Nuh Tufanı dünya çapında mıydı, yoksa yerel olarak mı gerçekleşmişti? Sorusu ilahiyatçıların olduğu kadar jeologlarında ilgilendiği konuların başında geliyor. Kutsal metinler topyekûn bir tufandan söz ediyor. Kimi bulgular yerel bir tufana işaret ederken, dünyanın birçok farklı coğrafyasında yaşayan insan topluluklarının hemen hepsinde rastlanan tufan hikâyeleri, genel bir afetin yaşandığını, insanların kolektif bilinçaltının izleri sürülerek tespit ediliyor. Günümüzde ise deprem sonrası ortaya çıkan tsunami, tufanı aratmayacak görüntüler veriyor. Önümüzdeki günlerde Musul Barajının geleceğine ilişkin bazı öngörüler bölge insanını tehdit eden bir doğal felaketin habercisi.
Aslında bu iddialar, uzun zamandır sözü edilen Su Savaşlarının ilki olma özelliğinde. Ancak bir farkla. Mevcut yaklaşımlara göre, Su kaynaklarının farklı ülkeler tarafından paylaşıldığı bölgelerde de su sorunları bekleniyor. Küresel ısınmanın artması ve kullanılabilir suların hızla tüketilmesi su savaşlarının nedeni olabilir. Petrol gibi enerji kaynakları ekseninde çatışmaların yaşandığı Ortadoğu’da böyle giderse bir de su için savaşılacak. Yani su savaşlarının temel nedeni su kaynaklarının kullanımı ve tüketilmesi.
Fakat bölgemizde beklenen su savaşının sebebi su kaynaklarının paylaşımı veya kullanımı ile ilgili değil. Aslında bu su yüzünden savaş değil, suyun tahrip edici gücünün silaha dönüştürülmesi ile edilmesi amaçlanan termodinamik bir felaket. Barajda biriken su; yer çekimi potansiyel enerjisi içerdiğinden baraj kapaklarının tazyikli bir güçle örneğin patlamayla kontrolsüz açılmasıyla, suyun belli bir yükseklikten belli bir hızla düşerken, enerjinin dönüşümü prensibine göre oluşturacağı tahrip gücü yüksek enerji, belki de Atom bombasından daha fazla zarar verebilecek.
Musul Barajını patlatarak Irak halkına zarar vermek isteyen ne Shoko Asahara’nın Japonya’da kurduğu ve metro istasyonlarına sarin gazı yayan Aum Şinrikyo (Aleph) örgütü, ne İrlanda’nın bağımsızlığı için bombalı saldırılar düzenleyen İrlanda Kurtuluş Ordusu İRA, ne İtalyan Başbakanı Aldo Moro’yu öldüren Kızıl Tugaylar, ne de Alman kapitalizmine savaş açan Baader-Meinhof RAF örgütü? Günah keçisi arayanlar hemen bu dehşetengiz olayın failinin eli kanlı terör örgütü DAİŞ (IŞİD) olabileceğini söyleyebilir. Ama bunların hiç biri değil? Her şeyden önce bir örgüt değil bir devlet, hem de Irak’a özgürlük ve demokrasi getirmek için yola çıkmış bir devlet!
Irak halkının kulağına kar suyu kaçıran bu söylentinin kaynağı Londra merkezli Şark’ul Avsat gazetesi. Gazeteye konuşan ve ismini vermek istemeyen Iraklı bir yetkili, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Barack Obama’nın Irak Başbakanı Haydar Abadi’yi arayarak, şöyle dediğini iddia etmişti: “Her gece Musul Barajı’yla ilgili üzücü rüyalar görüyorum. Barajın yıkılmasıyla Irak haritasının değiştiğini görüyorum.” Ayrıca Irak ve Suriye’de IŞİD’e yönelik operasyonlar gerçekleştiren ABD öncülüğündeki koalisyonun başındaki isim olan MacFarland, “Barajın çökme ihtimalinin ne olduğunu şu an belirlemeye çalışıyoruz. Bütün bildiğimiz çöktüğü zaman hızla çökeceği ve bu kötü bir şey” ifadelerini kullanmıştı.
2007 yılında Irak’taki ABD güçlerinin komutanı David Petraeus ve o sırada Bağdat’taki Amerikan elçisi olan Ryan Crocker, Başbakan Nuri Maliki’yi barajın çürük bir zeminde inşa edildiği ve bu yüzden çok tehlikeli olduğu konusunda uyarmışlardı. Amerikalı yetkililer Irak başbakanına yolladıkları mektupta “Musul barajının çökmesi Dicle boyunca Bağdat’a kadar sel felaketiyle sonuçlanabilir. En kötü ihtimal olan, barajın azami doluluktayken çökmesi halinde Musul kenti 20 metre yüksekliğinde sular altında kalabilir ” demişlerdi. Bu tehlike bugün de var. Wall Street Journal’a konuşan Iraklı hidrolik mühendisi Azzam Alwash “Musul barajı her an infilak edebilecek bir saatli bomba” demişti.
1980 yılında başlanan Musul Barajı, 6 yılda tamamlandı. Musul kentine 50 kilometre mesafede, Dicle Nehri üzerinde bulunan baraj, Irak’ın en büyük, Ortadoğu’nun ise en büyük 4’üncü barajı olarak kabul ediliyor. Dicle nehri üzerinde Musul kentinin 50 km kadar kuzeyindeki baraj Kuzey Irak’taki çok geniş bir alanın suyu ve elektriğini temin ediyor. Musul barajının jeneratörleri 1010 megavat elektrik üretebiliyor. Baraj ayrıca su depolama kapasitesi ile Ninova eyaletinin batısındaki tarım alanlarının sulanması bakımından hayati önem taşıyor. Fakat inşaatının tamamlandığı 1980 yılından bu yana baraj sık sık su sızıntılarıyla baş etmek için bakıma alındı ve sorunlu yerlere çimento enjekte edildi.
ABD hükümeti işgalden sonra Iraklı ekiplerle birlikte çalışarak barajın tamirat ve bakımı için 30 milyon dolar harcadı. Musul barajında yaşanabilecek olası su tehlikeleri konusunda Türkiye Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü, Irak Su Kaynakları Bakanlığı’nın personeline yönelik çeşitli eğitim programları düzenlemişti. 2012 yılı içerisinde 3 eğitim programını kapsayan proje ile Iraklı teknik heyete su sektöründe sahip olunan tecrübeler hem teorik olarak sunuldu hem de su ile ilgili tesislere teknik geziler gerçekleştirilmişti.
Barajın su sızıntılarını hızlandıran bir diğer faktörde baraj civarında yaşanan savaş. 03.08.2014’te Peşmerge güçleri çekildiğinde IŞİD Musul’u ve baraj çevresini denetimi altına almıştı. 18.08.2014’te Musul Barajı’nı ele geçiren IŞİD’e yönelik Amerika hava saldırılarından 35’i Musul barajı civarında gerçekleştirilmişti. Uzmanlar bu hava saldırılarının zaten sorunlu olan Musul Barajında tahribatı hızlandırdığı görüşünde. Daha sonraki operasyonlarla Irak ordusu Barajı IŞİD’den ele geçirdi ve günümüzde Musul barajı peşmerge’nin kontrolünde olmakla birlikte, Musul Başika’da konuşlu Türk birliğinin tanımlı görevleri arasında Musul Barajının korunması da var.
Geçtiğimiz yıl Musul Valisi Nevfel Hamadi, “Barajın hemen yıkılacağını söylemek doğru değil. Aynı anda barajın hiçbir tehlike altında olmadığını da söylemek doğru değil. Barajın kapaklarından biri bozuk ve tamir edilmeye ihtiyacı var” demişti. İtalya’nın Trevi şirketiyle anlaştıklarını, barajın bakımının düzenli bir şekilde yapılmaması halinde tehlikenin büyüyeceğini belirten Musul Valisi, İtalyanların barajda çalışmaya başlamasının yıkılma tehlikesini azaltacağını ifade etmişti. İtalya Başbakanı Matteo Renzi ciddi şekilde hasar gören Musul barajının onarım ihalesini İtalyan şirketi Trevi di Cesena’nın kazandığını, barajın korunması için Musul’a 450 asker yollayacaklarını ve İtalyan askerlerin ABD askerleriyle birlikte görev yapacağını açıklamıştı. Renzi, Musul barajının yıkılması halinde “Bağdat’ı yok edebileceğini”, Musul barajının onarım ihalesi 2 milyar dolar değerinde olduğunu, barajın onarım çalışmalarının 18 ay sürmesinin beklendiğini söylemişti.
Anlaşılan İtalyanlar barajın onarımını tamamlayamadı. Neden mi? Çünkü ABD Bağdat Büyükelçiliği, Musul Barajı’ndaki çökme riskine karşı barajdaki suyun tahliye edilmesi ve Dicle Nehri yatağı çevresinde yaşayan 1,5 milyon insanın tehlikeden korunması için gerekli önlemlerin alınması adına açıklamada bulundu. Musul Barajı’nın büyük bir felaket yaratma riskinin yüksek olduğunu açıkladı. Uzmanlara göre, Musul Barajı yıkılırsa meydana gelecek su baskınları tufana dönüşebilir ve çok kısa bir sürede Musul ve Samarra arasında kalan bölgede binalar da dâhil olmak üzere önüne çıkan her şeyi silip süpürebilir.
40 santimetre yüksekliğinde akan su, arabaları hareket ettirecek güce sahip. Raporda, barajın çökmesi durumunda Musul’daki su seviyesinin bir saat içinde 12 metreye kadar yükselebileceği, bu durumda da insanların kaçmak için çok az vakti kalabileceği iddia edildi. Baraj suları Tikrit’e bir günde, Bağdat’a üç günde ulaşacak ve Bağdat’a ulaştığında yüksekliği 10 metreyi bulabilecek. ABD Büyükelçiliği’nin tahminlerine göre, sel bölgesinden zamanında tahliye edilemezlerse Dicle Nehri kenarında 470 bin ilâ 1.5 milyon insan ölebilir. Bağdat’ta yaşayan altı milyon insan da selden etkilenerek evsiz kalabilir. Büyükelçilik Bağdat Havaalanı’nın da sular altında kalabileceğini öngörüyor.
IŞİD’in işgali altındaki Musul’u kurtarma operasyonunun başlaması durumunda eğer IŞİD Barajı patlatırsa 500 ile 800 bin arasında kişinin daha evsiz kalacağı tahmin ediliyor. Ancak Musul merkez IŞİD’in elinde olmasına rağmen Barajın güvenliğini Kürt güçlerini sağlıyor. Dolayısıyla Baraj kaynaklı bir doğal felaketin müsebbibi, öncelikle IŞİD olmaz, ABD’nin başını çektiği koalisyon güçleri olur. ABD şimdiden yol yapıyor. Muhtemelen su (Hidrojeoloji) mühendislerine olası gelişmelerle ilgili hazırlattıkları rapora göre, Irak coğrafyasını düzenlemeyi hedefliyorlar. Kontrollü bir doğal felaketin yol açacağı tahribatın toplumsal değişmeye neden olmasının hesabını yaptıkları bir gerçek. Aslında Obama’nın rüyası,Irak Başbakanına bir tehdit mesajı olduğu gibi ABD’nin Ortadoğu politikasının iz düşümü! Acaba bizimkiler ne tip rüyalar görüyordur?
Twitter:@oc32oc39
[email protected]
Bunu beğen:Beğen Yükleniyor...