Covid-19'u Yok Eden Antibakteriyel Antiviral Ürün, Kendirden Kanser İlacı Çelikten Güçlü Zırh Yaptı!
Orhan Şaik Gökyay'ın 'Bu vatan kimin?' şiiri, bir sitem olduğu kadar şehit kanları ile yıkanmış bu vatan topraklarını karşılıksız sevenlerin haykırışını seslendirir.
Salgın hastalık koronavirüs, tüm toplumu esir aldı. Sabah akşam televizyon ekranlarından beynimiz yıkanıyor. İnsanlar paranoyak oldu. Neredeyse kıyamete şartlandırıldık.
Konuşanların her biri allemei cihan. Tüm bildikleri tercüme yani telif bir çalışması olan yok. Falan ülke şöyle yaptı filan ülke böyle yaptıdan öte birşey bilmiyorlar. Ama iktidar nezdinde itibar gördükleri kesin.
Sağlık Bakanlığına yedi yirmidört temenna çakıyorlar. Sanki kadrolu goygoycular. Selam verende selam alanda memnun bu işten.
Tam bir 'körler sağırlar birbirini ağırlar' ortaoyunu.
Yetkililer de Çin'den Maçinden getirilen kitlerden, bir türlü dağıtılamayan maskelerden söz ediyor, her akşam koronavirüsten ölenlerin toplam sayısını açıklamakla yetiniyor.
Pek Muhterem Sağlık Bakanı Dr. Fahreddin Koca Beyefendiye Bir Soru
Ey Sağlık Bakanımız, güvenlik güçleri toplu taşım araçlarına binenlere, kalabalık ortamlara maske takmadan girenlere, cezai işlem uyguluyor.
Madem maske takmak, salgın hastalıkla mücadelede bu kadar önemli de neden siz kamuoyu karşısına maskesiz çıkıyorsunuz?
Burnunuz dibine kadar yanaşan maskeli danışmanınıza fısıldayarak "-fazla yaklaşma" diyorsunuz da siz neden maske kullanmııyorsunuz?
Eğer "image maker"iniz size "-Sayın Bakanım maske takmanızı halkımız zaafiyet olarak algılayabilir. Sağlık Bakanı olarak sizin sağlıklı ve güçlü görünmeniz gerekir "diyorsa kusura bakmayın sizi yanlış yönlendiriyor.
Neden mi?
Çünkü halkımız rolmodel görmek ister. Nasreddin Hoca bu milletin taht el şuuruna " - ele verir telkini kendi yutar salkımı" anlayışını zerk etmiştir.
Bence dikkate alın derim. Yoksa Türk İnsanının Maskeli Balo ile Sınavı gibi anlaşılır.
Yeri gelmişken;
"Bir gün Bayburt’a senfoni orkestrası gelir.
Tüm Bayburt halkı bu konseri izlemek için davetlidir. Konseri merak eden Bayburtlular salonu hınca hınç doldurur.
Konser sonunda bir gazeteci, Bayburtlu bir vatandaşa senfoni konserini nasıl bulduğunu sorar.
Bayburtlu cevap verir: "-Bayburt Bayburt olalı böyle zulüm görmedi"
Kıssadan hisse.
Birşeyler eksik birşeyler yanlış ama ne?
Bir Allahın kulu çıkıpta "-yahu madem bu kadar başarılısınız da Koronavirüsü tedavi edecek tıbbi yöntem öneren ve yerli milli ilaç bulduğunu söyleyen bilim insanlarını neden bir araya getirmiyorsunuz?
Neden onlara fırsat vermiyorsunuz? Eğer söyledikleri yalansa, kamuoyunu yanlış bilgilendiriyorlarsa neden cezalandırmıyorsunuz? " diye sormaz.
Abdurrahman Dilipak Yazdı Sağlık Bakanı İplemedi
O kadarda değil. Allah var, Abdurrahman Dilipak, Koronavirüs için Türkiye'de çeşitli tedavilerin geliştirildiğini yazdı, yetkililerin dikkatini çekmeye çalıştı.
Dilipak yazısında, "Mesela, bizim Hekimzade, Muammer Yıldız’ın da bir sisleme yöntemi var.
Ayrıca Yalçın Koçak’ta, kekikten elde edilen bir buhur sistemi var.
Kayseri’de Prof. Dr. Abdullah Çoban’ın geliştirdiği bir serum var bu Koronavirüs için" ifadelerini kullandı.
Dilipak yazısında; aşı için ABD, İngiltere, İsviçre'nin onayını beklememek gerektiğini belirterek, "Kılavuzu karga olanın burnu pislikten çıkmaz. Ya hu Amerikalılar, batılılar bile, bizim batıcılar kadar Amerikancı-Batıcı değiller. Bunlar batıya iman etmiş sanki!" demişti.
Şimdiye kadar bir dönüş olsa Dilipak mutlaka belirtirdi.
Demekki bakanlık bürokratları, allem kallem etmişler, Dilipak'ın yazdıklarını küllendirmişler.
Abdurrahman Dilipak deyip geçmeyin. Merhum Aytunç Altındal’ın yol arkadaşlarından. Üçler Yediler Kırkların el verdiklerinden.
Fetöcülerin korkulu rüyası Kayseri’de Prof. Dr. Abdullah Çoban var
Abdurrahman Dilipak'ın koronavirüs tedavisi için serum bulduğunu açıkladığı Prof Dr Abdullah Çoban, 22.09.1951 Sivas Gemerek doğumlu.
1975 İstanbul Üniversitesi-Kimya Mühendisliği mezunu. Kayseri Erciyes Üniversitesi'nden emekli. Fetöcülerin korkulu rüyası.
Covid-19 serumu bulmasına rağmen eğer buluşu örtbas ediliyor, halkın hizmetine sunulmuyorsa daha önceden kendisi ile uğraşan kripto Fetöcülerin parmağı vardır.
Laf olsun diye yazmadım. Çünkü hoca 15 Temmuz öncesi Sivas'ın Gemerek ilçesinde, ürettiği yerli tohumlarla gündeme gelen Prof. Dr. Abdullah Çoban, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) tarafından çalışmaları bilimsel nedeniyle gözaltına alınmıştı.
İntihal yani bilgi hırsızlarını affetmiyor
Ta 2003'te bazı çakma akademisyenler tarafından hazırlanan kimyasal maddelerle ilgili bir makalenin intihal olduğunu ortaya çıkardı.
Erciyes Üniversitesi (EÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü Fizikokimya Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Abdullah Çoban, Fetöcülerin üniversitelerde yabancı bilimsel makalelerden alıntı yapılarak yeni bir çalışmaymış gibi yayınlamanın doğal hale getirilmeye çalıştığını savunarak, "YÖK bilimsel hırsızlık yapanları koruyor" demişti.
Prof. Dr. Çoban, köpürtülmüş çakma akademisyenlerin, yabancı bazı bilimsel makalelerden kaynak göstermeden alıntı yaptıklarını, yayın çoğaltmak amacıyla birbirlerinin çalışmalarına isimlerini koydukları, eski yayınları isim değiştirerek yayınladıklarını gündeme taşımıştı.
Bu hırsız takımı ne yapmıştı? Erciyes Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü'nde görev yapan Moldova asıllı Prof. Dr. Anatoli Dimoglo'nun yayınladığı bazı bilimsel makalelere ortak çalışmalarıymış gibi adlarının konulmasını sağladılar.
Birbirlerinin makalelerine ortak çalışmaları olmamasına rağmen yayın çoğaltmak amacıyla isimlerini koydular. Bu sayede de doçent ve profesör oldular.
Hocanın bilimsel çalışmalarını, yayınlarını, yönettiği projeleri, sempozyumlarda sunduğu bildirileri, icatları, keşifleri yazmaya bu satırlar kifayetsiz kalır. Hoca bir umman, anlatılanlar ise deryadan bir katre.
Hem Simyacı hem Kimyacı Prof. Dr. Abdullah Çoban’ın İcat ve Keşiflerinden Bazıları
Kömür tozu kullanarak bitkinin ihtiyacı olan besin maddelerini ekleyerek toprakla buluşturmayı başaran Prof. Dr. Abdullah Çoban, tarlasında yaptığı denemelerde piyasadaki gübrelerle yakalanamayacak başarılı bir grafik yakaladı.
Kağıt atıklarından benzin üreten, eurodizel ayarında mazot üretti, yakıt tasarruf cihazı ve mısır püskülünden altın madenini zenginleştirdi.
Bir çok hastaya bitkisel ilaçlar hazırladı. Bademcikten ameliyat olmaya son veren bitkisel bademcik ilacı geliştirdi.
Guatrdan ameliyatını gereksiz kılan, bitkisel ve kesin çözümler buldu. Romatizma ilacı, vücut kokusu giderici ve mantar ilacı yaptı. Hepside bitkisel ve içerisinde kimyasal hiçbir madde bulunmuyor.
Sivas'ın Gemerek ilçesinde yaşayan Prof. Dr. Abdullah Çoban atık yağlardan ürettiği katkı maddesiyle benzinle çalışan motorlarda yüzde 51, dizelle çalışan motorlarda ise yüzde 36 tasarruf sağlamayı başardı.
Türkiye'de 100 milyon ton rezerv bulunan iki tür madenden ham petrol üretti. İç Anadolu'da katı halde çıkan cevheri, laboratuar ortamında, yüksek ısıda, birtakım kimyasal işlemlerden geçirdikten sonra ham petrole dönüştürdü. 100 gramdan 40 gram ham petrol, 60 gram katı yakıt elde etti.
Elde edilen petrolün yeraltından çıkarılan sıvı petrol kadar kaliteli. Buluşu gerçekleştiren Çoban, "Türkiye'nin ihtiyacı olan petrolün %25'i 20 yıl süreyle bu bilinen rezervlerden sağlanabilir" demişti.
Daha önce de kağıt fabrikalarında atık madde olarak çıkan terebentin maddesinden kurşunsuz benzin elde etti. Kendi arabasında bu benzini kullanan Çoban, kibritle tutuşabilen mangal kömürü de üretti.
Kenevirden Kanser Tespit Jeli yaptı Ödül vereceklerine tutup yargıladılar
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kenevir üretimi yasağının kaldırılarak, 19 ilde üretimine başlanacağı açıklaması, kenevir ekimi nedeniyle yargılanan, hapis cezası alan kişileri gündeme getirmişti.
Mağdur isimlerden biri emekli Kimya Profesörü Abdullah Çoban'dı. Evinin bahçesinde kenevir ekimi yapmaktan gözaltına alınıp, önce 10 ay hapis cezası aldı, sonra cezası bozulup ağır cezalık olmuştu.
Oysa Abdullah Çoban, Çedeneden (kenevir tohumu) hem kanser tedavisi için destek ürünü üretiyor, hem de kurşun geçirmez yelek konusunda çalışıyordu.15 Temmuz darbe girişiminden bir gün önce gözaltına alınmıştı.
Bilim Adamı Prof. Dr. Abdullah Çoban, geliştirdiği özel bir sıvı sayesinde kanserli hücreyi bulan ve yok eden bir buluş gerçekleştirdi.
Çoban'ın geliştirdiği 'extract' yani ayıklayıcı özel buluş. Extract jel/solüsyo, vücudun herhangi bir bölgesine sürüldüğünde kanser hücrelerini buluyor, onları ayıklıyor.
Yanlış biopsilere son verecek buluş Kanserli hücreyi tesbit ediyor. Karanlıkta vücuda florasan ışık tutulduğunda sadece kanserli nokta parlıyor. Vücuda sürülen extrat, kanserli alanı tespit ediyor.
Tespit edilen kanserli alan, vücuda tutulan özel ışık sayesinde görünür hale geliyor. Buluş yanlış biopsilere son verecek bir gelişme niteliğinde.
Prof. Dr. Abdullah Çoban zoru başardı. Dünya bu projenin peşinde. Neden peşinde? Çünkü medikal endüstrinin tekerine çomak sokan buluşuyla, oldukça ucuz bir teşhis sürecini sağlıyor.
Prof. Çoban, hocalığın yanı sıra bin 600 dönüm arazisinde çiftçilik yapıyor. Kömürden gübre üretimi, polimer üretimi ve bağışıklık sistemini güçlendirici bitkisel destek ürünleri üretimi, kurşun geçirmez beton üretiminde uzman.Ayrıca kendir/kenevir malzemesinden çelikten 10 kat daha güçlü kurşun geçirmeyen çelik yelek üretti.
Prof. Çoban'ın son buluşu Koronavirüse karşı koruyucu ve tedavi edici set
Kimya Profesörü Abdullah Çoban, koronavirüsü yok eden antibakteriyel bir ürün geliştirdi. Geliştirdiği antibakteriyel bir sıvı korona virüsü yüzde 90 oranla yok edebiliyor.
Yıllardır korona benzeri virüsler üzerinde çalışma yürüten Çoban, “Dünyanın şu anda başına bela olan korona virüsü yüzde 90 oranda yok edecek hem kimyasal hem de organik bir karışım geliştirdim.
Kolonya antibakteriyel özelliği var ama yeterli değildir. Ben öncelikle antibakteriyel malzeme olarak gördüğünüz bir ürün geliştirdi.
Bu ürün tamamen organik ve insan sağlığına hiçbir zararı olmayan antibakteriyel bir malzemeden ve antibakteriyel özellikte.
Laboratuvar testlerinde virüse karşı kolonyanın etki çapı 0,5’dir. Çoban'ın buluşunun etki çapı ise 22,5 ve aynı zamanda cildi tahriş etmediği gibi cildi besleyici özelliği de sahip.
kolonyayla tahriş olan ciltlerde oluşan çatlaklarla mikrobun içeriye girmesini engelliyor. Koronavirüse karşı geliştirdiği ürünün ağız gargarasıda var. Bu iki ürününde antibakteriyel ve antiviral içeriği mevcut.
Çoban diyorki “G3 adını verdiğim, ikinci ürünümüz ile ağızdan gargara yapılabilecek. Kolonya yerine kullanılacak malzememizin antibakteriyel özelliği 22,5 iken bu malzemenin antibakteriyel özelliği 120, yani 6 katı.
Bu ürün ağızda gargara yapıldığı zaman bütün bakterileri öldürdüğü gibi, antiviral özelliği ile de tüberkülozu önlüyor.
Korona virüs nefes yollarında protein içerisinde besleniyor ve çoğalıyor, ciğerlerde tüberküloza sebep oluyor.”
Ses var görüntü yok Bakanlık bilgilendirilmiş
Prof. Çoban çalışmasından Sağlık Bakanlığını haberdar etmiş. Geçtiğimiz haftalarda sağlık bakan yardımcısı ve İstanbul il sağlık müdürüyle toplantı yapmış.
Karışım formülü kendine ait sıvı maddenin damardan verilen serumun içerisine 0,9’luk, sodyum klorür ihtiva eden serumun içerisine 5 ml enjekte edin tavsiyesinde bulunmuş. Saldım çayıra mevlam kayıra.
Çoban, Amerika Sağlık Enstitüsü tarafından ilaç olarak kabul edilmiş bir maddeden yola çıktı.
Bu ürünün antiviral etkilerini 3-4 yıldır, hem HİV virüsüne karşı kullanmış. Hepatit B-C’de etkili olmuş, olumlu sonuçlar almış. Grip vakalarını 3-4 günde iyileştirdiğini tespit etmiş.
Prof Dr Abdullah Çoban bilimsel başarılarının, icat, buluş ve projelerinin karşılığını elbet bir gün alacaktır. Eğer yerli ve milli bir iktidar varsa bu sese kayıtsız kalmasın, icat ve keşiflere sahip çıkarak yerli ve milli olduğunu ispat etsin.
İstanbuldan Abdurrahman Dilipak'a, Dr. Erdem Ulaş'a, Hekimzade Muammer Yıldız’a, Dr. Yalçın Koçak’a, Emekli Binbaşı Ali Çoşar'a, Kayseri-Sivas'tan Prof. Dr. Abdullah Çoban’a, Mersin Aydıncık'tan Muhammed Bak'a selam olsun selam olsun selam olsun!..
Bu Vatan Kimin?
Bu vatan toprağın kara bağrında
Sıradağlar gibi duranlarındır,
Bir tarih boyunca onun uğrunda
Kendini tarihe verenlerindir.
Tutuşup kül olan ocaklarından,
Şahlanıp köpüren ırmaklarından,
Hudutlarda gaza bayraklarından
Alnına ışıklar vuranlarındır.
Ardına bakmadan yollara düşen,
Şimşek gibi çakan, sel gibi coşan,
Huduttan hududa yol bulup koşan,
Cepheden cepheyi soranlarındır.
İleri atılıp sellercesine
Göğsünden vurulup tam ercesine,
Bir gül bahçesine girercesine
Şu kara toprağa girenlerindir.
Tarihin dilinden düşmez bu destan,
Nehirler gazidir, dağlar kahraman,
Her taşı yakut olan bu vatan
Can verme sırrına erenlerindir.
Gökyay'ım ne yazsan ziyade değil,
Bu sevgi bir kuru ifade değil,
Sencileyin hasmı rüyada değil,
Topun namlusundan görenlerindir