Tarihte Kavimler Göçü denilen toplu nüfus hareketliliği farklı zaman aralıkları ile gerçekleşti. Bu nedenle her kıtada iklim değişikliği, buzulların çözülmesi gibi etkenler sonucunda kuraklık, kıtlık, savaş ve salgın hastalıklar insan topluluklarının yer değiştirmelerine hatta kıtalar arası yolculuklarına ortam hazırladı, adeta mecbur bıraktı.
Gobeklitepe nasıl bir yer ve neden inşa edildi?
Şanlıurfa şehir merkezinin 15 km kuzeydoğusunda ve Örencik Köyünün 2,5 km doğusunda yer alan Göbekli Tepe, arkeolojik buluntulara bakılarak Neolitik Döneme ait bir inanç merkezi olarak nitelendirilir. Yıllarca sürdürülen ayrıntılı kazı çalışmalarının, Neolitik Devrim‘i ve hazırlayan koşulları yeniden yazmayı sağlayacak güvenilir bilimsel sonuçlar sağladığı söyleniyor. Nitekim neolotik dönemde tarımın Anadolu'dan Avrupa'ya geçtiği günümüzdeki bir çok araştırma ile netleşti.
Göbeklitepe tapınağı, bitkilerin anasının ilk ortaya çıktığı yere inşa edilen ve evin (dünya/evren) ruhuna adanılan ve ona duyulan minnettarlığın, saygının sembolize edildiği yerdi. Bir inanç sisteminin gereği olarak inşa edildiği düşünülen ve mevcut bulgular doğrultusunda insanlığın ilk kutsal tapınağı olan Göbekli Tepe’nin tarihinin günümüzden 12 bin yıl öncesine (M.Ö. 9-10 bin) kadar gittiği ortaya çıkmıştır.
Bu yönüyle Mısır Piramitlerinden 7500 ve İngiltere’deki Stonehenge’den (Asılı Taşlar) 7000 yıl kadar daha eski olan Göbekli Tepe aynı zamanda yeni başlayan tarımın gelişiminde önemli rol oynayan bölgesel bir ritüel merkezidir Göbekli Tepe, yalnızca bir tepenin üzerindeki konumu ve anıtsal mimarisiyle değil, aynı zamanda küçük taş heykelciklerden hayvan heykellerine, süslü anıt taşlara kadar çeşitli sanat eserleriyle de benzersizdir.
Metal aletler kullanarak taşları yontmayı 6000 yıl önce öğrendiğini düşündüğümüz insanlık, bu bulgulara göre 10000-12000 yıl önce büyük ve detaylı ibadet yerleri inşa etmiş.
Neolitik dönem yerleşik hayata geçişte Gobeklitepe
Türkiye'nin güneydoğusundaki Şanlıurfa ili, Göbekli Tepe tapınak kompleksi ve Karahantepe bölgesi gibi antik yerlerdeki arkeolojik buluntular sayesinde Neolitik dönem hakkında yeni bilgiler ortaya çıktı.
Anadolu’da Zeytin tarımı Göbeklitepe tapınağının inşa edildiği döneme uzanır. Zeytin, milattan on bin yıl önce Doğu Akdeniz havzasının doğal bitki örtüsü olarak yayıldı. Bu tarih, Göbeklitepe’nin inşa edildiği dönemi kapsıyor.
Göbeklitepe’de bulunan kalıntılardan ilk tarımın da burada yapıldığı anlaşılıyor. Nitekim 68 buğday çeşidinin karşılaştırıldığı araştırmalarda tüm tahılların kökeninin Karacadağ eteklerinde günümüzde de halen yetişen yabani buğday bitkisi olduğu belirlendi.
12 bin yıl önce taş devrinde insanlar, Türkiye, Suriye, Irak ve İran sınır bölgesinde avcılıkla yaşıyordu. Daha sonra insanlar burada yerleşti ve toprağı işleyince uygarlık gelişti.
Göçebe halinde ve avcılıkla yaşayan insanlar da ilk kez burada av silahlarını bırakıp toprağı işlemeye ve yerleşik hayata geçti.
Bitkileri ıslah eden, hayvanları evcilleştiren onlardan yararlanmaya başlayan insanlar; toprak, taş ve ahşap malzeme kullanarak barınak, topraktan çömlek yapmayı ve kendi yetiştirdiği bitkilerden beslenmeyi burada öğrendiler.
Göbeklitepe’de PPNB (Çanak Çömleksiz Neolitik B) dönemine tarihlenen çalışma alanında bulunan ve 160 litreye kadar kapasiteye sahip altı kabın içinde gri-siyah yapışkan kalıntı izleri bulundu.
Bu kireçtaşı kaplar üzerine yapılan kimyasal analizlerin ilk sonuçlarında, gri-siyah yapışkan izlerin, tahılın ıslatılması, öğütülmesi ve fermantasyonu sırasında ortaya çıkan kalsiyum oksalat içerdiği ortaya kondu.
En erken ıslah edilmiş tahıllara ev sahipliği yapan Karacadağ’ın Göbeklitepe’ye oldukça yakın olması da önemli bir detay.
Göç Başlıyor
Urfa Karacadağ ve Adıyaman Nemrud volkanları aktifleşiyor, depremlerin yol açtığı yer sarsıntıları, toprak kaymaları ve yarılmaları, lav püskürtmeleri, iklim değişikliğine neden olmuş tufan sonrası bölgeye yerleşik insan toplulukları farklı bölgelere doğru yola çıkmıştı.
Sömürgeciliğin keşif kolu Oryantalistler; köleleştirmek istedikleri ülke halklarıyla kendi kültür tarihleri üzerinden benzerlik kurmaya çalışırlar ve bunu genellikle filoloji, antropoloji, arkeoloji aracılığıyla yaparlar.
Kim yaptı, nasıl yapıldı pek bilinmiyor ama DNA araştırması sonucu, İngiltere'nin başlıca tarihi anıtlarından Stonehenge'i inşa edenlerin de Anadolu'dan geldikleri tespit edildi.
Londra'da yapılan DNA araştırmasında uzmanlar, İngiltere'de neolitik çağda (M.Ö 800-5500) yaşayanların kalıntılarından alınan DNA örnekleriyle, aynı dönemde Avrupa'da yaşayanların DNA örneklerini karşılaştırdı.
Araştırma sonucu, Britanya Adası'nda neolitik dönemde yerleşik olanların, Anadolu'dan yola çıkıp, İber Yarımadası üzerinden gelerek adaya yerleştikleri tesbit edildi.
Bu halkın, M.Ö 4000 yılında Britanya'ya ulaştığı belirlendi.
İngiltere'ye göçün, Anadolu'dan M.Ö 6000'de başlayan büyük nüfus hareketinin bir parçası olduğu ve bu halkların Avrupa'ya tarımı getirdiği sanılıyor.
Göçten önce, Avrupa'da avcı toplayıcı küçük gruplar yaşıyordu.
Bu ilk tarım toplumundan bir grup, Tuna Nehri'ni takip edip, Orta Avrupa'ya giderken, bir başka grup Akdeniz boyunca daha batıya geçti.
DNA kanıtları, Neolotik Britanyalıların kökeninin büyük ölçüde Akdeniz rotasını ya kıyı boyunca ya da teknelerle bir adadan diğerine geçerek takip eden gruba dayandığını gösteriyor.
Britanya'ya giren Neolitik çağ göçmenlerinin tarımın yanı sıra, “megalit” olarak bilinen dev kayalarla inşa edilen anıtları da getirdiği belirtiliyor.
Dev kayalarla inşa edilen ilk anıt örneğinin Göbeklitepe'de olduğunu hatırlatalım.
Nitekim İngilizler’in meşhur Stonehenge Anıtı da bu geleneğin bir parçası. İngilizce’de “asılı taşlar” anlamına gelen Stonehenge Anıtı, Göbeklitepe buluntularıyla büyük benzerlik gösteriyor.
Tarım yapan halkın, M.Ö 4000 yılında geldiği dönemde, Britanya'da "batılı avcı-toplayıcı" halkların yaşıyor olmasına karşın, DNA analizi bu iki grubun pek karışmadığını gösteriyor.
İskoçya'nın batısında yaşayan bir grup dışında, avcı-toplayıcı halkın yerini Neolotik çiftçilerin aldığı ifade ediliyor.
Araştırmada avcı-toplayıcı halka ait DNA örnekleri de incelendi. Buna göre, o dönemin çoğu Avrupalı avcı-toplayıcı halkı gibi, bu halk, esmer ve mavi gözlüydü.
Neolitik çiftçilerin ise derilerinin daha açık renkli, kahverengi gözlü ve siyah ya da koyu kahverengi saçlı olduğu belirlendi. Bu araştırmacılar, tam da biz Türkler’i tanımlamıyor mu?
Bu İngilizler, “Göbeklitepe’yi bizim atalarımız inşa etti” deyip Türkiye'de hak ilan etmeye hazırlanıyorlar, haberiniz olsun!
Volkanik aktiviteler
Yaklaşık 12 bin yıl önce son buzul çağından çıkılmasındaki en önemli faktör, volkanik aktivitelerdeki dramatik bir artış olmasıydı.
Volkanlar; bir sera gazı olan karbondioksitin, yer atmosferinde artmasına sebep olmuş, sonuçta volkanların bulunduğu araziler, daha fazla ısınmıştı.
Okyanus dolaşımındaki değişmeler ile bağlantılı olarak ortaya çıkan kurak-nemli dönemler ve şiddetli “El Nino” veya “La Nina” olayları, geçmişteki uygarlıklar üzerinde kalıcı etkiler bıraktı.
Sümer öncesi Anadolu halkının, Akadlar'ın veya Orta Amerika'da Maya Uygarlığı'nın çöküşü bu duruma örnek gösterilebilir.
Ördek, kaz, şahin ve kartal ailelerinin üyeleri de dahil olmak üzere bazı kuş türleri bu dönemde gelişmeye devam etti.
Ayrıca devekuşu ve moa gibi bazı uçamayan kuş türleri de vardı.
Uçamayan kuşlar, suyun büyük bir kısmı donduğundan memeliler ve diğer canlılarla sınırlı gıda ve su temini için rekabet etmek zorundaydı.
Timsahlar, kertenkeleler, kaplumbağalar, pitonlar ve diğer sürüngenler de bu dönemde gelişti. Bu hayvanların çoğunun resmi, şekli Göbeklitepe taş anıtlarına Sümerce ifadeyle “tab" edilmişti.
Bitki örtüsüne geldiğimizde ise pek çok alanda bitki örtüsünün buzullar altında kaldığı söylenebilir.
Genel olarak kara alanlarında selvi, porsuk gibi bazı dağınık kozalaklı ağaçlar ile kayın ve meşe gibi bazı geniş yapraklı ağaçlar yer kürede hakimdi.
Ayrıca bunlara ek, toprağa daha yakın lale, orkide, gül ailelerinin üyeleri ve kır çiçekleri gibi çiçekler dünyayı renklendirmekteydi.
Yaklaşık 13.000 yıl önce, yünlü mamutlar, mastodonlar, kılıç dişli kaplanlar ve dev ayılar da dahil olmak üzere büyük Buz Devri hayvanlarının dörtte üçünden fazlası öldü.
Ve Göbeklitepe uygarlığının mimarları göç ettiler…
Bölgedeki kültür 7 bin 400’lere kadar devam ediyor. 7 bin 400’lerde doğal çevrenin tahribatı ve iklim değişikliği nedeniyle çiftçiler baş kaldırıyor. Göbeklitepe’nin hikayesindeki kırılma tam da M.Ö. 7 bin 400’lerde yaşanıyor. Doğal çevre tamamen tahrip oluyor.
Prof. Dr. Mehmet Özdoğan; Göbeklitepe halkının tam çiftçi haline geldiklerinde yoğun ruhban sınıfının baskısına dayanamayıp göç etmeye başladıklarını söylüyor. Ona göre, “Gruplar haline göçler başlıyor. Bir rota Kafkaslar’a, bir rota İran içinden Orta Asya içlerine, bir rota Akdeniz kıyısından İspanya’ya, bir rota Trakya - Kırklareli üzerinden Avrupa içleri ve İngiltere’ye kadar uzanırken, bir rota da Sakarya üzerinden İstanbul’a gelip kalıyor. Göbeklitepe’deki çiftçi göçü sonrası çok kısa zaman sonra sadece kuzey Yunanistan, Bulgaristan ve Trakya çevresinde 300 yerleşim yeri kuruluyor.
Göbeklitepe’de kalanlar ise sonraki dönemlerde Mezopotamya uygarlığının tetiğini çekiyorlar. Mezopotamya’ya göç edenler Sümerler’den önce sulu tarıma başlıyor. Obeyd ve Uruk adını verdiğimiz kültürel gruplar sulu tarım sonucu artı ürün elde ederken, artı ürün artı değere dönüşüyor. Artı değer kentleşmeyi doğuruyor.
O sırada Avrupa ve Anadolu’ da çiftçilerin kuru tarımla yetiştirdikleri artı ürün ve artı değerin oluşmadığı bir yaşam söz konusu. Mezopotamyalılar kentlileşirken, Anadolu ve Avrupa’ya göçenler köy yaşamını devam ettiriyorlar. Artı ürün ve değer oluştukça ticaretin, işçi sınıfı, kentler, tapınağa bağlı kast sistemi meydana geliyor.
Bir süre sonra devlet ve bürokrasi ortaya çıkıyor. İşte Göbeklitepe tüm bu kurumsal yapıların tetiğinin çekildiği yer olması açısından çok önemli. Göbeklitepe’de artı değer ve üretim yoktu ancak sonrasında oluşan tüm sistemin çıkış yeriydi. Kentleşme, devletleşme, bürokrasi, ticaretin yanı sıra endüstri devrimine kadar olan herşeyin tetiği Göbeklitepe’de çekildi.”
Neolitik DNA araştırma sonuçlarının yayınlanmasıyla, İngiltere’deki Stonehenge’de ki taş anıtları inşa edenlerin, Anadolu'dan geldiklerini bilimsel olarak da kanıtlamış oldu.
Pikt Türkleri
Piktler, günümüz İskoçya'sının doğu ve kuzeydoğusunda yaşamış antik bir halk. Bu Halk adının muhtemelen Latince picti (boyalı) sözcüğünden gelmiş olabileceği düşünülüyor. Bunun nedeni ise muhtemelen vücutlarındaki boya ve dövmeler.
Doç. Dr. Haluk Berkmen Pikt Türkleri ile ilgili şu bilgileri aktarır: İngiltere adasını işgal eden Roma lejyonları bu halka Pikt adını yakıştırdılar. Bu ismi vermiş olmalarının nedeni de, bu halkın bölgelerini işgalden korumak için Roma ordularıyla savaşa girdiklerinde, yüzlerini ve bedenlerini boyadıklarıdır. Zira Latince “pikt” sözü “boyalı” ve “pictura” resim demektir. İngilizce resim demek olan “Picture” sözü Latince kaynaklıdır.
Romalı lejyon orduları Piktleri işgal edemedikleri gibi onların sürekli saldırılarına son vermek için M.S. 142-144 yıllarında önce Antonius duvarını sonra da daha güneydeki Hadrian duvarını inşa etmişlerdir. Altta solda görülen Antonius duvarı 60 km, Hadrian duvarı ise 117 km uzunluğunda olup İskoçya bölgesini adanın güneyinden boydan boya ayırmaktadır. Piktleri işgal edememiş olan Romalılar M.S. 164 yılında Hadrian duvarının güneyine çekilmişlerdir.
Pikt adı verilmiş olan bu halk, İngiltere adasının kuzeyine Asya’dan atlarıyla gelmiş olan As ve Okh boylarından oluşmuş Saka halkıdır. İskoç adının oluşumunda AS-OK = SAKA = SKİT = SCOT dönüşümleri bulunuyor.
Pikt dilinin bir Hint-Avrupa dili olmadığı kanıtlanabilir. Dil kesinlikle bitişkendir. Hem sözcük hem de gramer karşılaştırması sonucunda Pikt dilinin Bask ve İberian dilleri ile güçlü benzerlikler içerdiği, Etrüsk dili ve Kuzey Kafkas dilleri ile de ilişkili olduğu saptanmıştır.
Seçilmiş Kaynakça
https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-58247289
https://arkeofili.com/neolitik-donem-uzerine-prof-dr-mehmet-ozdogan-roportaji/
https://www.milliyet.com.tr/gundem/burokrasinin-tetigi-gobeklitepede-cekildi-6779232
https://www.turkcenindirilisi.com/m/diger/pikt-halki-ve-yazilari-doc-dr-haluk-berkmen-h88513.html
https://www.dutana.net/2019/04/18/omur-celikdonmez-gobeklitepeden-dunyayi-kucaklayan-stratejik-bitki-dut-agaci/
https://www.ntv.com.tr/teknoloji/arkeolojik-olarak-bildigimiz-bilgi-dna-ile-kanitlandi,mvluMWwZokuDsqO-HQgywA
https://www.habersanliurfa.net/yazarlar/omur-celikdonmez/casuslar-savasini-baslatan-david-rockefeller-urfa-gobekli-tepede-ne-buldu/28250/
https://www.dikgazete.com/amp/yazi/thalesin-bereketli-zeytinleri-ve-ingilizlerin-gobeklitepeye-cokme-operasyonu-makale,1356.html-1356.html
https://arkeonews.com/yeni-arkeogenetik-arastirma-orta-cagda-kita-avrupasindan-ingiltereye-yasanan-buyuk-goc-dalgasini-gosteriyor/
Ömür ÇELİKDÖNMEZ / www.habersanliurfa.net