Eğer Aytunç Altındal yaşıyor olsaydı, Paris’teki kanlı terör olayına bakar ve “-bu saldırı Opus Dei’nin” derdi. O şimdi aramızda yok ama onun gibi düşünen başkaları var. Arthur Goldhammer, bunlardan biri. Aslında tam olarak böyle demiyor lakin yazdıklarından ben anladıklarımı sizlerle paylaşıyorum. Arthur Goldhammer, Harvard Üniversitesi Avrupa Çalışmaları Merkezi üyesi, yazar ve çevirmen.
Arthur Goldhammer’in, www.aljazeera.com yayınlanan “Charlie Hebdo’yu kutsallaştırmak” yazısını okuduğunuzda, Charlie Hebdo dergisine düzenlenen saldırıyı Fundemantalist Müslümanlar değil de Fundemantalist Hıristiyanlar gerçekleştirdiğine dair bir kanaate ulaşıyorsunuz. Arthur Goldhammer deyip geçmeyin, sıradan biri değil? Goldhammer’ın Fransa siyasetiyle ilgili görüşlerini yazdığı bir bloguve “Shooting War” isimli bir romanı bulunmaktadır.
Arthur Goldhammer’in “Charlie Hebdo’yu kutsallaştırmak” başlıklı yazısında yer alan; “Charlie Hebdo’nun temsil ettiği hiciv, politik olmaktan çok din karşıtıydı. Bunun kökleri de, Avrupa tarihinin derinliklerine, otoriteye meydan okumanın kutsallığa da karşı çıkmayı gerektirdiği dönemlere dayanıyor. Bu açıdan bakıldığında fanatikler haklı: Charlie Hebdo, aslında kutsalların altını oymanın peşindeydi.” İfadeleri Müslümanları tahrik etmek gibi bir misyon yüklenen veya yükletilen bu dergiden aslında köktendinci Hıristiyanların daha çok rahatsız olduğunu anlıyorsunuz. Neden mi?
Arthur Goldhammer’e göre; “Charlie Hebdo’nun işi, sağcı, solcu, Protestan, Katolik, Müslüman, Yahudi, kadın, erkek, Batılı, Batı dışı herkesi rencide etmekti.” Arthur Goldhammer Charlie Hebdo’nun mensubu olduğu mizah geleneğinin tarihsel kodlarına izdşümler yapıyor ve “Hiçbir şeye ve hiç kimseye saygısı olmayan “yaramaz” mizah, eskiden beri var olan Parizyen bir gelenek. Fransızlar bu mizah türüne “gouaille” diyor.
Marie-Antoinette ve diğer kraliyet ailesi mensuplarının müstehcen şekillerde tasvir edildiği, papazlarla rahibeleri uygunsuz vaziyette gösteren, şeytanın Papa’nın yüzüne karşı gaz çıkardığı çizimleri ve Daumier’in Kral Louis-Philippe’i armut şeklinde çizdiği karikatürleri hatırlayın. Burada kendisini muteber, kutsal ya da güçlü olarak sunan her şeye muhalif, kargaşalı popülist tarzda bir müstehcenlik söz konusu”ydu diyor.
Kusura bakmayın ama bu Avrupalılar’ın sütten çıkmış ak kaşık olmadıkları kesin. Hele hele kılçıksız balık hiç değiller! Birinci ve İkinci Dünya Savaşını çıkaran ve yüz binlerce insanın ölmesine neden olan bu Avrupalılar değil miydi? 1618 ile 1648 yılları arasında Avrupa devletlerinin çoğunun katıldığı, Protestan-Katolik mücadelesi eksenli 30 Yıl Savaşlarında bu Avrupalılar pırasa doğrar gibi birbirlerini öldürmediler mi? Charlie Hebdo olayını da Müslümanların üstüne yıkmak nerden çıktı? Mesela bir Hıristiyan tarikatı Opus Dei yapmış olamaz mı?
Opus Dei, 2 Ekim 1928’de Madrid’te sıradan bir papaz olan Jose Maria Escriva de Balaguery Albas tarafından kurulan, Katolik bir örgüt ve tam adı ” Sociedad de la Santa Cruz de Opus Dei” Latince “Tanrının Yapıtı/işi/eseri” anlamında. 1950 yılında papalık tarafından resmen onaylanan bu tarikat; Nato’nun Gladyo yapılanması kapsamında kullandığı veya destek verdiği veya destek aldığı bir örgüt. Kara para aklanmasından tutunda Afrika’daki elmas madenlerinin işletilmesine kadar birçok faaliyetten sorumlu olan Opus Dei; hiçte masum bir tarikata benzemiyor.
Papalık, güçlü anti-komünist misyonu nedeniyle açık destek verdiği “Opus Dei”nin statüsünü 1982’de yükselterek, örgüt önderine, tarikat başkanlarına mahsus “piskopos” unvanını verdi. Opus Dei, Katolikliğe sadık Laik iş ve meslek sahiplerini bir araya getirerek Papa’ya Vatikan dışında destek olacak varlıklı ve iyi eğitim görmüş elit bir kadroyu oluşturmak amacı ile kurulan ama günümüzde Vatikan’da en etkili olan Laik kurumdur. Gizli bir örgüt olan Opus Dei’nin tüm üyeleri meslek sahibi Katoliklerden oluşmakta, her ülkede örgütten sorumlu bir Kardinal bulunmaktadır.
Şimdi sormalı; Opus Dei neden Charlie Hebdo dergisine ölümcül bir darbe indirdi? Onlara göre Papa’nın kimliği, Kilise’nin de, Papalık Makamı’nın da üstündedir. Papa, Tanrı-Krallığı’nın kutsal önderidir. Böylesine yüce bir mertebeye erişebilen kişi de elbette Olağanüstü bir kişidir. Bu nedenle Opus Dei, böylesine olağanüstü bir kişi tarafından temsil edilen Vatikan Devleti’ni yüceltir ve Kilise’yi ikinci planda görür. Olabilir, bunların adı geçen dergiyle ilgisi ne? diyebilirsiniz.
Opus Deis inanışına göre; papazlarla rahibeleri uygunsuz vaziyette gösteren, şeytanın Papa’nın yüzüne karşı gaz çıkardığı çizimleri yayımlayan Charlie Hebdo dergisi haddi aşmıştır. 2.8 milyar dolar servetin ,600 medya aracının. 15 üniversitenin, 97 teknik okulun ve 36 ilköğretim okulun sahibi Opus Dei Tarikatı son olarak karikatür krizi ile gündeme gelmişti. Tarikata bağlı ‘Studi cattolici’ dergisi Hz. Muhammed’i cehennemde tasvir eden bir karikatür yayınlayarak dinler arası diyalog girişimine ağır bir darbe vurmuştu. Şimdi de Paris’teki kanlı saldırıyla bu eylemi Müslümanların üzerine yıkarak vuruyor.
Dünya çapında örgütlü, etkisi ve gücü tartışılmayan Opus Dei’nin kendi inancına göre Kutsal Papa hazretleri ile dalga geçen ve İsa Mesih inanlılarının gözünde Papayı küçük düşüren Charlie Hebdo dergisi çizer ve yazarlarını, şeytanın aklına dahi gelmeyecek kumpasla Müslümanlara öldürtebileceği asla göz ardı edilemeyecek bir realite. Görünürde tetikçiler Müslüman ve Allahuekber nidalarıyla infaz yapabilecek kadar inançlı. Şimdi gerisini yani olayın gelişimini Avrupa basınından derlenen bilgilerle takip edelim.
“’Silahlı ve son derece tehlikeli’ olarak tanımlanan Cherif ve Said Kouachi kardeşler olayın sorumlusu. 32 yaşındaki Cherif Kouachi, 2008’de hüküm giymiş birisi. Ebu İssen ismini de kullanan zanlı, Fransız polisi tarafından ‘radikal eğilimleri olan bir cihatçı’ olarak kabul ediliyor. Cherif Kouachi, 2003’te Irak’ta ABD ve İngiltere askerlerine karşı El Kaide’ye katılarak savaşmak isteyenlere yardım eden bir örgüt ağına dahil olmuştu. Fransa’nın kuzeybatısındaki Rennes kentindeki (muhtemelen Opus Dei gözetiminde ve denetiminde) bir yetimhanede büyüyen Cherif önce bir spor salonunda kondisyoner olarak çalışmaya başlamış. Fransız La Liberation gazetesi, daha sonra Paris’e, kardeşi Said’in yanına gelen Cherif’ib bir pizzacı için kuryelik işine girdiğini yazıyor. Cherif Kouachi, 2005 yılında Suriye’ye gitmek üzere uçağa binmek üzereyken polis tarafından gözaltına alınmıştı.
O dönemde Suriye, Irak’a gidip ABD’ye karşı savaşmak isteyen cihatçıların geçiş kapısıydı. 2008’de ‘militan faaliyetleri’ nedeniyle hüküm giyen Cherif, 3 yıl hapse mahkûm edilmiş ancak cezanın 18 aylık kısmı askıya alınmıştı. 2010’da Cherif’in adı bir radikal İslamcıyı hapisten kaçırmayı planlayan grupla anılmıştı. Kaçırmak istedikleri Sumeyn Ait Ali Belkacem adlı mahkum, Cezayir İslami Ordusu (GIA) örgütünün üyesiydi.
Belkacem, 1995’teki Paris metrosunda düzenlenen ve 30 kişinin yaralandığı bombalı saldırının sorumlusu olarak hüküm giymiş ve 2002’de ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştı. 34 yaşındaki Said Kouachi de Belkacem’i hapisten kaçırma planına adı karışmış bir isim. Ancak her iki kardeş de delil yetersizliği nedeniyle yargılanmamıştı. Kardeşlerin Paris’in Stalingrad bölgesindeki bir camiye sık sık gittikleri söyleniyor ve burada radikal İslamcı imam Ferid Benyetu’nun etkisi altına girdikleri iddia ediliyor. Fransız haber ajansı AFP, Said Kouachi’nin kimlik kartı saldırı sonrasında kaçmak için kullandıkları arabada bulunduğu bilgisini geçti.”
Ne gördünüz bu satırlarda? Afganistan, Irak ve Suriye’ye gitmişler mi? Silahlı eğitim almışlar mı? Hayır hayır yüzbin kere hayır! Peki, baskın yapabilecek kadar askeri eğitimi nerde aldılar kim verdi? Silah ve cephaneyi kim tedarik etti? Paris’in göbeğinde onlarca kişiyi öldürdükten sonra nasıl kaçabildiler? Kim onlara lojistik destek sağladı? Size bir şey söyleyeyim mi? Her şey Fransız istihbaratının bilgisi ve görgüsü dahilinde olmuş. Çünkü Fransız istihbaratı saldırganları 10 yıldır takip ediyormuş. Dünkü yazımla ne kadar çeliştim değil mi? Ee boşuna dememiş Süleyman Demirel ; “Dün dündür bugün bugündür.”
Twitter:@oc32oc39
[email protected]
Bunu beğen:Beğen Yükleniyor...