İlk çözüm süreci olarak adlandırılan girişimler, defahatle yapılan yanlış bir yöntem uygulanıyor uyarılarına rağmen, tüm uyarılara bilinçli ya da bilinçsizce ‘’kulak tıkanmış’’ olması, girişimleri akamete uğramıştı.
Bir soruna doğru teşhis konulur ve duruma uygun proje hazırlanır ise sonuç alınması mümkün olacaktır.
İlk süreçteki uygulanan yöntem yanlışlığına dikkat çekmek adına bir açıklamada bulunmak gerekir kanaatindeyiz.
Neydi o yanlış yöntem;
Tek yönlü ve içeriden dışarıya yönelik hamleler ışığında soruna çözüm bulunmaya çabalanmıştı ve bu yanlış bir yöntemdi.
Bugün gelinen ve içinde bulunduğumuz 2025 yılındaki son aşamada ise sorunun tüm yönlerini kapsayan, dışarıdan içeriye yönelik sorunları oluşturan ve sorunlardan etkilenmiş olan tüm yatay, dikey ve derinlikteki taraflar ile birlikte ele alınıyor olması, sonuca ulaşılması noktasında ümit vadetmektedir.
Nasıl mı.?
Sadece sorunun muhatapları ile değil, sorundan zarar görmüş veya sorundan fayda sağlayan diğer tüm unsurlarında çözüm sürecine direkt olmasa da dolaylı olarak farklı pazarlık alanlarında konuya muhatap kılınıyor olması, gelecek adına çözümsüz kalması muhtemel açıklarında kapatılarak, tarihin tozlu raflarına kaldırılmasını sağlayacaktır.
Bugünkü uygulamalar, yarının nifak tohumlarını ekmemelidir.!
Böylelikle, gelecekte zarar görülmesi muhtemel ‘’zayıf karın’’ sendromuna sahip olmanın da önüne geçilmiş olunacaktır.
Türkiye’nin dünya ile kurduğu ilişkilerine paralel rakip mücadele konseptinde uygulamaya koyduğu ve kendi akıl yapısının dünya ile entegre olma yolundaki stratejileri ile çözüm süreci olarak adlandırılan uygulamaların birbiri ile örtüştürülmesi zaruriyet arz etmektedir.
Soruna direkt veya dolaylı olarak dahil olmuş, yerel veya global tüm faktörlerin bir şekilde projenin kayıplarına ve getirilerine razı edilerek, kalıcı çözüm yöntemleri geliştirmek ve dahi sonuca ulaştırmak, şimdiden geleceğe nifak tohumlarının ekilmesinin de önünü almış olacaktır.
Cumhur Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın samimi gayretleri ve almış olduğu kararlar doğrultusunda (görevi kötüye kullandığı tespit edilenlerin, kanunlar nezdinde cezalara çarptırılmış olması), Türkiye’nin kendi öz eleştirisi olarak değerlendirebileceğimiz gelişmeleri, eksiğiyle veya fazlasıyla ifade etmektedir.
Peki, PKK’nın da yapması gereken bir özeleştiri yok mudur.?
Konuya direkt veya dolaylı yönden dahil olmuş diğer faktörlerinde birer özeleştiri vermeleri gerçekleşecek midir.?
Hep birlikte meraklı bir beklenti içerisinde olduğumuzu belirtmek isteriz.!
Sürece üçüncü tarafların dahil olamayacağı ifade edilerek görüşmelerin işletiliyor olması, üçüncü taraflarında farklı alanlarda ikna edilmeyeceği anlamını taşımamaktadır.
Dediğimiz gibi, bu aşamada çok katmanlı ve sürekli değişken ilişkiler ağının çözüme kavuşturulması söz konusudur.
Coğrafyanın etrafını bir örümcek ağı gibi sarmış olan bu girift sorunsaldan coğrafya olarak en az zarar ile sıyrılıp kurtulmak kolay değil ama imkansızda değildir.
Yeri gelmişken belirtelim;
İstanbul da basına kapalı olarak gerçekleşen bir toplantıda eski içişleri bakanlarından birisinin yaptığı açıklama çok dikkat çekici gelmişti;
Türkiye’nin İMF ile Stand-by anlaşması yapılması için tüm bakanlar olarak aynı fikirde olmamıza rağmen, Cumhur Başkanı Erdoğan ‘’tek başına anlaşmaya karşı çıkıyordu ve dediğini de hepimize rağmen yaptı’’ demişti.
Bundan dolayı bir konu hakkında karar vermek ve konuyu çözüme kavuşturmak için kesintisiz bir irade gerekir.
Coğrafyanın ihtiyaç duyduğu bu İRADE VE KARARLILIK kimde vardır dersiniz.?
Coğrafyayı sarmış olan bu girift sorunsalın çözüme kavuşturulması yeterli midir derseniz, hayır demek gerekir.
Girift sorunsal çözüme kavuşturulmalı mıdır? EVET.!
Lakin çözüme kavuşturulmasının da ötesinde, bu durumun ticari ilişkileri de ileri seviyeye taşıması olmazsa olmazların arasında görülmek durumundadır.
Türkiye’nin, uluslararası arenada edinmiş olduğu bağlantılar ve kabul görünürlükleri, dünya ile ticari entegrasyonunu tamamlayamamış olan faktörlerin de faydalanması gereken ilişkiler ağıdır.
Kazan kazan stratejisi sayesinde, hem çözüm süreci sonuca ulaştırılmış olacaktır, hem de coğrafyanın Türkiye üzerinden dünya ticareti ile entegrasyonu sağlanmış olacaktır.
Sürçü lisan ettikse of ola…
Saygılarımla.
Ali Türemen / Haber Şanlıurfa
Yorumlar
Kalan Karakter: