İşgal edilen ve zulme uğrayan Müslümanlara yardım için cihad hareketlerine ümmet bilinciyle katılımlar, II. Dünya Savaşına kadar uzanıyor.
Boşnak Müslümanların Kudüs savaşına iştirakle Filistinli Müslümanlara destek verdikleri biliniyor.
Mısır’da Müslüman Kardeşler teşkilatının Filistin cephesine gönüllü sevkıyatında bulunduğu bu örgütün tarihini okuyan birçoğumuzun malumu. O yıllarda Türkiye’den bir ismin, sözde sağlık sorunları gerekçe gösterilerek 1946’da emekliye sevk edilen Yüzbaşı Ziya Uygur’un da Mısır’a giderek İhvan’ın oluşturduğu gönüllülerle İngiliz ve İsraillilere karşı savaştığı, daha yeni yeni ortaya çıkıyor.
Sovyet Rusya’nın Afganistan’ı işgaliyle birlikte Burhanettin Rabbani, Gülbettin Hikmetyar gibi isimlerin başını çektiği direniş hareketlerine destek vermek için İslam ülkelerinden gönüllüler cephelere doluştu.
1980 darbesinde Türkiye’den ayrılmak zorunda kalan Akıncılar derneğinden birçok isim yıllarca Afganistan’da ikamet ettiler, cephelerde savaştılar, Türkiye’den birçok gencin Afgan cihadına katılmasına hatta şehit düşmelerine vesile oldular.
Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesinin Ermenistan tarafından işgaline karşı özellikle Ülkücü kesimden savaşmaya gidenler olduğu gibi, Bosna Hersek’te Sırp ve Hırvat zulmüne karşı Boşnak ve Arnavut Müslümanlara destek amacıyla cihad gayesiyle Türkiye’den katılımlar yaşandı. Çeçen direnişinde de Türkiyeli Müslümanlar üzerlerine düşenleri fazlasıyla yaptılar.
Maddi ve manevi her türlü desteği verdiler.
Hatta hızını alamayıp Sudan ve Somali’de İslamcı örgütlerin cephelerine koşanlar oldu.
Irak işgal edilince dünyanın dört bir yanından gelen İslamcı örgütlerin talimli mücahitleri, Haçlı ordusuna karşı kahramanca savaştı. Ülkücülerden de Musul ve Kerkük’te, Telafer’de, savaşanların sayısı hayli çoktu.
Günümüzde ise dünyanın dört bir tarafına dağılan ve emperyalistlerin korkulu rüyasına dönüşen bu yetişmiş talimli mücahitlerin imhası için Batılı istihbarat örgütleri ile Suriye yönetimi arasında, mutabakat görüşmeleri yapılıyor.
Suriye’deki iç savaş, dünyanın dört bir tarafından gelen İslamcı militanların imha edilmesinde tarihi bir fırsat görülüyor. İran ve Suudi Arabistan gibi İslam ülkelerinin de bu kumpasa alet olmaları ne üzücü! Bu bağlamda, Suriye Dışişleri Bakan yardımcısı Faysal Mikdad, BBC’ye yaptığı açıklamada; Batılı istihbarat kuruluşlarının, radikal İslamcı gruplarla mücadele görüşmeleri için Şam’ı ziyaret ettiklerini belirtti. Suriye Dışişleri Bakan yardımcısı Mikdad, BBC’ye verdiği mülakatta Batılı hükümetlerin “sonunda Devlet Başkanı Esad’ın liderliğinden başka bir alternatif olmadığını anladıklarını da” kaydetti.
BBC muhabiri Lyse Doucet bilgi sahibi kaynakların, Batılı ve aralarında Suriye Ulusal Güvenlik biriminin başındaki isim Ali Memlük’ün de bulunduğu Suriyeli istihbarat yetkilileri arasındaki görüşmeleri doğruladığını aktardı.
Avrupa’dan gelen yabancı İslamcı savaşçıların sayısının artmasının ortak endişe olduğunu belirten Doucet, yine de Batı’nın Suriye’deki iç savaşın sorumlusu olan bir rejimle ortak amaçları doğrultusunda hareket etmeye ne kadar hazır olduğunun ise belirsiz olduğunu söyledi.
Rusya’nın Sesi Radyosuna demeç veren Suriye’nin BM Daimi Temsilcisi Beşşar Caferi’nin, Suudi Arabistan’dan Suriye’de faaliyet gösteren teröristleri destekleyen ülkelerin başında geldiğini belirterek, Riyad’ın cinayet eylemleri nedeniyle hesap vermesi gerektiğini ifade ettiği, şu an Suriye topraklarında faaliyet gösteren teröristlerin %15’i Suudi Arabistan vatandaşı olduğunu, özellikle ‘‘El Nusra’’, ‘‘Irak ve Levant (Şam) İslam Devleti’’ ve diğer büyük silahlı örgütlerin liderlerinin de Suudi vatandaşı olmaları ayrıca manidardır dediği aktarılıyor.
Suriye’de özellikle El kaide bağlantılı örgütlerin bünyesinde yer alan savaşçıların farklı etnik kökenlere sahip oldukları görülüyor.
Vehhabilik etkisindeki Kafkas kökenliler, farklı İslam ülkelerinden Avrupa ülkelerine göç etmiş savaşçılar, Türkiye gibi komşu ülkelerden Suriye’ye savaşmaya giden mücahitler var.
Afganistan’daki cephelerden gelen özellikle Arap kökenli yani Suudi vatandaşı olanlar da mevcut. Selefilik bu örgüt mensuplarında baskın özellik.
İslamcı grupları imha etmenin en kolay yolu birbirleriyle çatıştırarak yok etmek.
Şimdiye kadar yaşananlara bakılırsa bunda hayli başarılı olunduğu ortada.
Selefilerin en büyük destekçisi Suudi Arabistan dahi, kendi vatandaşı El Kaide mensuplarının Suriye’deki çatışmalarda ölmelerinden oldukça memnun. O nedenle sürekli insan kaynaklarını besliyor.
Çünkü Selefi silahlı grupların Suudi Arabistan’a döndüklerinde, ABD güdümündeki Suudi rejimiyle çatışmaya gireceklerini çok iyi biliyorlar. O nedenle Suudi Arabistan’a dönmeden Suriye’deki savaşta yok edilmeleri gerekiyor.
Aynı durum Avrupa ülkelerinden ve Kafkas ülkelerinden özellikle Çeçenistan’dan gelen mücahitler içinde planlanıyor ve isteniliyor.
Geçtiğimiz günlerde Grozni’de gazetecilerin sorularını yanıtlayan Çeçenistan Cumhurbaşkanı Ramazan Kadırov, Çeçenistan’da Rusya’yı tehdit eden Suriye militanlarını etkisiz bırakmak üzere gerekli görüldüğü takdirde devreye girecek özel birlik oluşturulduğunu açıkladı.
Kadırov, “ülkemiz yönetimi ve güvenlik güçleri, bir dizi önleyici tedbir alıyor.” açıklamasında bulundu.
Gerekli görüldüğünde özel birlik mensuplarının Suriye krizine katılmaya hazır olduklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Kadırov, “Özel birlik görevlileri, Genel Kurmay Başkanı tarafından emir verildiğinde, Suriye’de bulunan ve Rusya’yı tehdit eden kişileri kendi inlerinde etkisiz bırakacak kabiliyete sahip.
Yüzlerce tabutun Kuzey Kafkasya’dan Rusya bölgelerine getirilmesini istemiyoruz bu nedenle öncü tedbir alıyoruz.” dedi.
Türkiyeli Müslümanların bu katliama göz yummamaları gerekiyor. ABD, Avrupa Birliği ülkeleri ile Rusya ve Suriye yönetimleri tarafından tezgâhlanan bu oyuna kim dur diyecek?
Ey sponsorlu mücahidler, ey örtülü ödenekten beslenen İslamcı yazarlarımız!
Lütfen bu oyunu bozunuz.
Son günlerde İHH üzerinden gerçekleştirilen itibarsızlaştırma operasyonları gözünüzü açmaya yetmiyor mu?
Yeryüzünün iyilik hareketi, Türkiyeli Müslümanların yüz akı İHH, bu operasyonlarla terörist gruplara yardım eden sivil insiyatif kapsamına alınıyor. İHH göz göre göre tasfiye ediliyor.
Bu ne demek biliyor musunuz?
İHH etiketli hiçbir organizasyon yardım teşkilatlarına tanınan kolaylıklardan yararlanamayacak.
Uluslar arası arenada, İslamcı terör gruplarına yardımcı dernek muamelesi çekecekler.
Anlaşılan o ki Türkiye’de şimdilik adını telaffuz etmeyeceğim bazı odaklar, hem İHH’yı hem de Suriye’deki bazı mücahit grupları, küresel kraliyetçilere kurban vermeyi taahhüt etmiş.
Muhtemelen fetva dahi hazırdır, ‘ümmetin selameti için’…