Biyoterörizme Karşı Türkiye’nin Biyolojik Savunması
İstihbarat servisleri yanlış bilgilendirme ve yolsuzluktan diplomasiye ve ekonomik baskıya kadar hatta biyolojik terörü de kapsayan çeşitli araçlar kullanır.
Ancak tam da bu noktada istihbarat servislerinin işlevleri sadece bilgi toplamak sınırlı değildir, aktif operasyonlardan da sorumludurlar.
Dolayısıyla istihbarat servislerinin bu araçların, transferi, geliştirilmesi ve kullanımındaki rolü son derece hayati önem taşır.
Biyolojik savaş, zehirli maddeler kullanılarak insan, hayvan ve bitkilerin öldürülmesi ya da etkinliklerinin kısıtlanmasına yönelik bir savaş yöntemi.
Biyolojik savaş maddesi (ajanı) olarak bakteriler, riketsialar, virüsler, funguslar, protozoalar gibi mikroorganizmalardan söz edilir.
Diğer canlılar üzerinde zararlı etkiler yaratmak amacıyla kullanılan bakteri, virüs, mikrobiyal toksinlerin, biyolojik ajan ve silah olabileceği sokaktaki hangi insanın aklına gelir?
Bu tanım genellikle biyolojik olarak elde edilen toksinleri ve zehirleri de kapsayacak şekilde genişletilir.
Biyolojik savaş araçları, yaşayan mikroorganizmaları (bakteri, protozoa, riketsia, virüs ve mantar) içerdiği gibi mikroorganizmalar, bitkiler ve hayvanlar tarafından üretilen toksinleri (kimyasallar) de kapsar.
Dünyada gittikçe daha çok biyoterörizme odaklanılıyor. Çünkü biyolojik silahlar, karşı konulması daha zor kitle imha silahları.
Nano teknoloji ile ‘’programlanabilir nano partiküller’’ üretilebiliyor. İşte Coronavirüs de böyle birşey.
Bu nanopartiküller, insanların solunum fonksiyonlarını durdurabiliyor, kalp krizi ve beyin kanaması geçirmesine neden olabiliyor. Terör örgütleri bu tür teknolojilerin peşinde.
Kene ısırması sonucu bulaşan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) virüsünün, ‘biyolojik silah’ olarak listelerde yer aldı. Tüm bunlar Türkiye’de yaygın vakıalar değil miydi?*
O nedenle Türkiye ve Türkler bu biyolojik saldırılara şerbetli.
ABD İstihbarat Örgütleri Covit-19 Pandemisini Nasıl Öngöremedi?
Kahire’de Mısır Gazeteciler İdaresi Meclisi Başkanı ve Kahire Bölgesel Strateji Çalışma Merkezi Yönetim Müdürü Abdulmunim Said, oldukça ciddi ve tartışılması gereken bir soruyu gündeme taşıyor:
"İstihbarat örgütleri niçin ‘koronavirüsün’ farkına varmadı?" diye soruyor.
Dünyayı kasıp kavuran binlerce insanın ölümüne neden olan koronavirüs salgının yol açtığı, siyasi, kültürel, ekonomik ve hatta askeri tahribata bakılırsa haksızda sayılmaz.
Verdiği bilgiye göre koronavirüs Çin'de ortaya çıkıp tüm dünyaya ysyuldıktan sonra gizli servisler alarma geçmiş.
Bu kapsamda Mica Zinko'ın 25 Mart’ta ‘Foreign Policy’ (Dış Politika) dergisinde ‘Koronavirüs Salgını’ başlıklı makalesinde belirttiği gibi Trump’un öngörüsüzlüğü nedeniyle ülkede felakete neden olan koronavirüs salgını, ABD istihbarat tarihindeki en büyük başarısızlıktı.
Öyleki Pearl Harbor’dan ve 11 Eylül saldırılarından dahi daha büyük bir olaydı.
Söz konusu makaleden bir ay önce 28 Şubat’ta, Ken Delinian, NBC News'de, CIA'nın Çin'den kaynaklanan olası bir küresel pandemi ile ilgili uyarılarda bulunduğunu söylemişti.
2 Mart’ta Tal Axelrod, ABD Kongresi tarafından yayınlanan ‘The Hill’ bülteninde, ‘İstihbarat Topluluğundan Uyarılar’ başlığı altında birçok uyarı yayınlanmıştı. **
Mikrobiyolojik Covid-19 ABD Uçak Gemisini Durdurdu
İslam kaynaklarında yer alan 'Firavun ve Sivrisinek' kıssasını bilmeyen yoktur. Firavun sermaye /Kapitalizm, din/ teokrasi ve iktidar/ oligarşi üçgenindeki küresel gücü temsil ediyordu.
Evrenin sahibine kafa tutan Firavun bu kudretine rağmen aciz bir sivrisinek karşısında tutunamadı.
Mısır halkının taptığı Firavunu küçüçük bir sivrisinek etkisizleştirdi. Tarihte buna benzer çok olay var.
Firavunun defterini düren sivrisineğin evrendeki hacminin belki milyonda biri kadar yer kaplayan koronavirüs, şimdi de başka küresel ve çağdaş firavunları dize getiriyor.
Pasifik'te seyrüseferde olan ABD'nin USS Theodore Roosevelt nükleer Uçak Gemisi bu modern firavun sisteminin en güçlü silahlarından.
Ama gelişmiş radarların tesbit edemediği, görülrmeyen bir düşman bu savaş makinasını devreden çıkarmış.
Pasifik'teki Guam adasında karantinaya alınan 100'den fazla askerin yeni tip Corona virüse (Covid-19) yakalandığı, ABD'nin USS Theodore Roosevelt nükleer Uçak Gemisi Kaptanı Brett Crozier, ABD Donanmasına mektup yollayarak, gemideki tüm personelin karaya çıkarılıp karantinaya alınması için yardım talebinde bulundu.
Biyoterörizme Karşı Türkiye’nin Sağlık Savunma Sistemi
Türkiye’nin Biyolojik teröre karşı inşa ettiği kurumsal savunma hattı, 27 Mayıs 1928'de 1267 sayılı yasa uyarınca Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığına bağlı kurulan Refik Saydam Hıfzıssıhha Müessesesi desem ne dersiniz?
Refik Saydam Hıfzıssıhha Müessesesi'nin faaliyete geçmesiyle, bulaşıcı salgın hastalıkların patogenezi (bir hastalığın kaynağı ve gelişmesi sırasında organizmada meydana gelen değişiklikler bütünü) çözüldüğü gibi, aşı ve antibiyotiklerle infeksiyonları yenilmiş, hatta çiçek ve polio (çocuk felci hastalıklarında olduğu gibi eradike (yok) edebilmiştir.
Kurumun yetki ve sorumlulukları, gelişen ihtiyaçlara göre 4 Ocak 1941'de yeniden belirlendi.
Müessese 14 Aralık 1983'de "Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı" adını aldı.
2/11/2011'de, 663 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Türkiye Halk Sağlığı Kurumu'na devredildi.
Türkiye Halk Sağlığı Kurumu daha sonra T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü olarak isimlendirildi. Bu müdürlük altında Refik Saydam isimli herhangi bir birim artık yok.
Refik Saydam Hıfzıssıhha Kurumunda gerçekleştirilen çeşitli ilklerden bazıları
1931: Ağız yoluyla uygulanan BCG Aşısı üretimi.
1932: Serum üretiminin ülke ihtiyacını karşılayacak düzeye gelmesi sonucu, dışarıdan serum ithali durduruldu.
1933: Simple Metodu ile kuduz aşısı üretimi.
1934: İstanbul Aşıhanesi'nin enstitü bünyesine nakli ve çiçek aşısı üretimi ülke ihtiyacını karşılayacak düzeye gelmesi.
1942: Tifüs aşısı ve akrep serumu üretimi.
1948: Boğmaca aşısı üretimi. İnfluenza virüsü, New-Castle virüsü ve tavuk vebası üzerine araştırmaların başlaması.
1950: İnfluenza Laboratuvarı'nın Dünya Sağlık Örgütü tarafından Uluslararası Bölgesel İnfluenza Merkezi olarak tanınması, influenza aşısı üretimi.
1958: Frenginin modern yöntemlerle teşhisi.
1965: Kuru çiçek aşısı üretimi.
1970: Fibrinojen, albumin ve gamma globulin üretimi.
1983: Kuru BCG aşısı üretimi.
1987: AIDS Araştırma ve Doğrulama Merkezi'nin açılması.
1992: Kan ürünlerinin viral inaktivasyonu.
Panik Yok Koronavirüs/Covit-19 Kontrol Altında
Daha önce sizlere bir tavsiyem olmuştu, evde kalın hayatta kalın, aklınıza mukayyet olun diye, hatırladınız mı?
Aklı başında olanlara bir önerim var.
2018- 2019 yıllarına ait Ocak Şubat Mart aylarını kapsayan ölüm istatistiklerini inceleyin.
Birde bu yıl bu aylarda özellikle Mart ayında açıklanan ölüm sayısını inceleyin.
Sonuç bu yıl ölenlerin oranı önceki yıllara göre daha düşük.
Bu durum Avrupa'daki da aynı. Avrupa İstatistik Ofisi Eurostat'ın, Dünya Nüfus Günü'nde yayınladığı tahmini rakamlara göre 2018' deyaklaşık 5,3 milyon kişi hayata gözlerini yumarken 5 milyon bebek dünyaya 'merhaba' dedi.
Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü geçtiğimiz yıl yani 2019'da Pandemi İnfluenza Ulusal Hazırlık Planı üzerinde çalışmıştı. Yüzlerce uzmanın , araştırmaları bilgi havuzunda toplandı ve sistemleştirildi.
Türkiye’yi bugüne zor zamanlara koronavirüsle mücadeleye hazırladılar. Tüm sağlık şehitlerimizin ruhları şad mekanları cennet olsun. Allah rahmet eylesin!
Tedbiri elden bırakmadan devlete tam itaat şart. Devlete güvenin, devletin bir bildiği var. Unutmayalım, Türkiye ve Türkler, bu biyolojik saldırılara şerbetli.