eskiden ağaçlara, duvarlara kazınanlardan, kamyon arkalarına yazılanlardan. Şiirlerden kesitler, filmlerden replikler. Herkes o anki duygu durumuna, verdiği mücadeleye göre bir söz bulup koyuyor. Bu iki kişi sözleri gördüklerinde, sözlerin anlamı kendi hayatlarında nasıl karşılık bulacak?
Örneğin şunu okusalar ikisi de…
“Hep ileriye bakın, olumsuzluklara aldanmayın, başarmak sizin elinizde!” Dudaklarınızda bir tebessüm oluştu değil mi?
Ya da şunu okusalar…
“Çocuğunuz ağlayarak bir şeyi elde etmek istediğinde, buna karşı durun, tavrınızı net şekilde ifade edin.”
Sen gel onu yap kolaysa, diye düşünür ikinci kişi… Bugüne kadar başaramamıştır bunu. Herkesin ortasında onu susturmaya çalışırken, tamam der, istediğini verir. Bundan sonra da bu sözü okuduğu için başaramayacaktır. Tecrübesi ve inancı bu değil ki…
“Enerjinizi çalan insanlardan uzak durun”
“Eğer biri size kıymet vermiyorsa, ondan ayrılın” diyorlar mesela.
İyi de, kalbindeki duygular ayrılamıyor ki oradan. Sözün kıymeti duygular tükendiğinde anlaşılsa da, ilk okunduğunda yerine oturmuyor, çünkü hemen mümkün olmuyor ayrılık.
Umudu kalmamış birine “Asla umudunu yitirme!” demek gibi sanki.
Zaten sağlıklı beslenen birine “Sağlıklı beslen, iyi yaşa” demeye gerek olmadığı gibi.
Yerine tam oturmayan sözler oluyor anlayacağınız. Paylaşımları işin profesyonelleri yapmıyorsa, psikologlar örneğin, ben okuyup hemen geçiyorum mesela…
Aslında siz iki kişi değil, milyonlarca kişi düşünün, her birinin başka bir mücadelesi var. Yazdıklarınızı söylediklerinizi her biri “aynı” duyuyor olsa da “ayrı” anlıyor. Yüklediği anlam kendisine göre değişiyor. Bu durumda yazılanlar öncelikle bunu yazanın ve daha sonra da bunu kendi hesabında paylaşanların duygu durumunu, inancı ve anlayışını ortaya koyuyor kabul edilebilir. Bir arkadaşınızın o an depresyona girip girmediğini, mutlu olup olmadığını anlayabilirsiniz. Hatta bazen mutlu gibi görünen fotoğraflarını, ancak huzuru dağılmış sözlerini paylaştığını fark edersiniz. Fotoğraflar yanıltıcı olsa da sözler, yazdıkları ele verir kişinin kendisini. Tutamaz, alıkoyamaz yazmaktan kendisini, söylemek ister, ulaştırmak ister, okuyanların ne anlayacağını bilmeden. Neyi nereye yazdığın da önemli. Okuyana hissettirdiğin de. Ama şu çok belli, yazmak, söz söylemek, paylaşımda bulunmak çok büyük ihtiyaç.