Ömür Çelikdönmez
Amerika’nın istihbarat yöntemleri delik deşik deşifre. Haber toplamakta istihdam ettiği çift yönlü casusları birer birer yakayı ele veriyor. Müttefik ülkelerde Amerikan istihbaratına yakın istihbarat şefleri görevde değil. Geçtiğimiz aylarda Suudi Arabistan istihbarat patronu Prens Bender Bin Sultan, görevinden azledilmişti. Washington’da yirmi yılı aşkın süre üstlendiği Suudi Arabistan büyükelçiliği görevi sırasında kurduğu üst düzey bağlantıları ile tanınan Prens Bender, 1980’den bu yana tüm Amerikan başkanlarına yakın konumdaydı. Hatta baba ve oğul Bush ile ilişkileri öyle yakındı ki, adeta ailenin parçası olarak görülüyor, bu çevrede açık açık “Bender Bush” diye biliniyordu. Buna rağmen Suudi Kralı İngilizlerin telkiniyle Prens Bender Bin Sultan’ı istihbaratın başından almaktan bir dakika dahi tereddüt etmedi.
ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’un Askeri İstihbarat Dairesi Başkanı Korgeneral Mike Flynn ve yardımcısı David Shedd, halen yürütmekte oldukları görevlerini bu yılın sonuna kadar bırakıyor. Pentagon Resmi Sözcüsü Koramiral John Kirby, yaptığı açıklamada, Flynn ve yardımcısı Shedd’in söz konusu istifa kararı ile ilgili olarak Askeri İstihbarat Dairesi personellerini bizzat bilgilendirdiklerini kaydetti. Resmi Sözcü, Flynn ve yardımcısı Shedd’in hangi sebeple bu kararı aldıkları konusunda ise herhangi bir bilgi vermekten kaçındı.
Washington Post gazetesinin geçtiği haberde ise ikilinin kurum içinde uyguladıkları yönetim stilinin çalışma ekibi arasında ciddi rahatsızlık uyandırması sonucu söz konusu istifa kararını aldıklarına vurgu yapıldı. Tam zamanında ve yerinde bir tasarruf olduğunu söylemeye gerek yok. Çünkü Amerikan istihbaratı kevgire dönmüş durumda. Türkçe deyimle Amerikalılar kalburla su taşımaya çalışıyorlar. Kalburu ilk fark ettiklerinde atı alan çoktan kılıcı kuşanmıştı.
ABD Ulusal Güvenlik Ajansı NSA’nın, küresel casusluk programının ölçeği eski istihbarat çalışanı Edward Snowden tarafından geçen yıl sızdırılan belgelerde ortaya çıktığında sadece Amerikalılar değil tüm dünya şok yaşadı. NSA’nın eski istihbarat çalışanı Edward Snowden tarafından sızdırılan bilgiye göre, ABD Ulusal Güvenlik Ajansı NSA’nın takip ettiklerinden yüzde 90’nın sıradan internet kullanıcılarıydı.
Snowden, NSA’in gizli telefon dinleme faaliyetleriyle ilgili bilgileri Guardian ve Washington Post gazeteleriyle paylaştıktan sonra önce Hong Kong’a kaçmış, oradan da Rusya’ya sığınmıştı. Edward Snowden’ın sızdırdığı belgeler, Amerikan istihbarat örgütlerinin Prizma adı verilen bir program çerçevesinde dokuz internet şirketinin veri tabanlarına girdiğini ve internet üzerinden gönderilen tüm postaları, yapılan sohbetleri, internet telefonu aracılığıyla yapılan görüşmeleri, görüşmeyi yapan kişilerin isimlerini, bulundukları yeri ve diğer ayrıntıları izlediğini ortaya çıkarmıştı.
Amerikan istihbaratının mağdurları belli olmaya başladığında ikinci bir şok dalgası yaşandı. Amerika’nın NATO müttefiklerinden Almanya, Amerikan istihbaratının derin denetimi altındaydı ve ülke liderlerinin her görüşmesi kayıt altına alıyordu. Türkiye’nin de bu denetim den uzak kalmadığı başbakanın ofis dinlemelerinin bizzat başbakan tarafından kamuoyuyla paylaşılması sürecinde öğrenildi. Ancak Türk yetkililer direkt Amerika’yı hedef almaktansa Amerika’da yaşayan bir cemaat lideri üzerinden Pensilvanya vurgusu ile üstü örtülü, kendilerini dinleyen güç odağını bildiklerini ima ettiler. Paralel yapı ifadesinden bazen direkt şekilde cemaat bazen de Türk yetkilileri dinleyen ve faaliyetlerini kontrol altında tutmaya çalışan Amerikan istihbaratı kast edildi.
Almanya ise Amerika’nın Avrupa politikalarından zaten uzun bir süredir rahatsızdı. Bir de buna üstüne dinlemeler eklenenince ilişkiler iyice zıvanadan çıktı ve Amerika’yı açıkça itham etmekten çekinmedi. Hatırlayacak olursak, 1 Temmuz 2013’te Amerikan istihbaratının ölçüsüz hareketlerinin açığa çıkması, dost ve müttefik Almanya ile ABD’yi birbirine düşürdü.-23 Ekim 2013’te Almanya Başbakanı Angela Merkel, cep telefonunun ABD tarafından dinlenmiş olabileceği şüphesi üzerine ABD Başkanı Barack Obama’yı telefonla aradı. 24 Ekim 2013’te Almanya Başbakanı Angela Merkel, ABD’nin telefonlarını dinlediği iddialarına gönderme yaparak dostların birbiri hakkında casusluk yapmasının kabul edilemez olduğunu söyledi.- 27 Ekim 2013’te Der Spiegel dergisinin haberine göre Amerika Birleşik Devletleri’nin Almanya Başbakanı Angela Merkel’in cep telefonunu 2002’den beri dinlediği öne sürüldü.
Daha ilginç olan İngiltere’de yaşanmıştı. 21 Kasım 2013’te İngiltere’nin Guardian gazetesi ve özel televizyon kanalı Channel 4’un ortaklaşa yürüttüğü araştırmada, Londra hükümetinin Amerikan istihbaratına İngiliz vatandaşlarının telefon, e-posta ve internet iletişimini izleme yetkisi verdiği iddia edildi. 25 Kasım 2013’te Hollanda gazetesi NRC’nin aktardığına göre, ABD Ulusal Güvenlik Kurumu (NSA) kötü amaçlı yazılımlar sayesinde 50 bine yakın internet ağına sızdığı ortaya çıktı. Bu gelişmeler üzerine 17 Ocak 2014’te Obama: Müttefik liderlerin telefonlarını dinlemeyeceğiz açıklaması yapmak zorunda kaldı. Alman kamuoyunda Amerikan karşıtı dalganın yükselmesi üzerine, Alman Federal Başsavcılığı, Başbakan Merkel’in telefonunun Amerikan istihbaratı tarafından dinlenmesi ile ilgili olarak soruşturma başlattı. Hatta Snowden’ın ifadesinin alınması da gündeme taşıdı.
NSA skandalıyla ilgili olarak yansıyan son haberlerde, dünyanın dört bir yanından günde 200 milyon cep telefonu mesajının ABD tarafından izlenip saklandığı bildiriliyor. İngiliz Guardian gazetesi ve Channel 4 televizyonu, Rusya’ya iltica eden eski CIA ajanı Edward Snowden’ın sızdırdığı bilgilere dayandırdıkları haberde, ABD Ulusal Güvenlik Ajansı NSA’nın NSA’in cep telefonu mesajlarından elde ettiği verilere İngiliz casusların da ulaştığını aktardılar. Anlaşılan dünyayı dinleme ve fişleme operasyonunda Amerika yalnız değildi, İngiltere de Amerika’ya hem çanak tutuyor hem de yardakçılık yapıyordu.
ABD ve İngiltere’nin istihbarat goygoyculuğunun sonunu hazırlayan, Rusya’nın karşı istihbarat operasyonları. ABD’nin elektronik istihbarat teknolojisine karşı Rusların insan merkezli istihbarat yöntemi çatıştığında, ilk raundu Rusların kazanmış gibi. Nitekim Almanya’da yaşanan son olay, Rusların Amerikan istihbaratına çalışan ajanı deşifre etmesi ve Alman gizli servisi BND’ye haber vermesiyle patladı. The Independent gazetesi, Alman istihbaratındaki kaynağa dayandırdığı haberinde, BND bilgisayarlarından indirdiği en az 300 gizli belgeyi ABD’ye sattığı tahmin edilen ajanın, tutuklanmadan üç hafta önce Rusya’nın Almanya Büyükelçiliği’ne e-posta göndererek hizmetlerini teklif ettiğini belirtti. E-posta, Almanya’nın karşı istihbarat ajanları tarafından ele geçirildi. Alman ajan, Rus istihbaratı ile de temas kurmaya çalışınca tutuklandı. Almanlar böyle dese de gerçek o ki Amerika’ya çalışan Alman casusu, Ruslar yakalattı
31 yaşındaki (BND) çalışanı, Almanya’daki Federal Meclis NSA Araştırma Komisyonu’ndan ABD’ye casusluk ve köstebeklik yaptığı iddiasıyla çarşamba günü yakalanarak tutuklandı. Alman istihbaratı BND’ye mensup muhbirin, Almanya’daki özellikle Başbakan Merkel’in NSA tarafından dinlenmesini araştıran komisyondaki gizli görüşmeleri ve belgeleri NSA’ya sızdırdığı anlaşıldı. Alman hükümeti, ABD büyükelçisinden açıklama istendi. Bununla da yetinilmedi, Almanya’daki çifte ajan skandalı üzerine ABD büyükelçisi, Alman Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldı.
Almanya ve ABD ilişkileri açısından İkinci Dünya Savaşı sonrası en büyük istihbarat skandalı olarak nitelendirilen 31 yaşındaki (BND) çalışanının yakalanması, bardağı taşıran son damlaydı ve kriz fırsata dönüştürülerek, Alman istihbaratının Amerikan istihbaratı ile işbirliği şimdilik asgari düzeye indirildi. Ukrayna krizinde Amerikalılar Almanlardan istedikleri tavizi koparamadılar, bekledikleri desteği alamadılar. Almanların incinen ulus onurunu Alman politikacılar, Amerikan politikalarına ters uluslararası ilişkilerle tamir etmeye çalışıyor. Almanya Başbakanı Angela Merkel’in, 7. kez Çin’e gitmesi ve ekonomi ağırlıklı 3 günlük resmi Çin ziyareti de bu çerçeve de yorumlanabilir. Asya-Pasifik bölgesinde Çin, Almanya’nın en büyük ticaret ortağı konumunda; Almanya ise Çin’in Avrupa’daki en büyük ticaret ortağı konumunda bulunuyor.
Amerikan istihbaratının II. Dünya savaşı sonrasında Alman gizli servisinin ana omurgası üzerinde monte edildiği biliniyor. Amerikan istihbaratının bir de İngiliz politikalarından hoşnut olmayan İrlanda damarı mevcut. Rusların da zaman zaman CIA ve diğer Amerikan istihbarat servislerine nüfuz edebildiği malûm. Çok renkli, çok dilli, çok dinli Amerikan istihbarat ağının çöküşüne tanık olmak insanı heyecanlandırıyor. Tartışmasız söylenebilir ki Dünya istihbaratının yeni patronu Ruslar. Bir de neyi merak ediyorum biliyor musunuz? Acaba Türk istihbarat birimleri içinde Amerikalıların devşirdikleri çift yönlü casuslar var mı? Onların da yakın sürede açığa çıkarılıp tasfiye edildiğini duyacak mıyız? Yoksa paralel yapıdan kast edilen Amerikalılara çalışan istihbarat görevlileri mi?
Twitter:@oc320c39
[email protected]
Bunu beğen:Beğen Yükleniyor...