Türkler ve Kürtler kendilerini nasıl ve ne şekilde tanımlayarak, birlikte kurmayı planladıkları kendi dünyalarındaki öz kimliklerini tanımlamalıdır.?
Elli yılı aşkın süredir yoğunluklu yaşamak zorunda kaldığımız, tüm yönleri ile hayli üzücü ve can sıkıcı şekilde muhatap kalınan ‘’TERÖR&SALDIRI’’ ya da ‘’SAVUNMA&TERÖRE KARŞI KOYMA’’ vakı-a’larında, irili ufaklı tüm seslerin kendilerini tanımlama ve karşısındaki muhatabına bu tanım ve tanımlamaları tam anlamı ile ulaştıramama sorunlarına hep birlikte tanıklıklar ettik.
Nedense coğrafyamızda kendini tam anlamıyla ifade edememe veya dikkatlice ifade edilse bile anlamamakta diretmek gibi bir sorunsal, tüm çevremizi sarmış durumda maalesef.
Haklı çıkma çalışmaları adına karşılıklı olarak linç etme / ettirme kültürüne alabildiğine alan açan ve yaygınlaştıran anlayış, zihinlerimizi de tam anlamı ile işgal edince, uzlaşı kültürü yok olmak zorunda kalıyor diyebiliriz.
En alt seviyesinden başlayarak, Çatışma seviyesine ulaşan davranışlar silsilesi, aslında farklı kategorilere sahip itiraz etme, hak talep etme veya istekte bulunma biçimleri olduğundan, yok edilen uzlaşı ortamında sorunları daha da içinden çıkılamaz hale getirmektedir.
Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus ‘’KRAL’DAN ÇOK DAHA FAZLA KRALCI OLANLARDIR’’
Kimdir bu kraldan çok daha fazla kralcı olanlar.?
Huzura ve barışa en çok ihtiyaç duyulan günümüz dünyasında, nasıl oluyor da bunca bilgi ve tecrübeye sahipken, huzurun ve barışın halâ coğrafyamızda tesis edilememiş olmasını, her kesimin dönüp kendisine sorması gerekir.
İçinden çıkılmasını çok daha zorlayıcı hale getiren karşılıklı öfke patlamalarının yaşanıyor olması, bizleri daha çok düşündürmesi gereken sosyolojik bir vakı-a olsa gerek, değil mi.?
Geleceğe odaklanmak yerine, geçmişin hesaplarını görmeye (rövanşını almaya) çalışarak bugünü kurma çalışmaları, geleceğe ‘’nefret tohumlarının ekiliyor’’ olmasını kaçınılmaz kılacaktır.
Bir yerde tartışma yaşayan iki taraf varsa, başka konularda geçmişin nefreti ve intikamı ile boğuşan ve dahi bu tartışma ile alakası olmayan diğer tarafların, bu tartışmada ‘’kriptolaşıp’’ her iki tarafın içerisine sızarak rol alıyor almaları, durumu daha da gergin hale getirerek içinden çıkılmaz şekle büründürmektedir.
Gözlerden kaçırılan ‘’PİRİNCİN İÇİNDEKİ BEYAZ TAŞLAR’’ misali gözümüzün önünde durmalarına rağmen, bir türlü görüpte çözemediğimiz sorunlar zincirinin tetikleyicileri, her iki tarafa ‘’KRİPTOLAŞMIŞ’’ şekilde sızmayı başarmış olanlardır diyebiliriz.
KİMLERDİR BU; KÜRTLERDEN VE TÜRKLERDEN İNTİKAM ALMAK İSTEYENLER…???
Daha önceki makalelerimizde vurgusunu yapmaya çalıştığımız, ‘’arınarak saflaşmak’’ yani; öz halinle kendin olarak karşındaki ile muhatap olabilmek, üçüncü tarafların elimine edilmesini sağlayacak yegâne yoldur.
Şimdi sormak gerekir;
Kimlerdir bu Türkler ’in ve Kürtler ’in içine ‘’kripto’’ şekilde sızanlar.? Coğrafyamızı huzur ve barıştan uzaklaştıranlar, bin yıldır gönüllü şekilde ortaklık kurmuş şekilde yaşayan ve iş birliği halinde güvenli bölgelerini oluşturmaya çalışanlardan intikam almak adına, bu değerli ortaklığı bozarak kendilerine alan açmaya çalışanlar.?
Tarih serüveninde kadim töresine bağlı şekilde seyahatini yapan Türk milleti, kriptolarından kurtulma mücadelesinde ciddi yol katederek arınıp saflaşmasını tamamlamak üzeredir.
Eksiğiyle fazlasıyla Kendi öz kimliğini deklare ederek çıkmış olduğu bu yolda, bin yıldır ortak şekilde kendi güvenli bölgesini oluşturmaya gayret ettiği Kürt kardeşinin de kriptolarından kurtulmasını ve arınıp saflaşmasını beklemektedir.
Türk Türkleştikçe, Kürt Kürtleştikçe, bu ortaklık kendi güvenli bölgesini tekrardan kurma şansını yakalamayı tekrardan başarabilir.
Bu ortaklık daha binlerce yıl bu şartlar altında sürüp gidebilir.
Aksi taktirde kör dövüşünü yapmaya devam eder dururuz.
Saygılarımla
Ali Türemen / Haber Şanlıurfa
Yorumlar
Kalan Karakter: