Budizm ile Şintoizm gibi iki temel inancın yaygın olduğu Japonya’da Müslümanların sayısı kesin bir bilgiye dayanmamakla birlikte 50 bini Japon asıllı olmak üzere yaklaşık 300- 350 bin civarında tahmin ediliyor. Ancak 2009’da Pew Araştırma Merkezince yapılan demografik çalışma raporlarına göre Japonya’da 183,000 Müslüman mevcut. 2010 sayımında toplam Japonya’nın nüfusu 128.056.026 kişi. Müslümanların oranı genel nüfusla karşılaştırıldığında çok düşük. Günümüzde Japonya’nın her tarafına dağılan Müslümanlara ait 100 İslâmî kurum ve kuruluşun yanı sıra 180 kadar da cami var.
Japonya’daki Müslümanların çoğu Sünni. Aralarında çok dindar olmasalar da az sayıda İran kökenli Şii de var. Fakat ülkedeki 100 bin Müslümanın çoğunluğunu Japonyalı Müslümanlar, ardından Pakistan, Endonezya, Bangladeş ve Malezya’dan gelenler ile Afrikalılar, Araplar, Türkler ve Çinli Müslümanlar oluşturuyor. Japonya’da 1935’te inşa edilen ilk cami Kobi Camii. Kısa bir süre önceye kadar ülkede sadece Tokyo Camisi varken şimdi ülkede yüzden fazla mescit ibadete açık. İkinci Dünya Savaşında Çin, Endonezya, Malezya ve Filipinler’e giden Japonların bir kısmı, savaş sonrası Müslüman olarak ülkelerine döndü ve 1953’de ilk İslâmî cemiyetlerini kurdu. Türkiye’deki yaygın kanıda, Ertuğrul Firkateyni’nin 1890’da Osmanlı İmparatorluğu ile Japonya arasında diplomatik ilişkilerin başlaması nedeniyle Japonya’ya yaptığı ziyaret, Japonların İslam ile tanışmalarında en önemli tarih kabul edilir. Ertuğrul Firkateyni’nin dönüşte batması ve 540 Türk denizcinin feci bir şekilde can vermesi ilişkilerin geliştirilmesinde önemli bir rol oynamıştır.
Bilinen ilk Japon Müslüman’ların 1909 yılında Müslüman olan ve ismini Ömer Yamaoka olarak değiştiren Mitsutaro Takaoka ve ticari amaçlarla Hindistan’a giden ve burada Müslüman olan adını da Ahmet Ariga olarak değiştiren Bumpaçiro Arigo olduğu iddia edilse de Ertuğrul Fırkateyni kazasından dolayı Türkiye’ye ziyarette bulunan ve Abdul Halit ismini alan Torajiro Yamada’nın ilk Japon Müslüman olduğuna dair rivayetler mevcuttur. 1917 Rus Bolşevik devriminden kaçan Kazan Tatarlarının Japonya’ya iltica etmesi azda olsa Japonya’da İslami hareketin ciddi başlangıcı kabul edilebilir. Bu nedenle son yıllara kadar Japonya’daki en büyük İslami grup Türklerdi.
Neden tüm bunları anlatmaya gerek duydum? Biliyorsunuz Gaziantep’in Nizip ilçesinde, jandarma ekipleri tarafından yapılan operasyonda IŞİD’e katılmak üzere Japonya’dan gelen bir kişi yakalandı. Gözaltına alınan şüpheli, yapılan sorgulamasında IŞİD’e katılmak için kente geldiğini söyledi. Japon uyruklu M.M. Suriye’deki bir kişiyle telefonla tanıştığını ve bu kişinin ikna etmesiyle IŞİD’e katılmak üzere sınırı geçmek istediğini itiraf etti. Japon şüpheli, çıkarıldığı nöbetçi mahkemece adli kontrol kararı verilmesi sonrası Gaziantep Göç İdaresi Müdürlüğüne teslim edildi. Japon M.M, “Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu” kapsamında sınır dışı edildi.
Geçtiğimiz yıllarda IŞİD, iki Japon gazetecinin başını kesmişti. Bu nasıl bir durumdu? Nasıl olurda Bir Japon kendi vatandaşlarını kesen bir örgüte katılmayı düşünebilirdi? Yoksa bu klasik Stockholm Sendromu vakıası mıydı? Rehinelerin, kendilerini esir alanların duygularını anlama noktasına gelmeleri ve kendisini rehin alan kişilerle geçirdikleri sürenin sonunda onlara yardımcı olmaya başlaması ve nihai olarak da onlarla özdeşim kurmalarına Stockholm Sendromu denmektedir. Bu sendromun anlamı genişletilerek insanın kendisini zora sokan, üzen koşulları benimsemesi, savunması ve bu koşulları yaratan nedenleri görmemesi, ezenin yanında yer alması olarak da tanımlanabilir.
Gerçekten de Japonlarda böyle bir ilgi ve sempati var mı? Japon Müslümanların sayısına bakılırsa birkaç münferit katılımın ötesinde kitlesel bir iştirakten söz edilemez. Aslında bu ilgi veya iştirakin Müslüman birey ve cemaat düzleminde değil yönetim bazında olduğu görülebilir. Bu ilginin IŞİD’i anlamak ve tanımaktan ziyade IŞİD’in faaliyet gösterdiği Ortadoğu coğrafyasındaki enerji kaynaklarına olduğu anlaşılabilir. Çünkü Orta Doğu petrolü ve doğal gaz Japonya için hayati öneme sahip. Japonya petrol ithalatının yaklaşık olarak % 80-90 oranında olan kısmını bu bölgedeki devletlerden ithal ediyor, doğal gaz alımını da % 23’lük bir kısmını alıyor. Japonların IŞİD ilgisi bir enerji jeopolitiğidir.
Japonya, Soğuk Savaş’ın bitmesinin ardından Orta Doğu’ya yönelik diplomasi faaliyetlerini artırdı. 1990 sonrasında özellikle 11 Eylül ve Irak Savaşı’yla birlikte Orta Doğu’ya yönelik oluşturulan politikalarını yeniden gözden geçirdi, yeniden şekillendirdi. Sebeb? Japonya’nın petrol ihtiyacının neredeyse tamamına yakın kısmını Orta Doğu’dan karşılıyor. İşte bu nedenle Japonya, Orta Doğu petrollerinin uzun dönemli kesintisiz akışının sağlanması için bölgede barış ve istikrara, diğer sanayileşmiş devletlerden daha çok ihtiyaç duyuyor.
Bu açıdan Japonya Orta Doğu’da istikrarı, hem içe hem dışa yönelik politik, ekonomik ve stratejik boyutu olan bir “güvenlik” problemi olarak algılamakta. Bu nedenle de Orta Doğu’da istikrarsızlığı doğuran olaylar, petrol akışının kesintiye uğramasına yol açarak Japon ekonomisine büyük zarar verebilir beklentisi Japonya yönetimini konuyla ilgili daha dikkatli olmaya yönlendiriyor. Japonya bölgedeki aktörlerden olamayacağı için bölge aktörleriyle dirsek temasını ihmal etmemekte. Bazen bu dirsek teması ABD’nin yanında IŞİD karşıtı koalisyona katılmak şeklinde bazen de IŞİD’le diyalog kapısını açık tutmak şeklinde gerçekleşiyor. Ancak Japonya’nın hareket kabiliyeti sınırlı.
Ortadoğu’da ancak Amerikan çıkarlarına hizmet ettiği sürece Japonya’nın bölgede faaliyet göstermesine izin verildiği de bir gerçek. Japonya’nın ABD’nin bağımsız hareket etmesi mümkün değil. u politikadan sapma yok. ABD’nin Avrupa ve Japonya üzerinde kontrol kurma araçlarından biri de bunların enerji temin ettikleri kaynakların boğazını sıkmasıdır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD, üzerlerinde Amerikan denetimi kurmanın bir aracı olarak Avrupa ve Japonya’nın petrole dayanan bir ekonomiye geçmesi için bastırmıştır.
Avrupa ve Japonya’nın kömür kaynaklarına vardı ama yabancı ve Amerikan denetimindeki enerji kaynağına bağımlı olmalarını ABD kendi sultasının devam açısından zorunlu gördüğünden bu politikasını sonuna kadar dayattı. Hatta özellikle Japonya’ya ambargo uygulanmasında Amerikan petrol şirketleri başroldeydi ve neticede petrol ambargosuyla Japonya’nın dolar rezervleri eridi gitti. Günümüzde ABD, Almanya ve Japonya’nın sanayi ürünlerinin pazarlanmasında rekabet etmeleri daha da önemlisi pazar arayışında petrol üreten ülkelere tüketim malları satışı ve bu ülkelerdeki hızlı sanayileşme için ekipman temini konusunda baş döndürücü bir atak içinde olmaları rastlantı sayılmaz. Japonya Amerika’nın kendisini mahkûm ettiği enerji bağımlılığından kurtulmak için çırpınıyor. Amerika için Japonya, Rusya ve Çin’i baskı altında tutmasına yarayan bir araç.
IŞİD, elindeki iki Japon rehinelerden Kenji Goto, ve Haruna Yukawa’nın kafası keserek infaz etmişti. IŞİD, 20 Ocak’ta 2015’te Yukawa ve Kenji Goto’nun görüntüsünü yayımlayarak, rehinelerin hayatlarına karşılık Japon hükümetinden “fidye olarak 200 milyon dolar” istemişti. Kenji Goto, ve Haruna Yukawa’nın IŞİD eline geçmesinden önce 29.9.2014’te Japonya’nın başkenti Tokyo’da yaşayan Kürtler, IŞİD’in Rojava’nın Kobani kentine saldırılarını protesto etmiş, Japon din adamları ve aktivistlerin de katıldığı eylemde, Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütünün saldırıları kınanmıştı. Haruna Yukawa özel bir askeri şirkette üst düzey yetkiliydi. Kenji Goto ise gazeteciydi. IŞİD, 400 gün alıkoyduğu biri gazeteci 2 Japonya vatandaşı için Japonya’nın DAİŞ karşıtı koalisyona yaptığı 200 milyon Dolar desteğe atıfta bulunarak, Japonya’dan 200 milyon Dolar fidye istemiş, görüşmeler sürerken de bir hafta içerisinde ikisini de infaz etmişti.
Japonya, Amerika’ya rağmen enerji kaynaklarına yakın olmak istiyor. Sanayisinin can damarı olan enerji ihtiyacını Amerika’yı aradan çıkararak karşılamak istiyor. Bu amaçla alan araştırması ve bölgedeki ABD bağlantılı örgütler haricindeki aktörlerle irtibat kurmak için gönderdiği Kenji Goto, ve Haruna Yukawa’nın, bizzat Amerikalılar tarafından IŞİD’e teslim edildiği söyleniyor. Birkaç gün önce Gaziantep Nizip’te yakalanan Japon’da aynı amaçla bölgedeydi ve başına bir iş gelmeden, CIA’nın kurbanı olmadan Türkiye tarafından paketlendi ülkesine gönderildi! Japonlar’ın IŞİD’e duymasının asıl sebebi, Amerikasız bir Ortadoğu’da Japon sanayi devlerinin enerji ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri bağımsız bir dış politikanın tesisine yöneliktir.
Twitter:@oc32oc39
[email protected]
Bunu beğen:Beğen Yükleniyor...