John Le Carré’nin yazdığı ‘Köstebek’ casusluk romanları içerisinde bir klasiktir ve soğuk savaş döneminin en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilir.
Köstebek; tam ortaya yerleştirilmiş kimsenin fark etmediği ama herkesin gördüğü bir tuzaktır; casusluk literatürüne girmiş, yerleşmiş bir olgudur.
Örgüt içindeki köstebek avı sırasında İngiliz istihbarat örgütü nam-ı diğer Sirk’in iç çatışmalarını, hesaplaşmalarını, müthiş entrikaları, devletler arası değiş-tokuşları, üstte ve altta var olan ilişkileri, stratejileri anlatır.
John Le Carré’nin Köstebek romanında anlatılan türden bir casusun, bu operasyonda yani 17 Aralık darbe girişiminde kullanılmış olabileceğini söyleselerdi, ne derdiniz?
Lakin bir farkla! Bu köstebek kendisinin köstebek olduğunu bilmiyor ama köstebeğin işlevini görüyor. 28 Şubat sürecini hatırlayın. Travesti Sisi (Seyhan Soylu) Batı Çalışma Grubu’nun yönlendirmesiyle tesettüre bürünür ve cemaatlerin içinde fink atmaya başlar.
Sisi’nin irtibatlı olduğu isimler 28 Şubat’ın baş aktörleridir, Ali Kalkancı-Fadime Şahin ve Müslüm Gündüz. Bu üç isim iddialara göre zaten istihbarat tarafından devşirilmiş elemanlardır.
Görev, Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi’nce kurulan koalisyon hükümetinin halkın gözünden düşürülmesidir. Fadime Şahin’in adı geçen partneri ile polis baskınına uğramadan önce hazırlık yaptıkları, polisin bir an önce gelmesi için gerekli yerleri aradıkları söylenmişti. Tıpkı bu anlatılanlar Halk Bankası operasyonuyla benzeşiyor.
Daha ne?
Yok devenin nalı? dediğinizi duyar gibiyim.
Bu operasyonda kadın isminin yerine yeşil dolarları koyun. Ne demek istediğim daha iyi anlaşılır.
İran vatandaşı ve İran gizli servisi SAVAMA bağlantılı, Türkiye’de milyar dolarlar aklayan Reza Zarrab gibi yabancı bir iş adamının, MİT tarafından izlenmesi söz konusu olduğu gibi, nükleer tesis kurma faaliyetlerinden dolayı İran’a ekonomik ambargo uygulayan ABD ve AB ülkelerinin gizli servisleri tarafından izleneceği aşikârdır.
Eğer söyledikleri gibi gerçekten resmi makamların bilgisi dâhilinde, emperyalist devletlerin ambargosunu Türkiye’nin menfaatleri doğrultusunda kırma/delme teşebbüsü varsa, Halk Bankası Genel Müdürü’nün bunu bilmemesi mümkün değildir.
O bilmese dahi bu ülkenin istihbaratı onu uyarır.
Bu süreç işlemediyse 28 Şubatın dişi fedaisinin emniyet güçlerini arayarak biz hazırız gelin bizi alın demesi kabilinden bir durum söz konusudur.
Halk Bankası, özelleştirilmeyen birkaç devlet bankasından biri.
Küresel finans sektöründe ülkesinin ağırlığı çapında yeri var. Ben söyleyenlerin yalancısıyım, bir şehir efsanesine göre Saddam Hüseyin ölmeden önce paralarını, günümüzde kabinede yer almayan, Türkiye’den giden bir bakanın araya girmesi üzerine Halk Bankasına gönderdi. Halk Bankasının sermayesinde Saddam’ın mevduatının hatırı sayılır katkısı varmış.
Yine bir başka efsaneye göre Kaddafi’nin hazinesi de Türkiye’ye getirilmiş ve Halk Bankasında korumaya alınmış. Bu gidişle Nazilerin kayıp altınlarının da Türkiye’de olduğuna neredeyse inanacağız.
Ama Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ile yapılan anlaşma çerçevesinde enerji nakil hatlarından elde edilecek gelirin Halk Bankasına yatırılması gerçekten karara bağlanmıştı, son operasyonla bu iş bir ABD bankasına ihale edildi.
Anlatılanlardan yola çıkarak Halk Bankasında bir köstebeğin mevcudiyeti bilgisine ulaşılıyor.
02 Ocak 2014 Perşembe günlü internethaber.com sitesinde Süleyman Özışık, “Cemaatin bu sorulara cevap vermesi gerekiyor?” başlıklı yazısında “…
Evinde 4 buçuk milyon dolar para bulunan Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan’a ait hiçbir yerde ilk-orta ve lise eğitimini nerede tamamladığıyla ilgili en ufak bir ayrıntının yer almadığını, ancak Aslan’ın babasının oğlundan sürekli, “Benim oğlum cemaate mensup dershanelerde yetişti” diye gururla bahsettiğini, yakın akrabalarının da bu bilgiyi teyit ettiğini” belirterek, “Aslan’ın bulunduğu mevkilere gelmesi için cemaatin bir çabası veya önerisi oldu mu?” sorusunu cemaate yöneltiyor.
İlçede anlatılanlara göre Süleyman Aslan, geçen temmuz ayında Halk Bankası Çorum Osmancık Şubesi’nin verdiği iftara katılmış ve burada bir konuşma yapmış. Kendisinin Osmancık İmam Hatip Lisesi mezunu olduğunu, okul yöneticilerinin kendisine daha önce söz ettiği mevcut okulun durumunu bildiğini okula giderek inceleme yaptığını ve yeni bir İmam Hatip Lisesi yapılması konusunda yardımda bulunacağını söylemiş.
Osmancık Belediye Başkanı’ndan kendisine bir proje gönderilmesini isteyen Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan, bünyesinde pansiyon ve spor salonu dâhil bulunan İmam Hatip Lisesi yaptırmak için girişimde bulunmuş.
Ancak Süleyman Aslan’ın sorgulamasında kayıtlara geçen, “Rıza Sarraf (Reza Zarrab) hayırsever bir kişiliği olduğunu ve hayırlara vesile olmak istediğini söyleyince o anda aklıma mezunu olduğum Çorum Osmancık İmam Hatip Lisesi geldi.
İhtiyaçları ona aktarınca ‘Masrafları ödemeye hazırım’ dedi. Doğduğum yer, okuduğum okul olduğunu düşününce bu fikri yerel yöneticilerle ve Çorum Milletvekilleri ve de okul yöneticileriyle paylaştım” ifadelerinden Çorum Osmancık İmam Hatip Lisesi’nden mezun olduğu anlaşılıyor.
Yerel yöneticilerden edinilen bilgilere göre, Osmancık İmam Hatip Lisesi mezunu olan Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan, okuluna vefa borcunu ödemek için 2012 yılının Kasım ayında yerel yöneticilerle görüşerek İmam Hatip Kampüsü inşa edilmek üzere bir proje hazırlanmasını talep etmiş.
Hatta Osmancık İmam Hatip Lisesi tarafından organizesi yapılan ”Mezunlar Buluşması” etkinliğinde okulun kurulduğu günden bu güne kadar mezun olmuş bütün mezunlar, 10 Ağustos 2013 Cumartesi günü saat 18.00 ‘de okul bahçesinde “3. Hasret Giderme Günü”nde bir araya gelmişler.
Ancak Osmancık İmam Hatip Lisesi tarafından 10 Ağustos’ta düzenlenen ”Mezunlar Buluşması” etkinliğine Süleyman Aslan’ın katılmadığı belirtiliyor. Hükümete yönelik darbe girişimi kapsamında tutuklanan Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın avukatı Prof. Dr. Ersan Şen’in “Süleyman Aslanı ve diğer şüphelileri kurban ettiler.” dediği söyleniyor.
Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın avukatı Prof. Dr. Ersan Şen’in müvekkilinin kimin tarafından kurban edildiğini açıklaması gerekmez mi?
Eğer babasının dediği gibi Süleyman Aslan cemaatin dershanelerinde yetişen cemaate mensup birisi ise adı geçeni yetişmesine vesile olan çevreler mi kurban etti?
Yok, eğer onlar kurban etmediyse, genel müdürün cemaatle bağlantısını deşifre eden iktidar mı gözden çıkararak kurban etti?
Sahi köstebek kim?