Birleşik İslam Ordusu’ kurulması kimilerini sevindirdi kimilerini derin üzüntüye sevk etti. İslam düşmanlarının bu habere yönelik tepkilerini bir şekilde anlıyorsunuz ama sözde İslami grupların veya sözde yurtsever ulusalcıların akıllara ziyan yorumlarını anlayamıyorsunuz. Bunlardan biri de Nihat Genç! Kendince ahkâm kesiyor, salya sümük verip veriştiriyor. Neden kızdım biliyor musunuz? Nihat Genç; ‘Birleşik İslam Ordusu’ kuruluşunun detaylarını, amacını bilmiyor, misyonunu bilmiyor, hedeflerini bilmiyor, sonuçlarını kestiremiyor ama “-Bir dizi diplomatik felaketler sonucunda ortaya çıkan bu Suud komutanlığı manzarası Türk tarihinin Türk Devletinin en aşağılık en şerefsiz halidir” diyebiliyor. Şerefsizlik halinin kime ait olduğuna dair takdir sizlerin… İslam ordusuna karşı çıkanlardan bir diğer isimde; Türkiye düşmanı Irak meclisi milli savunma komisyonu başkanı Hakim ez-Zamili. Bu şahıs; Arabistan’ı tekfiri fetvaların yayınlanma merkezi tanımlayarak, bu ülkenin terörizmle mücadelede en ufak bir rolünün olmadığını, Suudi rejimi tarafından oluşturulan koalisyonun gerçekten de İslami olması durumunda Arabistan’ın ilk işinin Kudüs’ün kurtarılması için gerekli girişimleri başlatmak olduğunu söylüyor. Aklı sıra oluşumu Kudüs davasına sahip çıkmamakla itham ediyor. Bunların korkusu ittifakın Irak’a ve Suriye’ye asker göndermesi. Kimileri de bunun bir hayal olduğunu, gerçekleşmeyeceğini ve İslam Birliğine darbe vuracağını, gündeme taşıyor. Hayal olduğunu söyleyenlere Mevlana Celalettin Rumi’nin şu hikâyesini okumalarını tavsiye ederim. Anlatırlar ki; Şems’in kaybolmasından sonra Mevlânâ herkesten onun haberini soruyordu. Kim onun hakkında aslı esası olamayan bir haber bile verse ve Şems’i falan yerde gördüm dese bir müjde için sarığını ve hırkasını vererek şükranelerde bulunuyordu. Bir gün bir adam, Şems’i Şam’da gördüm diye bir haber verdi. Mevlana buna tarif edilemeyecek şekilde sevindi ve o adama üstünde nesi varsa bağışladı. Dostlarından birisi, “-bu haber yalandır Şems’i görmemiştir” dediğinde Mevlânâ Celalettin Rumi şu cevabı vermiştir. “-Evet, onun verdiği bu yalan haber üzerine üzerimde ne varsa verdim. Eğer, doğru haber verseydi, canımı bile verirdim.” İşte bizimkisi de Mevlana hesabı, gerçekleşmese dahi hayali bile güzel. Avrupa medyasının ‘Birleşik İslam Ordusu’ haberini veriş şekli ve konuyla ilgili analizlerinden büyük ölçekte rahatsızlık duydukları anlaşılıyor. Konuyla ilgili iki yönlü çarpıtma dikkat çekiyor. Bunlardan birincisi; bu oluşumu İslam Tarihinin klasik mezhep çatışmaları eksenine oturtma, İran karşıtlığı temelinde görme ve haberi bu yöne çekme çabası. Diğeri ise bu oluşumun boş beleş iş olduğu, kimseye faydasının dokunmayacağı türündeki yorumlar. Oysa Suudi Arabistan’ın Irak’ın başkenti Bağdat’ta 25 yıl aradan sonra Büyükelçilik açmak için ilk resmi heyeti Bağdat’a göndermesi bu Sünni oluşum iddialarını tarihin çöp sepetine atıveriyor. İngiltere basınında Suudi Arabistan’ın açıkladığı 34 ülkelik ‘Teröre karşı İslam İttifakı’na geniş yer verildi. İngiltere ve Alman medyası Suudi Arabistan’ın açıkladığı 34 ülkelik ‘Teröre karşı İslam İttifakı’na eleştirel yaklaştı. Oluşumu gözden düşürmek için kollarını sıvayan analistler, kamuoyunu yönlendirmek babından tıpkı Nihat Genç gibi görevlerini ifa ediyor. İngiltere gazeteleri Guardian ve Independent’ta Suudi Arabistan’ın açıkladığı ve Türkiye’nin de dâhil olduğu 34 ülkelik askeri ittifakın eylemden çok söylemde kalabileceği yorumunu yapıyor. The New York Times gazetesinin “Britanya’nın belki de en ünlü yurtdışı muhabiri” olarak tanımladığı, The Independent gazetesinin Orta Doğu muhabiri olarak otuz yılı aşkın bir dönem Beyrut’a odaklanarak çalışan Robert Fisk Independent gazetesinde ittifak için “Dünyanın en genç savunma bakanı ve boşluklarla dolu bir koalisyon” başlıklı bir yazı kaleme aldı ve “Birçok uzmanın açıklanan ittifakın terör örgütlerinden ziyade İran’ın önünü kesmeyi hedeflediği görüşünde” olduğunu iddia etti. Robert Fisk’e göre; “İslam ittifakıyla birlikte Suudi Arabistan Batılı ülkelerin desteğini çekmeyi, böylece nükleer müzakerelerde Batı’yla uzlaşma yakalayan İran’ın bölgesel etkisini artırmasını engellemek istiyor.” Sizce Haçlı Avrupa ‘Birleşik İslam Ordusu’ndan neden korkuyor olabilir? Ben söyleyeyim; Suudi Arabistan liderliğinde, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 34 ülkenin ‘Teröre Karşı İslam İttifakı’ adıyla kurduğu koalisyonun ordusu 3 milyon askerden oluşuyor. Koalisyonda 3.363.574 asker ile 19.471 tank yer alacak. Savaş uçağı, savaş gemisi ve diğer ekipmanlarla birlikte bu sayı yüzbinleri buluyor. Ayrıca ittifak; kendi arasında istihbarat paylaşabilecek ve IŞİD’le mücadelede gerekli görülmesi halinde kara gücü gönderebilecek. İslam coğrafyasında ortaya çıkan terör olaylarına ve terörist gruplara, bölgeden olmayan diğer devletler ve NATO gibi uluslararası askeri organizasyonlar değil, İslam coğrafyasının bağrından neşet eden Birleşik İslam Ordusu müdahale edecek. Bundan böyle Avrupa ülkeleri, ABD ve Rusya ve hatta Çin ve hatta Hindistan; İslam ülkelerinde ortaya çıkabilecek terör olaylarını bahane edip askeri operasyonlar yapamayacak ve bunun yasal ortamı adı geçen devletlere tanınmayacak. Bkz 15 Aralık 2015 Salı/nokta32.com/Birleşik İslam Ordusu Kuruldu İran Yok! Anladınız mı şimdi neden korkuyorlar? Hadi Haçlı Avrupa’nın korkusu veya karşı çıkışı kendi perspektiflerinden anlaşılabilir. Bizdeki yerli haçlılara ne demeli? Onları korkusu neden? Yoksa gevurun ekmeğini yiyen kılıcını kuşanır atasözü doğru mu? Twitter: @oc32oc39 [email protected] Bunu beğen:Beğen Yükleniyor...