Ey sponsorlu mücahidler, ey örtülü ödenekten beslenen İslamcı yazarlarımız!
Dünkü yazımda “Anlaşılan o ki Türkiye’de şimdilik adını telaffuz etmeyeceğim bazı odaklar, hem İHH’yı hem de Suriye’deki bazı mücahit grupları, küresel kraliyetçilere kurban vermeyi taahhüt etmiş.
Muhtemelen fetva dahi hazırdır, ‘ümmetin selameti için’…” demiştim.
Sarımsağı gelin etmişler, kırk gün sonra kokusu çıkmış mı bilmem ama yalancının mumunun yatsıya kadar yandığını iyi biliyorum.
Nasreddin Hoca’ya patlıcanı göstererek sormuşlar hoca bu nedir?
Hoca nüktedan tabi, yapıştırmış cevabı; “gözü açılmadık sığırcık yavrusu!”
Benim gözümü açan da Mehmet Eymür’ün sontv’de yayımladığı, ‘Örtülü operasyonlar’ başlıklı yazısı oldu.
Eymür’ün verdiği bilgiye göre; “İngilizce “Clandestine Operation” denilen Gizli (veya Saklı), halk tarafından fark edilmeyecek (anlaşılmayacak) şekilde istihbarat veya askeri birimlerce yürütülen operasyondur.
Gizli (Saklı) operasyonu ‘Örtülü Operasyon’dan ayıran husus, örtülü operasyondaki gibi arkasındaki gücü, esas organizatörü saklamak değil, doğrudan operasyonun kendisini saklamaktır.”
Ve ekliyor; “Özel bir faaliyette hem örtülü, hem de saklı operasyon kullanılabilir.”
İHH operasyonlarına bu gözle bakıldığında, hem örtülü hem de saklı operasyonların izlerini görmek mümkün.
Hatta o kadar başarılı bir operasyon ki, işin içinde Rusya’yı, paralel yapıyı, Amerika’yı ve İsrail’i bile görmek mümkün. İslami camiaya resmen tuluat oynatılıyor, kimi İslamcılarda gönüllü ‘pişekar’ gönüllü ‘kavuklu’ rolünü üstleniyor.
Pazar ola! Neden böyle yazdığıma gelince.
17 Ocak Cuma, günlü Amerika’nın Sesi radyosunun “Türkiye-El Kaide İlişkisi Konusunda Soru İşaretleri Devam Ediyor” başlıklı haberinde, son el Kaide operasyonlarındaki tutuklamaları değerlendiren uzmanların bunun Türkiye’nin cihatçılara karşı sertleştiği anlamına gelebileceğini söylediklerini belirtiliyor.
Habere göre, terörle mücadele operasyonları, dışişleri yetkililerinin radikal İslamcı gruplarla bağlantısı olan yabancıların sınır dışı edildiğini açıklamasının sonrasında başlamış.
Avrupa ülkeleri elçilikleriyle paylaşılan raporda Türkiye’nin geçtiğimiz yıl içinde Suriye’de savaşan gruplarla bağı olan binden fazla Avrupalı’yı sınır dışı ettiği bildirilmiş.
Bazı uzmanlar sınır dışı rakamının Batılılar’ın El Kaide ile ilgili endişelerini yatıştırmak amacıyla abartıldığını düşünüyormuş.
Ancak emniyet güçlerinin aynı zamanda İnsanı Yardım Vakfı’nın (İHH) bir ofisine de baskın düzenlediği, vakfın Erdoğan hükümetine yakınlığıyla tanındığı ve Suriyelilere yardım gönderen kurumların başında geldiği bilgisi verildikten sonra, Vakfın El Kaide ile bağlantıları olduğu iddiaları uzun yıllardır devam ettiği ve Almanya’nın 2010 yılında cihatçı bağlantılar nedeniyle İHH’ya yasak getirdiği hatırlatılıyor.
Radyonun haberinde ön plana çıkan bir açıklamaya dikkat edilmesi gerekiyor.
Washington’daki Demokrasileri Koruma Vakfı uzmanı Lisa Lundquist salı günü yapılan operasyonların cihatçı milislerin ve cihatçılara giden silahları engelleme amaçlı mı yoksa Türkiye üzerinde oluşan baskıyı azaltma amaçlı mı olduğunun önümüzdeki günlerde belli olacağını söylemiş.
Operasyonları düzenleyen polis ve savcılar hakkında soruşturma açıldığı, görevden alındıkları ya da sürüldükleri yolundaki haberler de hükümetin El Kaide ilişkileri konusundaki soru işaretlerini artıracağa benziyormuş.
Ben sorunun cevabını çoktan aldım. Rusya’nın Sesi radyosu, konuyla ilgili haber akışını sürdürüyor.
Van merkezli El Kaide operasyonunda gözaltına alınan ve emniyetteki işlemlerinin ardından dün adliyeye sevk edilen 13 kişiden 4’ü tutuklandığını, 12 kişinin ise bu sabah adliyeye sevk edildiğini, soruşturma kapsamında Kilis’te İnsani Yardım Vakfı’nın ofis ve deposunda arama yapılmış olduğunu, 1 kişi gözaltına alındığını, zanlıların Suriye’deki El Kaide kamplarına savaşçı bulmakla suçlandığı, dinleyici ve okuyucu kitlesiyle paylaşıyor.
Belki bir sürü gereksiz haber tekrarı okumuş gibi hissediyoruz kendimizi.
Lakin meselenin anlaşılması açısından belki de kaçınılmaz.
İHH’ ya yönelik, maalesef hem örtülü hem de saklı operasyonlar yapılmıştır.
İHH Üstat Necib Fazıl’ın Sakarya şiirinde haykırdığı gibi kendi öz vatanında operasyona tabi tutulmuştur.
Maalesef sponsorlu mücahidler ve örtülü ödenekten beslenen İslamcı yazarlarımız, derin bir aymazlık içinde tavşan kaç tazı tut oyununu sahnelemektedir.
Mavi Marmara’nın kahraman organizatörü ve Türkiyeli Müslümanların efsanevi yardım teşkilatı, küresel aktör olmaktan çıkarılmıştır.
Bundan böyle kendi ülkesinin mahkeme kayıtlarında terörist yapılanmalarla birlikte anılacağından ülke dışında ne tür uygulamalara muhatap olacağını bir düşünün.
Şimdi soralım, sahi İHH’yı kim bu cendereye soktu, kim bu kumpası kurdu?
Ya da şöyle mi demeliyiz, “kendim ettim kendim buldum, yalan dünya senden bezdim, eyvah eyvah!”