Lisede okurken bazı muzip arkadaşlar sözde bilgi sınamak amacıyla bilmece gibi tarihi sualler sorardı.
Bu suallerden biri de, Fatih Sultan Mehmet Han patates yedi mi yemedi mi şeklindeydi?
Suale muhatap olan ne diyeceğini şaşırır, genellikle yedi diye cevap verirdi. İşte o zaman dananın kuyruğu kopar, kuyuya taş atmaya meraklı muzip arkadaşlar, cezbeye tutulmuş Cavlaki dervişler misali ateşli bir cerbezeye dalar, patatesin tütünle birlikte Amerika kıtasından dünyaya yayıldığını, Amerika’nın 1492’de keşfedildiğini oysa Fatih Sultan Mehmet Han’ın 3 Mayıs 1481’de vefat ettiğini söylerlerdi.
Böylelikle Fatih’in patates yemediğini öğrenmiş olurduk. Başbakan Erdoğan’ın son Avrupa çıkartmasına bakınca bu lise hatırası gözümde canlanıverdi. Başbakanın sağlığına dikkat eden biri olarak sebze ağırlıklı beslendiği biliniyor. Bu nedenle belki de Brüksel Lahanası menüsünde yer alabilir.
Ama kendisinin Karadenizli müktesebatı söz konusu olduğundan Bürüksel Lahanası değil Karadeniz’in karalahanasına müptela olabileceği daha büyük bir ihtimal. Başbakanın Brüksel gezisi de bu tartışmaya ışık tutabilecek nitelikte.
İşin şaka boyutu bir kenara, Brüksel de on binlerce Türkiye vatandaşının Başbakanı nümayişle karşılaması Avrupa tarihinde görüldük bir olay değil. Onların da tercihi Brüksel Lahanası değil Karadeniz’in karalahanası.
Başbakan sadece Türkiye’de değil, Türkiye vatandaşlarının değil, Ortadoğu ülkelerinin ekseriyetinde, sevilen sayılan, adeta göz bebeği ihtimamı gösterilen bir dünya lideri.
Lübnan’da, Libya’da Mısır’da ve son olarak Avrupa’nın göbeğinde binlerce insanın sevgi tezahüratı ile uğruna gösteri yaptıkları bir başbakan.
One Minute çıkışında değil Türkiye, bütün İslam âleminde yüzbinlerce insan, ellerinde Türk bayrakları ve Başbakan Erdoğan posterleri ile meydanları doldurdu. Binlerce yeni doğan çocuğa Erdoğan ismi verildi.
Başbakanın bu özelliği sadece şahsını değil aynı anda Türkiye’nin de yıldızını parlatıyor. Bin bir gece masallarından Türkiye’yi tanımak isteyen oryantalistler deyim yerindeyse apışıp kalıyor.
Çünkü Türkiye, lideriyle ezber bozuyor. Bu nedenle olsa gerek bazı Türkiye düşmanları kalkıp, Türkiye’deki gelişmelerin endişe verici olduğunu ve Batılı ülkelerde Türkiye ile ilgili endişelerin arttığını söylemeye başlıyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Brüksel ziyareti ve Avrupa Birliği liderleriyle temasları, Alman basınında geniş yer tutuyor. Başbakan Erdoğan Brüksel’de Avrupa Parlamentosunda, Suriye’de yaşanan insanlık dramına dikkat çekti.
Dünyanın gündemine bomba gibi tutan işkence fotoğraflarından söz etti.
Türkiye’de paralel yapının darbe teşebbüsünü anlattı.
Avrupa Birliği kriterlerinin tek taraflı ele alınmaması gerektiğinin altını çizdi. Onun bu coşkusu, bu dirayeti Avrupalı liderleri şok etti. Karşılarında 17 Aralık darbe teşebbüsünün hırpaladığı, ezik büzük, çökmüş bir Türkiye Başbakanı görmeyi hayal edenler avuçlarını yaladı.
Açıklanması Başbakan Erdoğan’ın Avrupa çıkartmasına denk düşürülen, İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (Human Rights Watch-HRW) 2013 yılı raporunda Suriye ve Rusya’nın yanısıra ABD ve Türkiye’yi insan hakları alanında eleştirildi. Berlin’de bir basın toplantısı kapsamında tanıtılan ve 90’ı aşkın ülkede insan haklarıyla ilgili gelişmeleri değerlendiren raporda, 2002 yılından bu yana iktidarda olan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin muhalif gruplara ve medyaya karşı giderek artan oranda hoşgörüsüz davrandığı belirtiliyor ve buna örnek olarak Mayıs ve Haziran aylarında Gezi Parkı protestolarına yönelik polis şiddeti ve orantısız güç kullanımı gösteriliyor.
Özellikle Almanlar Başbakanın Brüksel ziyaretinden rahatsız olmuş görünüyor.
Bir milyonun üzerinde Türk’ün yaşadığı Almanya, başbakanın Avrupa’da saygın görünmesini kabul edemiyor.
Suriye’ye kimyasal silah satanlar, Ukrayna’da on binlerce insanı kışkırtarak sokağa dökenler, Hamburg’da hamburger yutmuş kart domuz sendromu yaşayanlar, insan hakları emperyalizminden medet umuyor.