Yüzbinlerce insanın ölmesine milyonlarcasının sürülmesine yol açan 1. ve II. Dünya Savaşları Avrupa uygarlığının hazımsızlığı ve sömürgeci düşüncelerinden kaynaklandı. Sözde insan haklarının beşiği Avrupa’da gelişen ve kendi ırklarından başka üstün ırk tanımayan İtalyan Faşizmi ve Alman Nazizminin en temel karakteristiği antisemitik olmasıydı. Sonuçta sayıları dokuz milyonu bulunan Avrupalı Yahudilerin üçte ikisi öldürüldü. Bir milyon üzerinde Yahudi çocuk, iki milyon Yahudi kadın ve üç milyon Yahudi erkek Holokost ta can verdi. Almanya ve Almanların işgal ettiği ülkelerdeki toplama kampları, Yahudi ve diğer kurbanları; toplamak, hapsetmek ve öldürmek için kullanıldı.
Adolf Hitler’in yönettiği Nazi Almanya’sında, işgal edilen ülkelerdeki altı milyon Yahudi sistemli bir şekilde yok edildi. Nazi iktidarının soykırım politikası, sadece Yahudileri hedef almadı. Almanlar başta Yahudiler olmak üzere Çingeneler, eşcinseller, Polonyalılar, Özürlüler, Musevi Hazar Türkleri, Komünistler, Yehova Şahitleri, akıl hastaları, Rus ve diğer Slav aydınları, Rus savaş esirleri, bazı Katolik ve Protestan din adamları, sendikacılar, bazı Afrikalılar ve tüm Üçüncü Reich karşıtı siyasi görüşlüler katliamdan kurtulamadı. Nazi iktidarında zirve yapan Yahudi nefretinin nedeni Alman ırkının üstün ırk olduğuna inanan Nazilerin öldürdükleri kurbanları “yaşamaya hakkı olmayan alt-sınıf ırklar” olarak görmeleriydi. Öldürmekle kalmadılar, aralarında Afrika kökenli Almanların da bulunduğu binlerce kişiyi zorla kısırlaştırdılar.
II. Dünya Savaşı sonrasında Soykırım ya da Jenosit ve Holokostla yüzleşen Avrupa sözde kendisini yeniden dizayn etti. Ancak Avrupa Birliği değer kriterlerinin arka planında veya Avrupa toplumlarının kolektif bilinçaltında yabancı düşmanlığını ön plana çıkaran etkenlerin aslında antisemitik bilgi kirlenmesinden beslendiği görülüyor. Her ne kadar bu kavram genelde Yahudileri kapsar gibi ele alınsa da Arap ve İslam düşmanlığını da kapsadığı bir gerçek. Avrupa Birliğinin Mülteci sorununa bakışı bunun ispatı. Bu düşmanlığı perdelemek için İslamofobi kavramı kullanılıyor. 11 Eylül saldırıyla gündem gelen ve popülerleşen bu kavram, Müslümanların Hristiyanlara yönelik tehditlerinin yol açtığı bir zemine oturtuluyor.
Belki Cihat akımlarının ABD ve Avrupa’daki eylemlerinin antisemitizm ve İslamofobi’yi masum gösterdiği düşünülebilir. Ancak gerek I. ve II. Dünya savaşlarında gerekse günümüzde Yahudilerin Avrupa’da Hıristiyan toplumuna yönelik hangi eylemlerin bu tür bir düşmanlığı kışkırttığı da bir muamma. Müslüman kökenli eylemciler üzerinden Avrupa’daki Yahudi toplumuna yönelik gerçekleştirilen terörün arka planında hiç şüpheniz olmasın ki Avrupa ülkeleri gizli servislerinin parmağı var! Avrupa’nın farklı ülkelerinde Yahudileri hedef alan terör eylemleri, Avrupa uygarlığının temelindeki üstün ırk Master Race/ die Harrenrasse/aryan kabullenişin somut yansımasından başka bir şey değil.
Kasım 2013 te Avrupa Birliği Temel Haklar ajansı yaptığı bir araştırmada Avrupa Yahudilerinin %29 unun kendilerini emin hissetmeyip göç etmeyi düşündüklerini belirtiyor. Avrupa’nın genelinde “AB ülkelerinin tüm çabalarına rağmen Yahudilere yapılan hakaret, ayrımcılık ve şiddet olayları azalmıyor” deniliyor. Araştırmaya katılanların üçte ikisi antisemitizmin tüm ülkelerde bir sorun olduğunu düşünüyorlar. Araştırmaya katılanların %76sı son beş senede antisemitizmin özellikle Fransa Belçika ve Macaristan’da arttığı görüşünde. İtalyan Komünist parti lideri Ferreo’nun bile Neo Nazi demeçler veriyor olması artan Yahudi düşmanlığının göstergesi.
Ancak günümüzde Avrupa’da hızla tırmanan Yahudi düşmanlığının en önemli etkeni, İsrail’in Filistin ve Gazze’de uyguladığı baskı ve işkenceler. Gazze olaylarının etkisiyle Yahudi düşmanlığı tüm Avrupa’da son yıllarda görülmemiş düzeyde. Bu nedenle en şiddetli olaylar Fransa’da yaşanıyor. İngiltere’de Community Security Trust CST adlı bir örgüt antisemit olayların “genelde yaşananın iki misli”, 100 olay civarında olduğunu saptadı. Araştırma sonrası Community Security Trust; Yahudi kurumların güvenliklerini arttırmaları konusunda uyarıda bulundu.
Avrupalı ve bilhassa Fransız Yahudiler için yaşanan şiddet olayları sürpriz sayılmaz. Holokosttan sonra Amiens’den Atina’ya dünyanın en eski nefreti yeniden gündemde. Birçok Yahudi’nin İsrail politikalarına karşı çıkması ve Filistin devletini desteklemesine karşın, Avrupa toplumlarında Yahudilere yönelik aleni nefret gösterilerinin gerekçesi; İsrail’in Filistin’de uyguladığı şiddet. Geçtiğimiz yıllarda Avrupa Parlamentosuna yapılan seçimlerde Fransa, Yunanistan, Macaristan ve Almanya aşırı sağ partileri güçlendi. Örneğin Fransa’daki Front National bu seçimleri kazanan parti oldu. Macaristan’ın özellikle fakir kuzey ve doğusunda Jobbik, iktidar partisinin en büyük rakibi. Jobbik Avrupa seçimlerinde %14.7 oy aldı.
Özellikle Fransa ve Belçika’da Yahudilerin terör olaylarının kurbanı seçilmesi rastlantı değil. Bugün Belçika’da 42,000 civarında Yahudi yaşıyor. 20,000 kişilik nüfusuyla Anvers Yahudi cemaati, Avrupa’nın en büyük Yahudi cemaatlerinden biri. Anadili Yidiş (Avrupa, Amerika ve Asya’da 3.5 milyondan fazla Aşkenaz Yahudisi tarafından konuşulan, Cermen kökenli dil) olan dünyadaki ender cemaatlerden. Anvers Yahudi çocuklarının %95’i Yahudi eğitimi alıyor. Ülkede 5 Yahudi gazetesi, 30’u Anvers’te olmak üzere toplam 45 aktif sinagog mevcut. Avrupa Yahudileri özellikle Belçika Yahudi cemaati, güvenliklerinin sağlanamamasından endişeli.
Brüksel’deki metro ve havaalanı saldırılarının ortaya çıkardığı güvenlik açıklarının Belçika basınında yayınlanması sonrası, ülkenin en önemli Yahudi din adamlarından dindar Yahudi cemaati Shomre Hadas’ın başkanı Rav Menachem Hadad, Belçikalı yetkililerin anti-terör konusunda bilgisiz olduklarını belirtti. Brüksel’de 2014 yılında dört Yahudi’nin öldürüldüğü Belçika Yahudi Müzesi saldırısı sonrasında bile askerlerin sinagog önünde aylarca boş silahla nöbet tuttuğunu, Brüksel havaalanı saldırısını yapan, Türkiye’den sınır dışı edilen terörist hakkında zamanında hiçbir takip yapılmadığını söyledi.
Saldırılar sonrası İsrail İçişleri Bakanı Israel Katz’ın Knesset’te yaptığı konuşmada, “Belçikalılar çikolata yiyerek, güzel hayatlarına devam ederek, dünyanın en liberal, demokrat kişileri gibi görünmeye devam edeceklerse, yanlarında yaşayan bazılarının terör planlarını fark etmeyi başaramayacaklardır” şeklinde konuşmuştu. İsrailli bakanın sözleri Belçika’da büyük eleştiri aldı. Basında çıkan tepkide sözler diplomasi dışı ve sorumsuz olarak nitelendirildi. Görülen o ki Avrupa’daki her şey Erich Maria Remarque’nın yazdığı, savaşın korkunçluğunu ve anlamsızlığını ele alan bir romanındaki gibi Im Westen nichts Neues- Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok.
Ömür Çelikdönmez
Twitter:@oc32oc39
[email protected]
Bunu beğen:Beğen Yükleniyor...