AK Parti kurulduğundan günden itibaren bazı çevreler tarafından ısrarla Amerikancı olmakla itham edildi. Bir diğer itham konusu Avrupa Birliği’ne üyelik ısrarından dolayı, kripto Hıristiyanlık suçlamasıydı.
Ak Parti kurucularının ve yöneticilerinin farklı etnik kökenlerden geldikleri iftiraları havalarda uçuşmuştu. Ancak Ak Parti iktidarının dış politikasına bakıldığında ABD ve AB ülkeleri ile birebir örtüşen bir uygulaması yok.
Hatta siyasi uzmanlar, Türkiye’de 18 aylık seçim sürecine girildiği göz önünde bulundurulduğunda, Ak Parti’nin Amerika’ya tavır alarak muhafazakâr seçmen tabanına hitap etmeyi amaçladığını düşünüyor.
Paralel yapının 17 Aralık darbe girişiminden sonra, giderek derinleşen ve dışarıda yolsuzluk skandalı olarak süreç, Türkiye’nin Amerika’yla olan ilişkilerini de gerginleştirdi.
Çünkü Türk hükümeti, yolsuzluk soruşturmasının uluslararası bir komplo olduğunu, işin içinde Washington’un da parmağının bulunduğunu bizzat Başbakanın ağzından seslendirmişti.
Amerika’nın Sesi’ne göre iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi yanlısı medya, Amerika’nın Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone’yi hedef gösteriyor ve büyükelçinin sınır dışı edilmesini bile talep etmişti.
Şimdi sıra ABD’ye gelmiş olmalı ki; ABD cephesinden AK Parti’nin anti amerikancı söylemine karşı, Amerika’nın eski Ankara büyükelçileri Eric Edelman ve Morton Abramowitz’in ortak kaleme aldığı bir yazı, Türkiye’deki son olaylardan dolayı dış güçleri suçlayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a karşı Washington’un tavrını daha açık belli etmesi gerektiğini vurguluyor.
Partilerüstü Politikalar Merkezi’nin dış politika direktörü Blair Misztal’la ortak yazılan ve Washington Post gazetesinde yayınlanan yazıda “Son on yılda neler başarırsa başarsın Başbakan Erdoğan ülkesinin hızla yükselen demokrasisine zarar veriyor.
‘Amerika’nın kısa vadeli çıkarları etkilenecek’ diye sessiz kalmak da Türkiye’nin uzun vadeli istikrarına zarar veriyor” deniyor.
Başbakan Erdoğan’ın Türkiye’nin demokrasisine “büyük zarar verdiğini” savunan ABD’nin eski Ankara büyükelçileri, “Amerika, Erdoğan’ın aşırıya kaçan davranışları ve demagojisinin, Türkiye’nin siyasi kurumları ve değerleri açısından yıkıcı olduğunu ve Türk-Amerikan ilişkilerine zarar verdiğini hatırlatmalı” diyor.
Geçtiğimiz hafta, Başbakan Erdoğan’ın Brüksel ziyareti sırasında, merkezi Washington’da bulunan Özgürlük Evi (Freedom House) kuruluşu, yeni raporunu yayımladı.
Freedom House yeni raporunda, Türkiye dâhil bütün ülkelerde geçen yıl özgürlüklerin gerilediği uyarısını gündeme taşıdı. Rapora göre Türkiye, ‘kısmen özgür’ ülkeler arasında.
Türkiye’nin listedeki ‘kısmen özgür’ ülkeler arasındaki yeri, geçen yılki raporda da aynıydı.
Raporda Türkiye’nin ‘kısmen özgür’ sayılmasında hükümetin Gezi Parkı olayları sırasında protestocuları sert bir biçimde bastırmasının ve Adalet ve Kalkınma Partisi’nin özel sektöre, kendi politikaları çizgisinde yer alması için baskı yapmasının büyük rol oynadığı belirtiliyor.
Raporun yazarı Arch Puddington, hükümetlerin özgürlükleri kısıtlamak için şiddet dışında başka yöntemlere de başvurabildiğini, Türkiye ve Ukrayna gibi ülkelerin, demokratik seçimlerle işbaşına gelen hükümetlere sahip olmasına rağmen, sonradan bu hükümetlerin gittikçe daha antidemokratik yöntemleri benimsediğine dikkati çekmişti.
Raporun Başbakan Erdoğan’ın Brüksel temasları sırasında açıklanması ve medyada paylaşılması, son günlerde Türkiye’de popüler bir sözü hatırlatıyor; ‘zamanlaması manidar’.
ABD ile yaşanan anlaşmazlık sadece siyasi alanda değil. Türk lirası dolar karşısında geçtiğimiz hafta %4,3 kaybederek bankalar arası piyasada en düşük 2,33’e kadar geriledi.
Ekonomi gündemine damgasını vuran olay ise Merkez Bankası’nın 3 milyar dolar civarında bir arzla piyasaya müdahale etmesi oldu.
Merkez Bankası’nın bu hareketi Türk Lirası’nın dolar karşısındaki düşüşünü durdurmayı amaçlıyordu ancak liranın gerilemesini engelleyemedi.
Dövizin yükselmesinden en çok etkilenenlerin arasında ithalat yapan firmalar da var.
Türkiye’de üretilen malların üretimi için gerekli hammadde ithalatının yanı sıra, doğrudan ithal edilen ürünler de söz konusu. Bazı ekonomi uzmanları TL’nin düşüşünü kriz sinyali şeklinde algıladı.
Bu algının uluslararası güç odaklarına dayanması söz konusu.
İngiltere’de yayımlanan Economist dergisinin, Başbakan Erdoğan’ın hâlâ büyük bir halk desteğine sahip olmasına rağmen özellikle ekonomideki olumsuz gelişmeler nedeniyle konumunun tehdit altında olduğunu yazması, bu açıdan bakıldığında dikkat çekici.
TUSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz TUSİAD’ın 44. Genel kurul zirvesinde yaptığı konuşmada, Türkiye’de siyasi krizi ve bu krizin para ve sermaye piyasaları üzerindeki olumsuz etkileri eleştirdi ve siyasi krizin üstesinden gelmenin yolu baskı ve dehşet yaratmak değil, hukuk ve yasalara başvurmak olduğunu belirtti.
Başbakan Erdoğan TUSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz’ın son açıklamasına sert tepki gösterdi ve derneği ihanetle suçladı.
Çünkü ananas trafiğinde ismi geçen iş adamları TUSİAD üyesi. Ak Parti hükümetinin sadece ABD ile değil AB ülkeleri ile de arasının iyi olmadığı anlaşılıyor.
Rusya’nın Sesi; Başbakan Erdoğan’ın Brüksel temaslarından yola çıkarak bu durumu, ‘Türkiye ve AB arasında uzlaşma sağlanamadı’ başlığı ile haberleştirmiş. Rusya’nın Sesi’ne göre; Erdoğan’ın Brüksel’e yaptığı ziyaret sonrasında Türkiye’nin AB üyeliğine ilişkin görüşmelerin yenilenme tarihi açıklanmadı ve her şey eskisi gibi yerli yerinde kaldı.
Yaşanmakta olan siyasi krizden çıkış noktasında ise AB ‘‘yumuşak diplomasi’’ yerine, Türkiye üzerinde baskı kurmaya devam ediyor.
Rus siyaset bilimci Stanislav Tarasov’un değerlendirmesine göre, Erdoğan kendisine Brüksel’de verilen demokrasi dersini ironi ile kabul etmektedir.
Brüksel’in çifte standartlarına, Ankara aynı şekilde karşılık vermektedir. Ankara ile Brüksel arasındaki görüşmelerin tarihi bizlere göstermektedir ki,
Türkiye ancak ve ancak AB üyeliği şansını gerçekten gördüğü anda reformları uygulamaya koyacaktır.
Rusların bu tip durumları özetleyen güzel bir atasözü var: ‘‘Nasıl bağırırsan, öyle yankı yapar’’.
Görüldüğü gibi Türkiye, kendi ekseninde kendi yörüngesinde ve kendi söylemiyle, kendi öncelikleri ile yoluna devam ediyor.
Yaşanan siyasi ve ekonomik krizlerin perde arkasında uluslar arası komplolar mevcut. Amaçları Türkiye’yi İslam dünyasının gözü önünde, küresel kraliyetçilere diz çöktürmek.
Yüce Rabbimiz, dinimizi, milletimizi, ümmetimizi, vatanımızı kasteden hain yapılara ve odaklara fırsat vermesin.
Yöneticilerimize feraset bağışlasın.
Hayırlı ve hak uğraşlarında Yüce Rabbimiz maddi ve manevi yardımlarını esirgemesin. Amin…
Ömür Çelikdönmez