Her sabah gözleri açan milyonlarca insan için kahve, artık yalnızca bir enerji kaynağı olmanın ötesine geçti.
Geleneksel uyanış ritüelinin aksine, günümüz Türkiye’sinde kahve, toplumsal ve politik bir duruşun simgesi haline geldi.
Espressolab’ın şubelerinde yaşanan son olay, bu dönüşümün en çarpıcı örneklerinden biri olarak hafızalara kazındı.
Sembolün Doğuşu
Geçtiğimiz günlerde, AK Parti heyetinin Espressolab şubelerinde gerçekleştirdikleri kahve molası, basit bir dinlenme anından öteye geçerek, ideolojik bir beyan halini aldı.
“Biz buradayız, kahvemizi de markamızı da seçeriz. Hatta süt oranını bile”
sözleri, bir nevi siyasi kimlik tespiti olarak algılandı.
Artık kahve tercihleri, partilerin ve görüşlerin sembolik bir yansıması olarak gündeme oturuyor; içilen macchiato, Americano ya da French press, sadece bir içecek seçimi değil, aynı zamanda bir kimlik tartışması başlattı.
Sosyal Medya ve İdeolojik Köpük
Kahve fincanlarından yükselen bu yeni söylem, sosyal medyada da yankı buluyor.
Latte köpükleri arasında paylaşılan selfie’ler ve “tatlı bir mola” ifadeleri, adeta iktidarın gayriresmi kampanyasına dönüşürken, hangi mekanın tercih edildiği, ne tür bir kahve içildiği artık bir beyan niteliği taşıyor.
Selfie arkasındaki dekorasyon, kullanılan fincanın markası ve hatta süt oranı, takipçiler arasında süregelen tartışmalara zemin hazırlıyor.
Bu durum, kahve kültürünün ideolojik bir araç olarak kullanılmasına yeni bir boyut kazandırdı.
Üniversite Kantinlerinde Acı Gerçekler
Öte yandan, üniversite kantinlerinde yaşananlar ise bir fenomenin daha derin toplumsal yankılarını gözler önüne seriyor.
İktidara yakın vakıf üniversitelerinde yüksek fiyatlarla sunulan kahveler, gençler arasında ekonomik bir kriz ve gelecek kaygısının sembolü haline geldi. 90 lira gibi rakamlar, sadece kafein ihtiyacını karşılamakla kalmıyor; kredi borcu, gelecek belirsizliği ve sınav stresiyle harmanlanarak, acı bir gerçeği de beraberinde getiriyor.
Bu durum, kahvenin artık sadece bir içecek değil, aynı zamanda politik ve ekonomik çalkantıların da damakta bıraktığı buruk bir tat olduğunu gözler önüne seriyor.
Yeni Türkiye Blend’i
Tüm bu gelişmeler, Türkiye’de kahvenin nasıl ideolojik bir araç haline geldiğini açıkça ortaya koydu.
Baristaların ellerinden çıkan her fincan, içindeki algı, gündem ve hatta “çip kreması”yla adeta danışmanlık mesajları veriyor.
Kahve seçimi artık partiler arası bir rekabetin, sosyal medyada popüler bir trendin ötesinde, modern yaşamın ironik bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor.
Her yudum, ülkedeki kutuplaşmanın sıcak bir simgesi; her paylaşım ise toplumsal duruşun, siyasi beyanın bir ifadesi oldu.
Sonuç olarak, kahve ve siyaset arasındaki bu beklenmedik bağlantı, modern Türkiye’nin toplumsal ve politik dinamiklerinin ne kadar iç içe geçtiğini ortaya koyuyor.
Kahve, artık sadece uyanmanın ötesinde, ideolojik bir ritüel ve yeni bir Türkiye blend’i olarak yorumluyorum.
Tavsiyem hazımsızlık yaşayanlara Şanlıurfa'nın Acı kahvesi Mırrayı öneriyorum...
İyi bayramlar, afiyet olsun.
Yorumlar
Kalan Karakter: